Arzu Yılmaz: Kürtlerin İran’daki pozisyonu, Rojava benzeri halklar temelinde olacaktır

HABER MERKEZİ

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının Kürtler ve bölge üzerindeki etkisi hakkında konuşan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Kürtlerin ucu açık olan saldırı sürecinden sonra, yeni bir İran fotoğrafında Kürt haklarının garanti altına alınmasını mümkün kılacak mücadeleyi ve siyasi pozisyonu almak üzere bir angajman ilan ettiğini söyledi.

Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Hewlêr Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arzu Yılmaz, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ve bu saldırıların Irak ile Kürdistan Bölgesi’ne olası yansımaları ve sonuçları hakkında Rojnews’e konuştu.

Arzu Yılmaz, son dönemde Ortadoğu ve İran özelinde bölgede yaşananların önemli bir eşik olduğunu belirterek, “1979’dan beri İran ölçeğinde süregelen bir statükonun değişimden söz ediyoruz. 79’dan bu yana varlığını sürdürdüğünü ifade ettiğimiz statüko, sadece İran’ın sınırları içerisindeki bir statüko değil, aynı zamanda Filistin sorununu içine alan ve Ortadoğu’daki güç dengelerini belirleyen bir statüko. Dolayısıyla bu statükonun halihazırdaki durumda değişmesiyle ilgili ciddi ihtimal, Ortadoğu’daki durumun değişmesiyle ilgili de ciddi bir eşik sayılabilir” dedi.

‘Irak’ın yaşananlar karşısında kendisini koruması mümkün değil’

Irak’ın da hedef alınabileceği endişelerine değinen Arzu Yılmaz, şunları söyledi; “Irak, Gazze savaşı çıktığından beri bu mevzunun merkezinde yer alıyor. Çünkü İran, 1990’lı yıllardan itibaren, asıl olarak da 2003 savaşından sonra Batı ile mücadelesinde ve vekil güçleriyle koordinasyonunda Irak’ı bir üssü haline çevirdi. Ancak bunu ABD’ye rağmen gerçekleştirmedi. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması bile büyük ölçüde Tahran ve Washington arasındaki görece uzlaşıya dayalı süregeldi. Gazze savaşından sonra ilk önce Gazze’de, arkasından Lübnan’da ve nihayetinde Suriye’de İran’ın 90’lardan; hatta 1979-80’lerden itibaren oluşturduğu Şii ekseninin düştüğü, yani vekil güçlerinin düştüğü bir süreç yaşadık. Ama bu Irak’a uğramadı. Tabii Irak’a ne zaman uğrayacağı önemli bir soru işaretiydi. Ama bugün geldiğimiz aşamada; yani İran’ın doğrudan hedef alındığı bu aşamadan sonra Irak’ın yaşananlar karşısında kendisini koruması mümkün değil.”

Irak yönetiminin şimdiye kadarki tutumuna işaret eden Arzu Yılmaz, “Irak yönetimi, büyük ölçüde Amerika’nın baskısı, İran’ın da saldırılar karşısında Irak’ı üs kullanma konusunda bir yumuşamayı esas almasıyla birlikte kendisini görece yaşanan gelişmelere karşı korunaklı bir yerde tutuyordu. İran’ın topraklarının ve doğrudan rejiminin hedef alındığı bir durumda Irak’ın artık bu işten kendisini koruması pek mümkün görünmüyor” diye belirtti.

ABD üslerinin 15 Haziran’da sabah saatlerine doğru hedef alınması anına Arzu Yılmaz da tanıklık ediyor. Yanı sıra 16 Haziran sabahında da Hewlêr’de benzer bir saldırı girişiminde bulunuldu. Arzu Yılmaz şöyle diyor: “Bizler Hewlêr’de de gözlemledik, saat 03.00 sularıydı. Amerikalılar tarafından engellenen bir saldırı oldu. Bu durum sadece Irak’la ilgili bir mevzu değil. Çünkü Amerika ısrarla şunu söylüyor: ‘Biz İsrail’in İran’a saldırılarının bir parçası değiliz fakat bizim üslerimiz hedef alınırsa bizler de İsrail ile birlikte İran’ı vururuz.’ Dolayısıyla Irak’ın İran tarafından hedef alınması demek, Amerika’yı doğrudan karşısına alması veya Amerika’nın İsrail’in yanında İran’a karşı savaşması demek olacaktır. Bu da bölgesel bir savaşı doğurma riskini, yani sadece İsrail gibi görünen ‘düşmanı’ çoğaltma, çemberi genişletme riskini doğurur. Şu an İran, böyle bir karar verecek gibi görünmüyor. Bu bağlamda Irak’ın tek şansının Amerika’nın buradaki mevcudiyeti olduğunu söyleyebiliriz. “

‘Risk sadece İran’ın alacağı kararlarla sınırlı değil’

“İran’ın Amerika’yı hedef almadığı sürece Irak’ın da kendisini koruyabileceğini varsayabiliriz” diye belirten Arzu Yılmaz, ABD üslerine yönelik olası saldırılar ve sonuçları hakkında şunları aktardı; “Ancak Irak içerisinde Haşdi Şabi gibi İran yanlısı farklı gruplar var. Bu güçlerin İran’ın direktifleri dışında ellerindeki silahları, dronları böylesi bir savaş ortamında kullanarak bazı maceralara atılabilme ihtimalleri de var.  İran’ın bir emir-komuta zinciri çerçevesinde bir talimatlandırma yapmadığı durumda bile bu grupların ellerindeki silahları bir öfke taşmasıyla kullanma ihtimalleri var. Bu nedenle riskin sadece İran’ın vereceği kararlarla sınırlı olmadığını söyleyebiliriz.”

