2021 yılı hem bölgesel hem de küresel açıdan oldukça önemli dönüm noktalarının yaşandığı bir yıl oldu. Kapitalizmin kendisiyle beraber küresel çaptaki piyonları geri dönüşü olmayan bir sapağa girdiler. Bu piyonların başında gelen işgalci T.C. devleti ve KDP de böylesi bir aralığa kendilerini kaptırdılar. 43 yıldır Kürdistan İşçi Partisi PKK’ye karşı yürüttüğü kirli savaşı son raddesine kadar tırmandırarak yıllardır gerillanın üstlendiği ve meskeni olan Medya Savunma Alanları’na yönelik topyekun bir işgal operasyonuna girişti. Ama bu operasyon sadece Kürdistan Özgürlük Gerillası’nı tümden tasfiye etmek için başlatılmadı. Aynı zamanda cumhuriyetin kuruluşundan beri yapılmak istenen ve bir türlü sonuç alınamayan Kürt halkının tümden soykırıma uğratılması gerçekleştirilmek istendi. Ve tabi böylesi bir operasyon hem bölgesel olarak kendisini tiranlaştıran ve Güney Kürdistan’ı aile mülkü haline getiren KDP ve küresel güçlerin onay ve desteği olmadan yapılamazdı. Nitekim bu bahsini ettiğimiz güçler kendi çıkarlarını korumak ve iktidarlarının ömrünü uzatmak için buna tam destek verdiler. Zaten KDP 80’li yıllardan beri Türk sömürgeciliğinin en büyük bölgesel destekçisiydi.
KDP Özgür Kürde Düşmanlıkta Sınır Tanımıyor
KDP ezelden beridir kendisini Kürt halkının ve Kürdistan’ın yegâne sahibi olarak göstermeye çalışıyor. Ama tarih insanların hafızalarında olduğu gibi her şeyi kaydediyor. Aslında insan unutsa bile tarih her şeyi olduğu gibi yazıyor. Bundandır ki KDP kendisini kurtarıcı karşıtlarını da düşman olarak nitelerken on yıllardır Kürt halkına nasıl bir düşmanlık sergilediği apaçık ortadadır. Kendi iktidarını korumak için Güney Kürdistan halkına yaşatmadığı acı kalmamıştır. Aynı zamanda yıllardır özgürlük mücadelesi veren PKK hareketine en büyük düşmanlığı yapmaktadır. 90’lı yıllarda gerillaya saldırıları en üst düzeye çıktı ve gerillaya karşı T.C. devletiyle kol kola topyekun bir savaşa girişti.
Yıllardır KDP-T.C. devleti ortaklığında PKK hareketine karşı yürütülen kirli savaşta KDP yüzlerce gerillanın ve yurtsever Kürdün şehadetine sebep oldu. Yıllar geçtikçe KDP ve Barzani ailesinin de PKK ve Kürt düşmanlığı artarak devam etti. Bu açıdan T.C. devletiyle her türlü kirli ittifakın içerisine girdiler ve bu şekilde günümüze kadar geldiler. Önceki yıllarda olduğu gibi 2021 yılında da KDP’nin düşmanlığında hiçbir değişim yaşanmadı tam tersi arttı. KDP’nin atağa geçmesi aslında 2020 yılının mart ayında Zini Wertê alanına askeri güç yığınağı yapmasıyla başladı. Söz konusu bölge askerî açıdan tarihten beri çok büyük öneme sahip bir alan. Oraya yerleşen güçler Kandil’in Şawrê ve Zergelê vadilerini denetime alabiliyordu. Tabi böylesi bir adım tamamen Türk devletinin sevk ve idaresiyle gerçekleşti.
İşgale Kalıcı Destek Verildi
Böylece işgalci T.C. devleti KDP’den de her türlü desteği alarak gerillanın denetimindeki Medya savunma alanlarına yönelik operasyonlara başladı. Aslında bu operasyonlar öncesinden Xakurkê ve sonrasında Haftanin de başlatılmıştı. Ama o operasyonlar lokal bazda sadece bir alana yönelikti. 2021 yılın başında faşist AKP-MHP rejiminin Garê alanına yönelik yaptığı operasyon bu bahsettiğimiz yeni savaş boyutunun başlangıcıydı aslında.
