Konserler, diziler, sabah programları: Güney Kürdistan’da kültürel soykırım

MERVAN ÖZDEMİR

Öğrencilerin burs talebiyle, personel ve eğitimcilerin ise maaşlarını alabilmek için gece gündüz sokaklarda hak talebinde bulunduğu Güney Kürdistan, ne oldu da kısa sürede Kürtlerin yaşamak istemediği ve sokak ortasında katledildiği bir ‘niştiman’ parçasına dönüştü?

91 Raperinlerinde bedel ödeyen, silahlanıp onuruyla direnen Kürdistan halkı Kürdistan Bölgesi bayrağı altında ırkçı Türk şarkıcıların sesine maruz kalacaklarını muhtemelen düşlememişlerdi. Baas rejimini kovacak, neyse bedeli ödenecek ama mutlaka ‘Kurdistan’a Serbixwe’ ilan edilerek özgür yaşanacaktı.

91 Raperinlerinde temelleri atılan, 2003’te ABD’nin Irak’a müdahalesiyle anayasal güvenceye alınan Federe Kürdistan statüsünün 22 yıllık serüveni büyük hayal kırıklıklarıyla hala varlığını sürdürüyor.

Yaşananlar, klasik bir ihanetin ötesinde

Bir yandan Barzani ailesinin ortaya saçılan devasa servetleri, öte yandan yükselen benzin fiyatları nedeniyle artık geçinemediklerini söyleyen yurttaşlar, maaşlarını ve burslarını alamayan memurlar ve öğrenciler sokaklarda protesto gösterileri düzenliyor. Birçok insan kırılan umutlarını Avrupa’nın sahte cennetinde arıyor, Belarus-Polonya sınırında ‘Ölsem de Kürdistan’a dönmem’ diyerek soğuktan ve açlıktan hayatını kaybediyor.

KDP’nin Kürt Özgürlük Hareketine karşı Türk devletinin yanındaki çıplak ortaklığı her geçen gün bir aşama daha ileriye taşınırken Kürdistan Bölgesindeki politikaların altı eşelendiğinde sorunun basit bir ihaneti çok daha fazla aştığı gerçeği karşılıyor bizleri.

Özgür Kürdistan’ı kurma hayaliyle 100 binlerce şehit vermiş Güney Kürdistan’ın her karışı artık milliyetçi Türk zihniyetiyle boyanıyor. Başta eğitim sektörü olmak üzere Türk devleti kendi şoven zihniyetiyle Güney Kürdistan’ı adeta bir ganimet sayarak her alana sızmış bulunuyor.

KDP bile isteye Türk kültürünü Kürdistan’a yayıyor

Kürdistan Bölgesi Hükümetinin eğitime ciddi önemi vermemesi Türk devletinin kendi kültürünü yayma aracı olarak kullandığı cemaat ve AKP yönetimindeki özel okullar, Kürdistan’ın en prestijli okullarına dönüşmesine neden oldu. Bu konudaki yaygın kanaat, KDP yetkililerinin özel okullarda pay sahibi olması nedeniyle yayın ve eğitim politikalarıyla Kürdistan halkını özel okullara sevk ettiği yönünde. Ancak esas neden KDP’nin bile isteye Türk kültürünü Kürdistan’ın her zerresine yayan özel savaş okullarının önünü açtığıdır.

Türk kültürünün yeni nesilde yayılma alanı AKP-Cemaat okulları olurken toplumun geri kalan kesimlerine Türk kültürünü empoze eden alan ise medya oluyor. KDP’nin kontrolü altında olan televizyon kanalları, Türk halkının dahi izlemeye tenezzül etmediği Türk dizilerini ve sabah programlarını aktif ve profesyonel bir şekilde yayınlıyor.

Diziler, Türk kültürüne sempati geliştiriyor

Özellikle AKP’nin şoven Türk kültürünün propagandasını üstlenen ‘Kurtlar Vadisi’, ‘Diriliş Erduğrul’ gibi diziler, KDP’nin kontrolünde olan ve Barzani ailesine ait olan televizyon kanallarında izletiliyor. Üstelik Kurtlar Vadisi dizisinin ‘Irak’ versiyonunda başroldeki oyuncunun peşmergeyi tokatlama sahnesi de akıllardaki yerini hala koruyor. Bu gerçeklik göz önünde bulundurulduğunda bugün AKP’nin özel savaş kanalında yayınlanan ‘Yalnız Kurt’ isimli ırkçı dizide Kürdistan Bölgesinin otoritesinin beş paralık edilmesi de Kürdistan Bölgesi adına yapılan, söz konusu dizinin Türk devletiyle Kürdistan Bölgesi ilişkilerini bozmayacağı açıklaması da şaşırtıcı gelmiyor.