Irak’a saldırı ve rejim değişikliği ihtimalleri…

Arzu Yılmaz, Irak’a saldırı durumunda Irak’ta neler yaşanabileceğine ve bir rejim değişikliği yaşanma ihtimaline de değindi; “Rejim ister çöksün ister çökmesin, mevcut statükonun 13 Haziran’dan önceki gibi korunmasının mümkün olmadığı bir döneme girdik. Böyle bir durumda her halükârda Irak’ta en iyi ihtimalle bir siyasi güç dengesinde değişimi beklemek son derece rasyonel olur. Buradaki (Irak) Şii gruplar, sadece 2005 Anayasası gereği nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu için Irak’taki dominant siyasi güç değildi, aynı zamanda İran’ın desteklemesi sebebiyle dominant bir güce dönüştü. İran’daki rejimin değişmesi ya da 13 Haziran öncesinde olduğu kadar güçlü bir rejimin yerinde kalma ihtimalinin düşük olduğu bir durumda her şeyden önce 2003 sonrası Irak sahasını domine etme kapasitesini sahip Şii siyasi güçlerin yerinde kalması, aynı güçlerini koruması beklenemez.”

‘Şu ana kadar dezavantajlı olan Sünniler, durumu lehlerine çevirebilir’

Arzu Yılmaz, konuşmasının devamında Suriye örneğini vererek, “Suriye’de olanları gördük. Sünnilerin lehinde bir gelişme yaşandı Suriye’de. Şunu çok iyi biliyoruz ki 2000’lerden bu yana Şiilerin güç kazanmasına mukabil Sünni grupların oldukça dezavantajlı duruma geldiği bir süreç yaşandı. İran’ın ve Şii siyasi güçlerin Irak’ta zayıfladığı durumda biz pekâlâ Irak’taki Sünni güçlerin de Şiilerin lehinde olan siyasi durumu tersine çevirme yönünde bir hamle yapmalarını beklenebiliriz. Üstelik Suriye’ye Sünni bir iktidar gelmişken ve Trump’ın Ortadoğu gezisinde Körfez ve spesifik olarak Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’nun merkezi ilan edilmişken” diye işaret etti.

‘Bağdat- Hewlêr arasındaki güç dengesi değişebilir’

Arzu Yılmaz devamında şunları söyledi; “Öte yandan Kürdistan Bölgesi Yönetimi özelinde baktığımızdaysa tarihsel olarak Kürtlerin Irak’taki mevcudiyeti Şiilere karşı değil, asıl olarak Sünnilerle, işte Baas yönetimine karşıtlık şeklinde süregelmiştir. Ancak 2003’ten sonra bu dengede ciddi değişiklikler oldu. Şiilerle hâlihazırda bugün bile bütçe ve petrol gelirleri konusundaki anlaşmazlıklar üzerinden konuşacak olursak, Bağdat- Hewlêr arasındaki güç dengesinin de yine bu zorlukları göz önünde bulundurularak değişmesi beklenebilir. Her ne kadar Irak’taki Sünni gruplarla sorunu olsa bile bu tarihsel boşluk büyük ölçüde 2003 sonrası doldu. Hewlêr halihazırda özellikle 2017 sonrasında Körfez’le de çok yakın ilişkiler geliştirdi.  Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve en son Katar’la çok yakın ilişki içinde. Ezcümle zayıflayan ya da çöken bir İran rejiminin Irak’taki siyasi güç dengesini tersine çevirmesi kaçınılmaz.”

İran’ın geçtiğimiz iki yıl içerisinde Hewlêr’e yönelik gerçekleştirdiği saldırıları hatırlatan Arzu Yılmaz, bölgede yaşanan gelişmelerin Kürdistan Bölgesi’ni sürükleyebileceği tehditler ve güvenlik endişelerine ilişkin şunları ifade etti; “Bu sorun sadece Amerika üsleriyle ilgili değil. Bundan bir buçuk yıl önce İran arka arkaya doğrudan Hewlêr’de sivil yerleşimleri hedef alan hava saldırıları düzenledi. Sivil kayıplar yaşandı. Dolayısıyla da sadece Amerika üsleri bağlamında risk altında değil, aynı zamanda İsrail’le işbirliği yaptığı iddiasıyla da İran’ın hedefinde. Dikkatinizi çekmek isterim, 13 Haziran’dan beri İran’a yapılan saldırıların en belirgin özelliği MOSSAD’ın çok güçlü bir istihbarat kapasitesine ulaştığını gösteriyor. İran’ın öteden beri sivil hedefleri bombalama gerekçesi ise burada MOSSAD’ın, İsrail’in istihbarat ajanlarının bulunduğu merkezlerinin olduğu iddiasına dayanıyordu. Dolayısıyla tehdit sadece ABD üslerinden kaynaklanmıyor, aynı zamanda İran’ın Hewlêr’i ve Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ni İsrail’le iş birliği yapma, istihbarat örgütlerine yer verme iddialarını akılda tutmak gerekiyor.

