KDP üzerine bir analiz

ROJNEWS / HABER AJANSI

Tarihte bütün toplumlarda süre gelen ihanet olgusu Başûrê Kurdistan’da KDP’de vücut buluyor. Önder Apo, KDP’ye ilişkin yaptığı değerlendirmelerde şunları belirtiyor: “1990’lardan itibaren Gladio ile iç içe geçen Kürtlerin PKK’yi tasfiye temelinde Kürt Federe Devleti’ni oluşturmaları bu stratejik hegemonik hesaplardan ayrı düşünülemez.”

KDP’nin, 1983 yılından bu yana işgalci Türk devletinin gerilla güçlerine ve bölgede yaşayan sivillere dönük gerçekleştirdiği saldırılarında rol oynadığı tarihi bir gerçeklik. Konuya dair hazırladığımız dosyamızda KDP’nin ihanetçi tavrını ve Kürt özgürlük hareketine karşı geliştirdiği işbirlikçi tutumu sizler için derledik. Aynı zamanda Önder Abdullah Öcalan’ın çeşitli dönemlerde KDP çizgisini ele alan değerlendirmelerini de paylaşacağız.

Bölgedeki hegemonik ve sömürgeci devletler tarafından dört parçaya ayrılan Kürdistan, bugün Ortadoğu’da oldukça önemli bir konuma sahip. Bunun karşısında KDP ise, ulusal çıkarları kendi dar aile, saltanat ve hizip çıkarlarına kurban ederek Başûrê Kurdistan’ı işgalci Türk devletine peşkeş çekiyor.

KDP varlığı boyunca egemen güçleri kendine esas alarak bu doğrultuda bir siyaset yürüttü. Özellikle Kürt özgürlük hareketinin doğuşundan itibaren, düşman siyasetinin bölgedeki temel aktörü olma konumunu her geçen gün daha kirli bir şekilde sürdürdü.

İŞGALİN ÖNÜNÜ AÇAN TAŞLAR 1983’DE DÖŞENDİ

KDP, tarihin her döneminde Kürt halkına karşı ihanetçi bir tutum içerisinde oldu. Türk ordusu 1983 yılından bu yana saldırılarını KDP’nin desteğiyle sürdürüyor. PKK ve Kürt Özgürlük güçlerine karşı Türk devletiyle iş birliği içerisine giren KDP, Türk devletinin desteğiyle kurduğu askeri ve istihbarı örgütlerle Başûrê Kurdistan’ın işgalinin önünü açan taşları döşedi. Bunun nasıl geliştiğine aşağıda değineceğiz.

SAİTLER KDP ELİYLE KATLEDİLDİ

Türk devleti kimi dönemlerde Kürt halkına karşı en ağır darbeyi KDP eliyle vurmuştur. Kürdistan devrim mücadelesinde önemli bir yeri olan Dr. Şivan (Sait Kırmızıtoprak), Kürt devrim tarihinde çağdaş gerillacılığı başlatan ilk kişi olma özelliği taşıyor. Dersim Soykırımı’ndan kurtulmayı başaran Dr. Şivan, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin silahlı mücadele ile olması gerektiğini savunuyordu. Şeyh Said’in idam yıldönümü olan 25 Haziran’da 1970 yılında KDP-T’yi kurar. Ancak KDP tarafından bir komplo sonucu katledilir. Aynı şekilde Sait Elçi’nin de akıbetinden sorumlu olan yine KDP’dir ki, Kürdistan tarihine iki Saitler olayı olarak geçen bu karanlık olaylar halen de tartışılmaktadır.

O süreçten günümüze kadar kendisi dışında gelişen bütün Kürt hareketlerine yönelik komplo içinde bulunan KDP’nin tasfiyeci ve işbirlikçi siyasetine ilişkin Önder Abdullah Öcalan, şu değerlendirmede bulunuyor; “Dr. Şivan’ın başına getirilen bizim de başımıza getirilecekti ama biz uyanık davrandık.”

İHANET DAHA İLK GÜNDEN PKK’YE KARŞI HAREKETE GEÇİYOR

Türk ordusunun ilk askeri saldırısı ‘Sıcak Takip Operasyonu’ ismi altında 1983’te düzenlendi. 1983 yılında Ankara ile Bağdat arasında Sınır Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması imzalandı. Bağdat, bu anlaşmayla Türk ordusuna operasyon yetkisi verdi. Anlaşma çerçevesinde Türk ordusu Başûrê Kurdistan topraklarına 10 kilometre girme yetkisini elde etti.

