Nurettin Demirtaş: Kürdistan’da gerilla zamanı

Gerilla yaz-kış demeden dört mevsim savaşma kabiliyetine ulaşmıştır. Mevsim, teknik ve coğrafya koşulları ne olursa olsun faşizm karşısında direnişin Kürdistan’daki adı gerillacılıktır. Elbette toplumsal direniş ve her türden demokratik mücadele, diyalektik bütünlüğü sağlamaktadır.

Halkın iradesi kırılmak istendi, yapamadılar. Gerillanın iradesi kırılmak istendi bunu da yapamayınca kimyasal imha saldırılarına başladılar. Bu bile gerillanın iradesinde zerrece zayıflamaya yol açmadı.

Eskiden beri savaşın tanımı “irade kırma” olarak tanımlanıyor. Şurası açık: ‘Gerillayı bitirme’ iddiasıyla Türkiye’nin tüm kaynaklarını kurutup vahşette sınır tanımadıkları halde 2021’in son ayına da gerillanın muazzam direnişiyle girdik ve faşizm tamamen çökme noktasına geldi.

Ozan Emekçi’nin dediği gibi “gerillalar olmasaydı” muhtemelen şimdi DAİŞ emirleri Ankara’daki milletvekili koltuklarında oturuyor olacaktı! Tabi AKP-MHP ile yan yana! Bunun bir hayal ürünü olmadığını DAİŞ karşısında verilen on bin şehidin, on bin yiğidin anısı tüm ciddiyetiyle anlatmaktadır.

Bir kez daha kanıtlanmış oluyor ki gerilla sadece Kürt halkının değil, aynı zamanda Türk halkının ve tüm emekçilerin özgür, eşit, demokratik yaşamının güvencesidir.

Gerilla faşizme karşı direnen cesur-güzel-yiğit ve yetenekli insanların, hakikat savaşçılarının adıdır.

O halde: Hiçbir karşılık beklemeden, hiçbir maddiyata tenezzül etmeden halkların hizmetinde fedaice direnen gerillayı herkes her yerde savunabilmeli, kimyasal saldırılara karşı sesini yükseltmelidir.

2021 Şubat ayından bu yana süren gerilla direnişinin ortaya çıkardığı bir gerçeklik de, genç yiğitlerin, dünyanın en vahşi öldürme tekniklerine karşı muazzam direnen bir iradeye, yeteneğe ve onura sahip olduklarıdır.

Gerillacılığın son yılında açığa çıkan sonuçları birkaç maddeyle sıralarsak:

1-En başta faşizmi yenmeye, Önder APO’nun özgürlüğünü sağlamaya kilitlenmiş fedai bir güçtür gerilla.

2-Demokratik modernite zihniyetiyle yeniden yapılanma sürecinden geçmek, gerillanın başarısında belirleyici rol oynamıştır.

3-Her ihtimali düşünmek ve hazırlıklı olmak; hiç akla gelmeyen durumlarda bile serinkanlı davranmak, hızla plan yapıp harekete geçmek, küçük bir gerilla biriminin binlerce asker-çete karşısında aylarca, daracık bir alanda savaş yürütmesine yetmiştir. Gerektiği yer ve zamanda alan değiştirmeyi bilerek insiyatifi elinde tutmuştur.

4-İrade-inanç, moral-motivasyon, dayanışma-yoldaşlık ruhu zirveye çıkmıştır.

5-Psikolojik savaş yöntemlerinden etkilenmediği gibi, iyi bir takip sayesinde tersine çevirmeyi bilmiş, fırsatları etkili değerlendirmiştir.

6-En zor koşullarda bile eylem planlamak, kendini asla ölüme yatırmamak, direnişi en uzun süreye yaymak, şehadetiyle de Partiyi büyütmek gerillacılığın yaşam felsefesi haline gelmiştir.

Bunların dışında ne doğa, ne de toplum kanunlarıyla açıklanamayacak, gerillaya has yeni bir ruh var ki bunu savaş, başarı, ya da zafer gibi kavramlar tam olarak ifade etmiyor; bu da onun derinden yaşadığı ruhla ilgili olup belki daha çok inanç ve metafizik alanına girmektedir.

Yurtseverlik duygusu ve özgür yaşam ütopyası olmasa, bir karışlık alan böyle büyük bir özveriyle savunulabilir mi?

Tüm bunlarla birlikte direnişin daha geniş alanlara yayılması ve hamleler üzerine taktik tartışmalar yürütülmüş; gerillacılıkta uyulmayan ilkelerin, ihlal edilen kuralların yol açtığı sonuçlar değerlendirilmiş ve bundan hayati dersler çıkarılmıştır.

Botan ve Zinarîn yoldaşlar öncülüğünde efsanevi bir direniş sergilenen Girê Sor’da olduğu gibi, kimyasal saldırılar altındayken, son nefeslerinde bile “örgütümüz ve halkımız nasıl bir saldırıyla karşılaştığımızı ve nasıl direndiğimizi bilsin” diye vasiyet eden gerillanın onuru tüm insanlığın onuru haline gelmiştir.

Gerilla budur işte!

Bunlar neyi kanıtlıyor? Gerilla gerçekliği karşısında faşist ordu ne yaparsa yapsın başarısız kalmaya mahkumdur. Öyle olmasa kimyasal vahşetine başvurmazdı zaten.

Buna karşılık kimyasal saldırı vahşiliği devam etmekte ve yalanlarla bunu ört bas etmeye çalışmaktadırlar.

Bu nedenle her günün, her saatin çok önemli olduğu bilinmeli ve halkımız duyarlılığını en üst düzeyde sürdürmelidir.

Kaynak: Yeni Özgür Politika

Bunları da beğenebilirsin