Meral Çiçek: Irak erken seçime giderken

Sonuç ne olursa olsun, Irak’taki çözümsüzlük bu seçimle de giderilmeyecektir. Hatta derinleşmesi bile pekala mümkündür.

Mustafa Kazımi Mayıs 2020’de, istifasını veren Adil Abdül Mehdi’nin yerine Irak Başbakanlık koltuğuna oturduğunda, verdiği vaatler arasında erken seçim de vardı. Mevcut hükümetin lağvedilmesi ve erken seçimlere gidilmesi, Ekim 2019’da ortaya çıkan protesto hareketinin temel taleplerindendi.

Yine de Kazımi’nin geçen yılın Temmuz’unda ilan ettiği erken seçim kararını Bağdat merkezli gösterilere bağlamak yanlış bir okuma olur.

Zira önce 6 Haziran 2021’de yapılacağı açıklanan, sonrasında 10 Ekim’e ertelenen Irak seçimleri için diplomatik sahada en yoğun reklam (ve ikna) çalışması yürüten taraf BM oldu. Tam bir seferberlik gösteren BM’nin Irak sorumlusu bu bağlamda 2 günlüğüne Tahran’a bile gitti.

Düne kadar Irak seçimlerine pek ilgili yaklaşmayan AB de ilk kez seçim gözlem misyonu oluşturma kararı aldı. 80 kişilik misyonun başındaki Alman politikacı Viola von Cramon, geçtiğimiz günlerde bunun için Bağdat ve Hewlêr’e gelip görüşmelerde bulundu.

Irak sahasında Washington-Tahran arasında kızışan çelişki nedeniyle, Batı cephesinin burada öne çıkardığı BM ve AB gibi güçlerin seçimlere verdiği önemi Irak’ta yaşayan toplumlar paylaşmıyor. Öyle ki seçimlere iki hafta kala seçmenlerin gelip biyometrik seçim kartını alması, 10 bin dinar telefon bakiyesi ile teşvik edilmeye çalışılıyor.

2018 seçimlerinde zaten oldukça düşük (resmi rakamlara göre yüzde 44.5, tahminlere göre ise ancak onun yarısı kadar) olan katılımın daha da düşmesi bekleniyor zira Irak Komünist Partisi, bazı Hıristiyan partiler ve protesto hareketinin önemli bir kısmı boykot çağrısında bulundu.

Peki, erkene alınmasaydı önümüzdeki Temmuz’da yapılması ön görülen Irak seçimlerinin nasıl bir değişimi getirmesi öngörülüyor?

Toplum tarafından bakıldığında kayda değer bir beklenti söz konusu değil. Bu yıl değiştirilen seçim yasasından ötürü, demokratik duruş sahibi bağımsız adayların daha fazla katılım sağladığı seçimlerde, bilinen güçler 329 sandalyeli mecliste yerini alacaktır.

Hükümet kurmak için 165 sandalyenin gerekli olduğu Irak’ta geçen seçimlerden birinci güç olarak çıkan Sadr hareketinin siyasi kolu Sairun 54 milletvekili çıkarabilmişti. Dolayısıyla hükümeti oluşturabilmek için çok sayıda (tahminen en az 7) siyasi gücün koalisyon kurması gerekiyor.

Seçimlere katılacak 167 partinin çoğu toplam 21 seçim ittifakında buluşuyor. Ancak hiçbir (taktik) ittifak tek başına mutlak çoğunluğu elde edemeyeceğinden, 10 Ekim’den sonra epeyce bir süre konsensüs hükümetini oluşturma çalışması ile geçecek.

Bu konsensüsün sağlanması ise sadece iç muhataplara bağlı olmayıp; hem bölgesel, hem de uluslararası güçlerin müdahaleciliğinde yürütüleceği için çıkacak sonucu şimdiden öngörmek zor. Batılı güçler açısından arzu edilen şey, Şii güçler arasındaki dengenin değişmesidir.

Sonuç ne olursa olsun, Irak’taki çözümsüzlük bu seçimle de giderilmeyecektir. Hatta derinleşmesi bile pekala mümkündür. Çünkü çözümsüzlük yapısaldır; Saddam rejiminin devrinden sonra kurulan, ancak 1990’lı yıllarda altyapısı oluşturulan mevcut iktidarcı siyasal sistem, çözümsüzlüğü sürekli olarak yeniden üretiyor.

Bu sistem, Irak devlet sınırları içerisindeki siyasal, toplumsal, kültürel ve inançsal gerçeğe dayanmıyor. Göstermelik temsiliyetler üzerinden parmağını demokrasi sosuna batırsa da Irak sistemi ne bu, ne odur; bir yönetimden ziyade iktidar ve kâr savaşının yürütüldüğü bir zemindir.

Irak’ın yegane ihtiyacı demokratik çözümdür. Gerçekten demokratik temelde kendi etnik, inançsal, toplumsal ve kültürel dokusuna dayanan bir siyasal sisteme ihtiyacı var.

Demokratik katılımcılığa ve siyasete dayalı böylesi bir sistemi ne dış güçler, ne de statükocu yerel güçler inşa eder. O nedenle Irak’ta en büyük aciliyet, Üçüncü Yolun örgütlü bir güç olarak yapılanmasıdır.

Kaynak: Yeni Özgür Politika

 

 

Bunları da beğenebilirsin