KDP, Türk devleti 1983, 1984, 1986, 1996 ve 2000’li yıllarda gerçekleştirilen saldırılarda yüzlerce sivili katletmesine rağmen sessizliğini sürdürdü. Yine 90’lı dönemlerde de KDP’nin Türk devletiyle ihanet antlaşmaları devam etti. Türk devleti, KDP ile ilişkilerin derinleşmesiyle birlikte 1991 yılında Başûrê Kurdistan’a dönük hava saldırılarını yoğunlaştırdı.

6 Mayıs 1992’de Behdinan’a yapılan kara operasyonunun ardından 8 Haziran 1992’de Başurê Kurdistan’dan bir heyet Ankara’yı ziyaret etti. Bu ziyarette yapılan görüşmelerden sonra Başûrê Kurdistan’da “Çekiç Güç” olarak adlandırılan operasyon birliklerinin 28 Haziran’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) oturumunda alınan kararla bu gücün Başûrê Kurdistan’da kalması kararı çıkartıldı. O süreçten günümüze kadar Türk Ordusu Başûrê Kurdistan’ın büyük bir bölümünde işgalci karargahlar kurdu. *

KDP DOĞRUDAN SAVAŞIN İÇİNDE YER ALDI

KDP, 5 Ağustos 1991’de doğrudan Türk devletinin yanında yer alarak PKK’ye karşı savaştı. Dönemin Türk Genelkurmayı Doğan Güreş’in başlattığı 1992 Xakurkê saldırısına da dahil oldu. 21 Mart 1995, Mayıs 1995, Nisan 1996, Ocak 1997, Mayıs 1997, Temmuz 1997 ve günümüze kadar Türk devletinin gerçekleştirdiği saldırılarda açık bir şekilde Türk devletiyle işbirliği yaparak Kürt halkına karşı ihanetçi rol oynadı.

Yine 16 Mayıs 1997 tarihinde Türk devletinin “Barış Gücü” adı altında Hewlêr’de başlattığı ve aralarında Heyva Sor a Kurdistan Hastanesi’nin de bulunduğu birçok kuruma yönelik baskın düzeyinde operasyonlar düzenledi.

Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne karşı gerçekleştirilen bu ihanet saldırısında çoğu gazi ve yaralı olmak üzere 52 PKK kadro ve çalışanı katledilirken, tutuklanan birçok kişiden de bir daha haber alınamadı. Bu dönemde çoğunun katledildiği düşünülen PKK kadro ve çalışanlarıyla birlikte 80 civarında silahsız insan KDP tarafından katledildi.

KDP’DEN DESTEK ALAN İŞGALCİLER SALDIRILARINI SÜRDÜRÜYOR

Türk devleti, 1983’ten bu yana Başûrê Kurdistan’a yönelik 30’un üzerinde operasyon başlatmış, bu operasyonları 2017 sonrasıysa işgal harekâtına dönüştürmüştür.

KDP’ye bağlı olan Zerevan ve Gulan güçleri 23 Nisan’da Türk ordusunun Zap, Metina ve Avaşin bölgelerine yönelik başlattığı işgal operasyonlarına aktif bir biçimde katıldı. Türk ordusuyla birlikte hareket eden bu güçler birçok alanda PKK’nin hareket kabiliyetini daraltmaya yönelik 40 yıl hiç uğramadıkları yerlere işgalci Türk ordusundan aldığı talimatla, kalekollar ve askeri noktalar inşa etti. Özgürlük hareketin bütün çalışmasını istihbarı bilgi olarak Türk devletiyle paylaşarak, birçok PKK savaşçısı ve öncü kadrosunun katledilmesinde rol oynadı.

Yine www.lekolin.org sitesinde 20 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanan bir habere göre, Hewlêr’e bağlı Diyana ilçesinin giriş noktasında bulunan Geliye Alibeg boğazının başlangıç noktası olan ve Mergesor mıntıkasına uzanan Biradost dağının zirve yamacında bulunan baz istasyonundaki tüm peşmergelerin çekilerek, Xalani Peşmerge Merkezi’ne getirildiği belirtildi. KDP’nin burada HPG gerillalarının bulunduğu noktaya yönelik nokta operasyonu planladığını ve bu çerçevede güç değişimi yaptığı da basına yansıdı.

KCK yaptığı birçok açıklamada KDP’ye uyarıda bulundu. KDP’ye Türk devletinin planlarına alet olunmaması çağrısı yapan KCK, Türk devletinin Kürt halkını topyekun yok etmeye çalıştı uyarısında bulundu.

