Meral Çiçek: Churchill’in Başûr’u kimyasalla bombalama planı

Başûrê Kurdistan ve Irak’taki isyancılara karşı hava bombardımanı ile istediği sonucu alamayan Churchill’in aklına başka bir fikir geldi. İki filonun hardal gazı ile donatılmasını önererek “inatçı yerlilerin ağır yaralanmalara yol açmadan cezalandırılmalarını” önerdi.

Dönemin hegemon gücü olarak Britanya, birinci dünya savaşı sonrasında sömürdüğü birçok bölgede halk ayaklanmalarıyla karşı karşıya kaldı.

Hem Güney Asya ve Afrika’daki ‘resmi’ sömürgelerinde, hem de paylaşım savaşı kapsamında yarıştığı Ortadoğu’da ardı sıra isyanlar patlak verdi.

Winston Churchill o dönem Britanya’nın savaş bakanı olarak görev yapıyordu. İkinci dünya savaşı yıllarında ülkesinin başbakanı olup, daha sonraki süreçte Britanya’nın en önemli siyasetçilerinden biri olarak tarihe geçecekti.

1940’lı yıllardan itibaren Türk devletini batı stratejik çıkar sistemine entegre etmede temel rol oynayan isimlerden biri de o’dur.

Hakikaten ilginç bir biyografiye sahip bu İngiliz devlet adamının, pek konuşulmayan bir yönü, hava saldırıları ve kimyasal silahlarla ilgili.

Birinci dünya savaşı sona erdiğinde hem savaştan sorumlu devlet bakanı, hem de hava dışişleri bakanı olarak atandı.

Haziran 1919’da Silêmanî’de Şêx Mehmûdê Berzencî liderliğindeki isyanı bastırma amaçlı hava saldırısının talimatını bizzat verdi.

Bu, tarihte isyan bastırma amaçlı düzenlenen ilk hava saldırısı. Ardından aynı yöntemle, Somali’de Seyit Muhammed Abdullah Hasan önderliğinde geliştirilen antikolonyalist özerklik ve gerilla direnişine yöneldiler.

Başûrê Kurdistan ve Irak’taki isyancılara karşı hava bombardımanı ile istediği sonucu alamayan Churchill’in aklına başka bir fikir geldi.

İki filonun hardal gazı ile donatılmasını önererek “inatçı yerlilerin ağır yaralanmalara yol açmadan cezalandırılmalarını” önerdi.

Öncesinde Kraliyet hava kuvvetleri Ortadoğu komutanlığı kendisinden “kafa tutan Araplara karşı deney olarak” kimyasal silah kullanım iznini istemişti. Churchill onayı verdi ve İngiliz kraliyetinin Hindistan bürosundan gelen itirazları “asılsız” diye geri çevirdi.

İngiliz siyasetinin simge isimlerinden Churchill’in, sömürgeciliğe karşı direnen Kürt ve Arap halklarını kimyasal silahlarla ‘terbiye’ etme anlayışını kendi sözleriyle aktaralım:

“Gazın kullanımı ile ilgili hassasiyeti anlamıyorum… Medeniyetsiz aşiretlere karşı zehirli gaz kullanmayı şiddetle savunuyorum… Sadece en ölümcül gazları kullanmak şart değil, büyük rahatsızlık yaratan ve dehşet saçacak olan ve buna rağmen etkilenecek olanların çoğunda ciddi kalıcı etkiler bırakmayacak gazlar kullanılabilir…”

Kimyasal silahları batı biliminin modern savaş uygulaması olarak gören Churchill, Birinci dünya savaşı’ndaki yoğun kullanımı nedeniyle oluşan tabuyu kırmanın arayışındaydı.

İngiliz Hava Kuvvetleri, kimyasal silahları Rusya’nın kuzeyinde Bolşeviklere karşı ‘büyük başarı’ ile kullanmıştı.

“Sınırda hüküm süren kargaşayı hızla sonlandırmak için elde bulunan silahların kullanılmayışına hiçbir koşul altında razı olamayız” diyen Churchill, gereken onayı alabilmek için Silêmanî merkezli isyan ve Arap çöl kabileleri ile ilgili kamuoyunda ‘vahşi’ bir algı oluşturmak için epey uğraştı.

Tıpkı günümüzde özgürlük hareketlerinin ‘terörizm’ yaftası altında kriminalize edildiği gibi.

Churchill çok uğraşmasına rağmen, havadan bombaladığı Kürtler ve Irak Araplarını kimyasal silahlarla zehirlemenin iznini alamadı.

Ancak bu, halk isyanlarını kimyasal ile bastırma fikir babalığının İngilizlere, dolayısıyla Batı hegemon sistemine ait olduğu gerçeğini değiştirmez.

Aradan geçen 100 yıl sonra NATO ortağı TC’nin Başûr’da özgürlük gerillasına yasaklı kimyasal silahlarla saldırması karşısında yetkili Batı merkezli kurumların sessizliğine bir de bu açıdan bakmakta fayda vardır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika

(rb)

Bunları da beğenebilirsin