Meral Çiçek: Başûr TC’nin sömürgesi mi?

Faşist TC devleti sömürgeci bir güçtür. Üstelik neokolonyalist değil, klasik anlamda sömürgeci bir işgal devletidir. Liberalizm ve günümüz devletlerarası sistem, sömürgecilik çağının İkinci Dünya Savaşı ile birlikte sona erdiğini iddia etse de gerçek budur.

Türk sömürgeciliği ne Bakur ne de Kürdistan’ın diğer parçaları ile sınırlıdır. Bugün Rojava’nın Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî şehirlerinin yanı sıra Bab, Ezaz ve Cerablus da TC işgali altında birer sömürge konumunda.

TC bu şehirleri ilhak ederken şantajcı politikaların yanı sıra sırtını mevcut siyasal konjonktüre de dayadı. Zira devletlerarası düzende Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi resmen tanınmazken, Kuzey Suriye’nin geri kalanı da söz konusu güçler tarafından rejim gayrimeşru sayıldığında kimsesiz toprakları statüsünde görülüyor.

Ama aynı durum Başûr için geçerli değil. Öyleyse TC buraları nasıl işgal edip sömürgeleştiriyor?

Bundan birkaç gün önce işgalci Türk ordusu Bradost’a bağlı Sîdekan bölgesinin Dayla köyünden olan iki genci ‘izinsiz bir şekilde askeri bölgede bulunmaktan’ kendince ‘gözaltına aldı’ ve ‘sorgulamak’ için Şemzînan’daki, yani Bakur’daki askeri üsse götürdü! Yani yabancı bir devletin askerleri, iki Başûrlu genci, onların doğup büyüdüğü topraklarda alıkoyup öylece kaçırıp Şemzînan’a götürüyor ve burada esir alıyor.

Kürdistan Bölge Hükümeti, bu konuda kıyamet koparması gerekirken resmi yetkililerden konuyla ilgili tek bir açıklama yapılmış değil. Sîdekan’ın bağlı olduğu Soran bölgesinin idaresine sahip KDP de aynı şekilde bir kelime etmiş değil. Başûrlu siyasi partiler de olayla ilgili ne TC’yi kınamaz ne de hükümeti sorumluluğa çağırmazken, Bakur’da HDP Şirnex milletvekili Hüseyin Kaçmaz Türk Savaş Bakanı’na konuyu sordu.

Peki bu durumun arka planı nedir? TC nasıl bu kadar rahat davranabiliyor ve Başûrlu siyasi yetkililer bu durum karşısında nasıl sessiz kalabiliyor?

2018-2019’de yürütülen operasyonlarında TC Bradost bölgesinin geniş bir alanına 9 tane üs kurup yüzlerce asker ile burayı işgal etti. Bradost bölgesine bağlı 140 köyden 2 bin insan bu nedenle Nisan 2019’da Kürdistan Bölge Hükümeti, Irak Hükümeti ve BM’ye mektup göndererek TC’nin buradaki askeri varlığının ve hava saldırılarının sona erdirilmesi çağrısında bulundu.

Faşist TC’nin Bradost’taki varlığı askeri üslerle sınırlı değil. Başka devletlerin de farklı ülke topraklarında askeri üsleri bulunuyor. Ancak TC, bütün bir alanı kendine ait gibi görüp buranın efendisiymiş gibi davranıyor. Örneğin 2019 yazında, yürüttüğü işgal operasyonlarda 79 köyde sokağa çıkma yasağı ilan edip, hareket eden her şeyi vurmakla tehdit ediyordu. Şu anda da, kaçırılan gençlerin köyü olan Dayla’yı abluka altına almış durumda. Yetmiyormuş gibi bölgeye baz istasyonları kurduğundan ötürü Bradost’un bazı alanlarında şebekeler otomatik Turkcell’e geçiyor. Sömürgeci TC’den ötürü 2 binden fazla köylü evlerini terk edip şehre göç etmek zorunda kaldı. Yani zorla yerinden edildi.

Ama Başûrlu partiler bundan da söz etmiyor. TC’nin Başûr topraklarını işgal edip burada sömürge rejimini kurması normalmiş gibi! Peki başka bir Kürt gücüne gelince ağzına geleni söylemekten beis görmeyenler TC’nin, onların denetimindeki toprakları işgal etmesine, tıpkı Efrîn veya Serêkaniyê’de yaptığı gibi Kürtleri kaçırıp Türk zindanlarında esir almasına neden ses çıkarmıyor? Neden insanlarının, toprağının hakkını savunmuyor?

Çünkü sömürgecilik burada salt TC şahsında şu veya bu siyasi hesap üzerinden görmezden gelinen veya sessiz kalınan bir olgu değil. Aynı zamanda derinden siyasi aklın dayandığı zihniyete işlenmiş bir sömürge gerçeği söz konusudur.

Dolayısıyla 30 yıldır özerk olup merkezi devlet tarafından yönetilmemesine rağmen Başûr’da sömürge ulus gerçeği ve onun siyasete, topluma, ekonomiye, kültüre vb. etkisi oldukça diri.

Bu elbette salt Başûr’un sorunu değil. Kürdistan bir bütünen sömürgeleştirildiği için ezilmiş ulus gerçeği bütün parçalarda varlık buluyor. Ama Başûr siyasetinin Kürt soykırımını tamamlamaya çalışan bir güç olan işgalci TC’nin burada yürüttüğü sömürgeci uygulamaları karşısında bu denli ezik bir duruş içinde olması normal ele alınmayıp derinlikli sorgulanmalı ve aşılması için de radikal bir mücadele geliştirilmeli.

Kaynak: Yeni Özgür Politika

Bunları da beğenebilirsin