27 Ocak 2021’de Stêrk TV’de özel bir yayına konuk olan KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, “KDP’den talebimiz Türkiye’ye ajanlık yapmamasıdır. Katliam siyasetine hizmet etmesinler. Bunu yapmayacaklarının sözünü vermeliler. Bunun sözünü verdikleri zaman bütün sorunların çözümü kolaylaşacaktır” ifadelerini kullandı.

Bütün bu çağrılara kulak tıkayan, tek bir açıklama yapmayan KDP, 26 Temmuz’da Metina bölgesinden Xakurkê’ye yola çıkan Xakurke eyalet komutanlarından Serwer Serhat ile gerillalar Dijwar Berxwedan ve Wargeş Çavreş kod adlı gerillaların etrafını kuşatmıştı. Yerel halkın HPG güçlerine verdiği bilgilere göre, KDP’ye bağlı güçler, grubun etrafını kuşatarak, bazı gerillaların şehit düşürdü ve bazılarının da yaralanmasına neden oldu. KDP, konuya ilişkin şu ana kadar herhangi açıklama yapılmış değil.

İŞGALCİLERİ DESTEKLEMEKTE HIZINI ALAMAYAN KDP İNSAN KAÇIRDI

PKK’ye karşı Türk devletiyle işbirliği kuran KDP, Kürt halkının bütün kazanımlarını ortadan kaldırmayı da amaçlıyor. Rojava devriminin tasfiyesine karşı işgalcilerle yaptığı iş birliğini sürdürerek 10 Haziran’da PYD üyeleri Mistefa Osman Xelil ve Mistefa Eziz Mistê’yi kaçırmış 29 Temmuz’da serbest bırakmıştı. Xelil ve Mistê ile birlikte kaçırılan Özerk Yönetim Hewlêr Temsilcisi Cihad Hesen’den ise şu ana kadar herhangi bir haber alınmış değil. KDP’nin son dönemde kaçırma olayları 1994 Türkiye’sindeki JİTEM faaliyetlerini bizlere hatırlatıyor.

KDP’nin aynı çirkin yüzü bu defa da DAİŞ çetelerinin 3 Ağustos’ta Şengal’e yönelik gerçekleştirilen katliamın yıl dönümü için Şengal’de bulunan 3 Kürdistan Özgür Kadın Hareketi (RJAK) üyesi için devreye girdi. Kaçırılan RJAK üyeleri Xewla Mihemed Hesen ve Seyran Ehmed Hesen 33 günlük gözaltının ardından, 7 Eylül tarihinde serbest bırakıldı. KDP’nini elinde tutulan Ciwana Ebdulbaqî’nin ise serbest bırakılmadı ve kendisine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı.

KDP’nin ihanetçi çizgisi sadece bunlarla da sınırlı değil. HPG, 4 Eylül’de yaptığı açıklamada 7 kişilik bir gerilla gruplarının Xelifan bölgesi civarında Zap Suyu’nu geçmeye çalışırken KDP tarafından pusuya düşürülerek katledildiğini açıkladı.

‘KDP’NİN KATLİAMLARA EŞLİK ETMESİNİ KÜRT HALKININ VİCDANINA BIRAKIYORUZ’

HPG, “Yapılan saldırıyı Kürt halkının adaletine ve vicdanına bırakıyoruz” diyerek şunları ifade etti; “Türk devletinin halkımıza ve güçlerimize karşı yürüttüğü faşist sömürgeci saldırılara ve katliamlara KDP’nin de eşlik etmek istemesini biz, tüm kamuoyunun adaletine ve vicdanına bırakıyoruz.”

Yine yaşanan son saldırıya ilişkin açıklama yapan KCK ise, Türk devletinin saldırılarında KDP’nin tutumundan cesaret aldığını söyleyerek şunları ifade etti; “KDP, gerillalara yönelik saldırılarıyla Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye konseptine ortak oluyor. Kürt halkını ve kamuoyunu açıkça tutum koymaya çağırıyoruz.”