‘Kürdistan Bölgesi’ne yönelik tehditler alarm düzeyinde hissediliyor’

İran’a yönelik saldırıların Kürdistan Bölgesi üzerindeki mevcut etkilerine işaret eden Arzu Yılmaz, “Cuma’dan bu yana (13 Haziran) olağanüstü bir durum var. Sokaklar bile boş, dersler iptal edildi. Eğitim Bakanlığı bir karar alarak bütün bölgede eğitime bir hafta ara verme kararı aldı. Marketler ve sokaklar boş. Olağanüstü bir tedirginlik yaşanıyor. Bir buçuk yıl önce Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin İran tarafından doğrudan hedef alındığı bir dönemde ABD, Kürdistan Bölgesi’ni korumak için hava savunma sistemini kullanmamıştı. Ancak şunu gördük ki; kaynağı neresi olduğu bilinmeyen fakat burayı hedef alan bir hava aracı engellendi. Bu tehditler alarm düzeyinde hissediliyor. Öyle anlaşılıyor ki Amerika, Kürdistan’ı değil fakat kendi pozisyonunu korumak adına hava savunma sistemini çalıştırdığı ölçüde bu tehdidin görece önlenebileceğine dair bir umut da var” dedi.

‘Kürdistan Bölgesi’ne yönelik tehdit karadan değil, havadan’

Kürdistan Bölgesi’nin olası bir saldırıya karşı hazır olup olmadığının bilinemeyeceğini belirten Arzu Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü; “Muhtemelen alarm düzeyindedirler. İç güvenlik dediğimiz kara güçlerinden ibaret. Söz konusu olan karadan bir tehdit değil. Söz konusu olan havadan gelen bir tehdit. Burada Kürdistan Bölgesi’nin yapabileceği hiçbir şey yok neredeyse. Çünkü hava savunma sistemi yok. Bırakalım Kürdistan Bölgesi’ni, Bağdat’ın bile yok. Bağdat’ın hava sahası kullanılıyor ancak Bağdat’ın elinden BM düzeyinde çağrılar yapmak dışında bir şey gelmiyor. Eğer mevcut süren savaşın dinamikleri üzerinden konuşacak olursak Irak’ın korunmasını mümkün kılan tek askeri altyapıya sahip güç, Amerikan gücü. Ne Kürdistan Bölgesi Yönetimi ne de Bağdat’ın böyle bir gücü var. ABD bir buçuk yıl önce Kürdistan Bölgesi lehinde kullanmamıştı. Ancak son gelişme, bir istisna değilse, bu gücünü kullanacağını gösteriyor. “

‘Kürtlerin pozisyonu, Rojava benzeri haklar temelinde olacaktır’

İran’a yönelik saldırıların Doğu Kürdistan’a olan etkisi hakkında değerlendirmelerde bulunan Arzu Yılmaz, son olarak şunları söyledi; “İran’ın 13 Haziran öncesinde olduğu yerde kalmayacağı büyük ölçüde belli. Kürt partileri açıktan İsrail’in saldırılarının arkasında duran rejim karşıyı bir pozisyon deklare ettiler. Böyle bir durumda bu savaş şimdi nasıl sonuçlanacak bilmiyoruz ama bu durum ve Kürtlerin deklare ettiği pozisyon üzerinden şu ana kadarki gelişmeler rejimin devam edemeyeceği, buradan da bir halk ayaklanmasına dönüşüp dönüşmeyeceği bu savaşın nasıl sonuçlanacağıyla alakalı bir şey. Bu sadece Kürtlerle alakalı değil. İran’ın kuzeyinde Belluclar var, güneyinde Araplar var. Kozmopolit bir yapı. O statüko çöktüğü durumda kimin ne yapacağını kestirmek çok kolay değil. Kürtlerin halihazırda aldığı pozisyonda bu statüko yıkılırken yeni kurulacak sistemde Rojava benzeri halklar temelinde haklarının tanınması. Bu artık özerklik veya olur başka bir şey olur, bunları konuşmak için erken. Mevcut statükodan farklı olarak haklarının peşinde olacağını açık etmiş durumda. Ucu açık bir süreç. Kürtler yeni bir İran fotoğrafında Kürt haklarının garanti altına alınmasını mümkün kılacak mücadeleyi ve siyasi pozisyonu almak üzere bir angajmanı ilan etmiş görünüyorlar.”

 

rm

Bunları da beğenebilirsin