Meral Çiçek: ABD kimyasal savaş mağduru Kürtleri anarsa

ABD’nin Hewlêr Konsolosluğu dün resmi Facebook hesabında Halepçe Katliamı anıtının fotoğrafını, şu cümlelerle paylaştı:

“[Kimyasal savaş] sonucu Irak Kürdistan Bölgesinde öldürülen ve yaralanan herkesi anıyoruz. Böylesi korkunç bir vahşetin bir daha yaşanmasını önlemek ve barış, izan ve çeşitlilik ilkelerini savunmak için birlikte çalışmaya devam edeceğiz.”

ABD’nin Başûr temsilciliğinin bu mesajı paylaşmasının nedeni, dünkü Dünya Kimyasal Savaş Mağdurlarını Anma Günü idi. 30 Kasım’a 2005 yılında BM tarafından böylesi bir anlam biçildi.

Bu anma günü ile hem kimyasal silahlar ile katledilen insanların hem de Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) kimyasal silah tehdidini ortadan kaldırma yükümlülüğünün hatırlatılması ön görülmüş. En azından 30 Kasım’ın ilanı vesilesiyle vaktiyle yapılan açıklamalarda ifade edilen bu.

ABD’nin diplomatik temsilciliği söz konusu paylaşım ile Saddam zamanında Başûr’da kimyasal silahlarla katledilen Kürtleri andığı sırada, aynı topraklarda faşist TC kimyasal silahlarla Kürtleri katletmeye devam ediyordu. Kürdistan’da kimyasal savaş mağdurlarına yenileri ekleniyordu.

Amerika konsolosluğu bir yandan ‘böylesi korkunç bir vahşetin’ bir daha yaşanmaması için birlikte çalışma sözünü verirken, diğer yandan NATO ortağı TC aynı anda, ABD’nin onayı ve desteğiyle Başûr topraklarındaki kimyasal savaşını sürdürüyordu.

Aynı anda hem 30 yılı aşkın zaman önce kimyasal silahlarla katledilen Kürtleri anmak hem de bugün aynı Kürtlere karşı yürütülen kimyasal savaşa ortak olmak harbiden büyük ikiyüzlülük, daha doğrusu yüzsüzlük. Bu ise ne ABD’nin kendisi ne de onun Kürt politikası açısından yeni bir şey değil.

Fakat madem dün 30 Kasım Dünya Kimyasal Savaş Mağdurlarını Anma Günü idi, konuyla ilgili birkaç husus daha belirtmek gerek.

Kimyasal savaşlar geçmişte kalmadı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında kalmadığı gibi, Halepçe veya Serdeşt katliamları ile bitmedi de. Kimyasal savaşlar, bugün de yürütülüyor.

Geçmiş dönemlerde kimyasal silahlar sonucu öldürülenlerin anılması elbette ki önemli ve anlamlıdır. Ancak tamamen geçmişe odaklanan bir anma günü bugün de yaşanan vahşetlere gözlerini kapatıyorsa, günümüzde yaşanan kimyasal savaşları görmezden geliyorsa, bunu sorgulamak gerekir.

OPCW, her yıl Halepçe ve Serdeşt katliamı yıldönümlerinde yazılı mesajı yayımlarken, bugün Kürdistan’da yaşanan kimyasal katliamlar karşısında ısrarla sessizliğini koruyor.

Oysa Kürdistan, 1980’li yıllarda olduğu gibi bugün de dünyada en yoğun kimyasal saldırı savaşının yürütüldüğü ülkedir ve dolayısıyla OPCW’nin temel gündemi olmalı.

Bugün dünyanın başka hangi bölgesinde kimyasal silahlar kullanılıyor ki? Yansıdığı kadarıyla şu anda Kürdistan’ın dışında herhangi bir ülkede kimyasal silahlara dayalı bir saldırı ve işgal savaşı yürütülmüyor.

Öyleyse 26. konferansını yapmak üzere üç günden beri Den Haag’da toplanan OPCW’nin temel gündemi TC olmalı.

Kürt halkı, kurumları ve dostları bunun için gereken bilgi ve çağrıları aylardır yapmakta. KNK de dün bu vesileyle bir kez daha OPCW’ye yasal ve ahlaki sorumluluğunu yerine getirme çağrısında bulundu.

3 Aralık’a kadar devam edecek konferans OPCW’nin, TC’nin kimyasal savaşı karşısındaki tutumunu resmi olarak da netliğe kavuşturacaktır. Çünkü artık kaçacak kapı kalmadı.

Dolayısıyla bu toplantının sonuçlarıyla birlikte OPCW bağlamında başta TC’nin Kürdistan’daki kimyasal savaşı olmak üzere dünyada kimyasal silahların ortadan kaldırılması için mücadelenin yol ve yöntemlerini bir kez daha ele almak gerekecektir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika

Bunları da beğenebilirsin