Söz konusu dizilerin bazıları Kürtçe dublajla yayınlanırken, bazıları ise dublajsız yayınlanıyor. Kürdistan Bölgesinde yaşayan yurttaşlara damla damla empoze edilen Türk kültürü nedeniyle Türk devletine bir sempati geliştiriliyor, özellikle yeni nesilde Türkçeyi öğrenme isteği büyütülüyor. Bugün Kürdistan’daki birçok genç Türkçeyi, yayınlanan Türk dizilerinden öğrendiğini ifade ediyor.

Türk bir youtuber’ın Kürdistan Bölgesi gezisi için seçtiği başlık

Türk toplumunun izlemeye tenezzül etmediği sabah programları, eğlence programları Kürdistan Bölgesinin birçok evine girmiş bulunuyor. İddia edilen o ki Türk devleti söz konusu dizi ve programları karşılıksız bir şekilde Kürdistan Bölgesine vermektedir. Türk devletinin esas amacının sadece Kürdistan’daki yeraltı zenginlikleri değil, Kürdistan’a Türk kültürünü yaymak olduğunu düşündüğümüzde iddianın doğruluk payı da artıyor.

Turizmde de amaç aynı

KDP’nin daha çok kontrol ettiği turizm sektöründe de benzer kültürel soykırım operasyonlarının yapıldığı görülüyor. İlgili turizm acenteleri Kürt halkını Kürdistan’ın güzelliklerini tanıtmak yerine Türk toplumunun geçtiğimiz yıl Kürdistan Bölgesi yurttaşlarına ırkçı saldırıların yapıldığı Karadeniz kentlerine yönlendiriyor. Acenteler, Güney Kürdistan ile Kuzey Kürdistan halkı arasında bir bağ kurmak için Amed’e, Van’a, Mardin’e seyahatler düzenleyeceğine üçüncü sınıf turist muamelesi gördüğü Antalya, İzmir, İstanbul gibi kentlere düzenliyor. İnsanlar neredeyse günü birlik bir şekilde Türkiye kentlerine gidip bir fotoğraf çekilip geri dönüyor.

Hewlêr’de Süleymaniye’yi, Süleymaniye’nin doğal ve sanatsal birçok güzelliğini görmeyen binlerce Kürt varken, algıda yaratılan bu seçicilik Kürt halkının kendi kültürüne değil, Türk kültürüne merak salmasına yol açıyor.

KDP medyasının özel savaş elemanları Türkiye’de yetiştiriliyor

Kürdistan Bölgesinin Türk devletiyle yaptığı anlaşmalardan biri de Kürt gençlerinin Türk üniversitelerinde okumalarının sağlanmasıdır. Bugün Güney Kürdistan’da KDP medyasının Kürt Özgürlük Hareketine karşı yürüttüğü özel savaş kapsamında yayınladığı haberlerin Kürt halkına hiç de yabancı gelmemesi bundandır. KDP medyasında öne çıkan isimlerin birçoğu Türkiye’de TRT kurumlarında eğitim aldılar. Bugün KDP medyası takip edildiğinde bunun meyvelerini verdiğini görmek mümkün.

Medya ve turizm sektörünün yanı sıra Türkiye’de üçüncü sınıf kasaba şarkıcısı olan isimler Duhok ve Hewlêr’de Türkiye’de asla bulamayacağı itibarla ‘sanatçı’ sıfatıyla karşılanıyor. Bu isimlerin de KDP’nin müzik kanallarında öne çıkarılmasına ve halkın sempati duymasına şaşmamak gerek elbette. Türkiye’de bedava konser verse konserine gidilmeyecek türkü-bar şarkıcıları, bileti bir aylık gelirini aşan fiyatlarla Hewlêr ve Duhok’ta konser veriyor.

Barzani ailesinin niteliksiz ama Kürdistan’ı yönetme kudretine sahip (!) çocuklarının sanal medya hesapları İbrahim Tatlıses’in Kürt halkından çaldığı şarkılarla bezenmişken, Hewlêr’deki kafelerin Türkçe pop veya arabesk tercih etmesi doğal ve kaçınılmaz bir sonuç olarak kaşımıza çıkıyor.

2000’lerde Hewlêr Kalesi’nde dalgalanan Federe Kürdistan Bölgesi bayrağı altında onurluca ve özgürce yaşayacağının düşünü kuran halk, kalenin hemen dibindeki pazarda artık Türk kültürünün gittikçe yaygınlaşacağını, yüzlerce yıllık Kürdistani pazarlarının arabesk Türkçü müzisyenlerin çirkin sesleriyle yankılanacağını muhtemelen öngöremiyordu.

Bu nedenledir ki Belarus-Polonya sınırında mahsur kalan Güney Kürdistanlı genç, uzatılan mikrofona ruhunda yurtseverliğin zerresi kalmadan “bir elimde Kürdistan, öteki elimde ölüm olsa, ölümü terih edeceğim ama Kürdistan’a geri dönmeyeceğim” diyordu. Derler. Daha fazlasını derler.

 

Bunları da beğenebilirsin