KDP’nin Türk devletiyle girdiği işbirlikçi çizgiye ve KDP’nin yaptığı yanlışlara dikkat çeken Önder Abdullah Öcalan, KDP’ye ilişkin şunları belirtiyor; “KDP’nin başından itibaren İsrail paralelinde ve NATO’yla bağlantılı olarak hareket ettiği ve Kürdistan genelinde bir kontrol örgütü olarak destek gördüğü kesindir. Gladio’nun denetiminde olduğu ve özellikle 1961’den itibaren Türk Gladio’sunun da desteğiyle silahlandırılıp ayaklanmaya teşvik edildiği belirtilebilir. Aynı desteğin İran Şahlığı üzerinden sürdürüldüğü çok sayıda belgeyle kanıtlanacaktır. Dolayısıyla KDP üzerinden Kürdistan’daki sol gruplaşmalara yapılan müdahaleleri Gladio’nun dolaylı desteği biçiminde değerlendirmek önem taşımaktadır.” ***

‘PKK’YE DÖNÜK SIZMALAR KDP ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR’

Önder Apo: “KDP ile ilişkiler ve çatışmaları sadece Türk iç güvenlik güçlerinin yönlendirdiği olaylar olarak ele almamak, NATO Gladio’su ve İsrail politikaları açısından da bakmak büyük önem taşır” diyerek şunları da ifade ediyor; “1986’da JİTEM ve Hizbullah (Türkiye ve Kürdistan Hizbullah’ı) uygulamaları tarzında güncelleştirilmiş, her iki örgüt aynı kapsamda görev ve yetkilerle donatılmışlardır.

ABD, NATO, Gladio ve Türk iç güvenlik güçleriyle KDP arasında bir koordinasyon geliştirilmiştir. Hizbullah hem İran’ın hem de Suudi Arabistan’ın İslamcı politikalarından yararlanmak istemiştir. Bu dönemde PKK’ye yönelik sızmalar KDP üzerinden gerçekleştirilmiştir” değerlendirmesini yapmıştı.

Önder Abdullah Öcalan, konuya ilişkin yine Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü adlı eserinde şunları belirmektedir: “(…) KDP bağlamında da benzer bir Beyaz Kürt oluşumu inşa edilmeye çalışıldı. Aynı merkez hem Türklerde hem de Kürtlerde benzer ama aralarında çelişkiler bulunan iki güç yaratmayı, varlıkları için (ABD ve İngiltere başta olmak üzere, Batının Ortadoğu’daki hegemonik çıkarları ve İsrail’in güvenliği için) hayati önemde görmekteydiler. Kendilerine bağlı ama aralarında hep problemler olan bu iki güç bağlamında bölgedeki çıkarlarını kollamak son derece akıllıca bir politikaydı. PKK’nin çıkışı, tarihsel olduğu kadar güncel geçerliliği de olan bu oyunu bozuyordu. 1993 ve 1998’deki çözüm ve barış imkânının doğması bu oyunun sonu demekti. Onun için bu tarz bir çözüme müsaade edilmedi. Büyük suikastlar ve komplolar düzenlendi. PKK’nin Kürtleri denetim altından çıkarıp, başta Türkler olmak üzere diğer toplumlar ve devletlerle barıştırması, bu güçlerin Ortadoğu’daki hegemonik oyunları ve çıkarlarının devamı açısından stratejik bir darbeydi. Gerekçelerini daha da kapsamlı biçimde sıralayabileceğimiz bu hususlar, 1998 komplosunun neden büyük ve stratejik amaçlı olduğunu yeterince kanıtlamaktadır.”

GLADİO PKK’Yİ TASFİYE ETMEK İÇİN KDP’Yİ DEVREYE SOKTU

“1990’lardan itibaren Gladio ile iç içe geçen Kürtlerin PKK’yi tasfiye temelinde Kürt Federe Devleti’ni oluşturmaları bu stratejik hegemonik hesaplardan ayrı düşünülemez” tespitinde bulunan Önder Abdullah Öcalan, Gladionun emrine giren KDP’ye yönelik şu tespitte bulunuyor; “Zaten PKK’nin üzerine birleşik hareket halinde gelmeleri bu gerçeği gayet iyi açıklar. 2000’lerdeki İkinci Körfez Savaşı hamlesinin en önemli amaçlarından biri de Irak’ta Kürt ulus-devlet çekirdeğinin kalıcı olarak tesis edilmesidir. Bu kararı verip uygulayanlarla son yüzyılda Kürdistan’ı parçalayıp Kürtleri katliam sınırlarında tutanlar aynı güçlerdir. Sistemin hesapları neyi gerektiriyorsa o yapılmaktadır.”***

 

Kaynaklar:

https://www.lekolin.org/kdp-ihanetin-vucut-bulmus-halidir/

https://hawar.news/tr/haber/kdp-kurdistan-icin-tehlike-arz-ediyor-h41704.html

Abdullah Öcalan Demokratik Uygarlık Manifestosu, Beşinci Kitap: Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü

Hawar Haber Ajansı

Bunları da beğenebilirsin