Garê Onların En Derin Yarasıydı
Garê alanın önemine bakacak olursak şayet, bu alan hem gerilla açısından hem de tüm bölge açısından oldukça stratejik bir öneme sahip. Yıllardır T.C. devletinin bağrındaki en büyük yara olmasının yanında aynı zamanda KDP’nin de bağrındaki en büyük yaradır. Garê gibi bir alana yıllardır kapsamlı bir operasyon gerçekleştirmeye cesaret edemeyen işgalci Türk devleti yıl başında büyük bir hazırlığa girişti. Diplomatik açıdan bütün tavizleri vererek büyük devletlerden onay ve destek aldı. Tabi bu destek yetmezdi. Aynı zamanda kendisi gibi saldıracak ve düşmanlıkta sınır tanımayacak bölgesel bir güce ihtiyaç vardı. Orada KDP devreye girdi. T.C. devletinin ırak büyükelçisi bir sömürge valisi gibi Güney Kürdistan’da KDP’ye her fırsatta gerekli talimatları veriyordu zaten
Operasyon Öncesi Hummalı Görüşmeler
Operasyon öncesinde bazı üst düzey yetkililerin Güney Kürdistan temaslarında bu operasyonun yol haritası çıkarıldı. O süreçte yani ocak ayının 19’unda Türkiye milli savunma bakanı Hulusi Akar, genelkurmay başkanı Yaşar Güler ve beraberindeki heyet Bağdat ve Hewlêr’e önemli görüşmeler gerçekleştirdi. Tabi temel konu PKK hareketine karşı yürütülen kirli savaşta bu güçler nasıl destek sunacakları ve yapılan işgal operasyonlarında nasıl konum alacaklarıydı. Hulusi Akar ve beraberindekiler aynı zamanda ırak Türkmen cephesi ile de görüşmeler gerçekleştirdi aynı tarihte. Yani yapılması planlanan Garê’yî işgal operasyonu planları masaya yatırıldı. Bu görüşmelerde Barzani ailesi tam desteklerini sunacaklarını beyan ettiler.
Aynı zamanda Neçirvan Barzani’nin de Ankara ziyaretinde verdiği mesajlar birçok konuda mutabakata vardıklarının göstergesiydi. Zaten yıllardır gerillaya karşı her fırsatta düşmanlık sergilemekten geri durmayan Barzani ailesi ve KDP çevresine fırsat doğmuştu. Çünkü PKK hareketi var oldukça onların kirli iktidarı her zaman sallantıda olacaktı.
Garê operasyonundan önce KDP’nin başka bir görevi de bölgede kaos yaratıp gerillanın hareket alanını sınırlamaktı. Bu amaçla gerillanın yıllardır kullandığı güzergahlara yeni kontrol noktaları kuruldu. Bunun amacı gerillanın hareket tarzını öğrenmek ve gerektiğinde darbe vurmaktı. Şubat ayında Amediye’ye bağlı bazı köylerde gerillaya pusu kuruldu ve ağır silahlarla tarandılar. Gerilla güçleri her seferinde soğuk kanlı yaklaşarak olası bir çatışmanın önüne geçmek için karşılık vermediler. Ama KDP güçleri provokasyonlarına devam etti.
KDP Medyası Operasyonun Propagandasını Yapıyordu
Gare operasyonu büyük bir gürültüyle 10 Şubat günü 41 savaş uçağı, onlarca keşif uçağı ve binlerce özel donanımlı askerle başlatıldı. Türk medyası zangır zangır bağırıyordu ‘’gerillanın kalbine operasyon’’ diye. Aynı zamanda KDP medyası da bu şekilde büyük bir propaganda furyasıyla operasyonu duyurmaya başladı. Her ne kadar HPG yapmış olduğu resmî açıklamalarda KDP güçlerinin fiilen bu operasyonda yer aldıkları bilgisinin net olmadığını bildirse de, bölgesel kaynaklardan KDP’ye bağlı özel güçlerin asker kıyafeti giydirilerek bu operasyonda yer aldıkları bilgisi yayıldı. Zaten fiilen yer almasalar bile istihbarat, lojistik destek ve askerleri takviyesi konularında tam desteklerini sundular.
Parastın-Mit Ortaklığı
KDP’ye bağlı “Parastın” istihbarat örgütü MİT teşkilatının bir kolu gibi gerilla hakkında bir bilgi kırıntısının bile peşine düştü. Bölge halkına yoğun baskılarda bulundular ve halkın da gerillaya karşı durmasını sağlamaya çalıştılar. Ama bölge halkı buna ortak olmadı. Operasyon ilk dakikalardan itibaren gerillanın emsalsiz direnişiyle karşılaştı. Kendince Garê’yî alarak gerillayı tümden işlevsiz hale getirebileceği hesabını yapanlar kendi kendilerini bataklığa sürüklediler. Gerilla güçleri şimşek gibi üstlerine çaktı. Ani saldırılarla bölgeye havadan indirilen askerlere unutamayacakları bir şok dalgası yaşattılar. Siyanê hattı onların mezarı haline geldi.
Türk ordusu yıllardır PKK’nin elindeki esir askerler büyük bir önemle korunurken kendi askerlerini bile isteye imha etti. Türk ve KDP medyası bu durumu “PKK esir askerleri infaz etti” yalanıyla servis ettiler. 4 gün süren tarihi direniş Türk ordusu açısından büyük bir hayal kırıklığı yaşattı. Havalar kapanıp artık hepten gerillanın darbelerinden kurtulamayacaklarını anladıklarında bir gece ansızın gelebiliriz diyenler bir gece ansızın arkalarına bile bakmadan kaçıp gittiler. Bütün malzemelerini bırakarak kaçıp gittiler. Tabi 4 gün boyunca KDP medyası da Türk medyası gibi operasyonu an be an takip ediyordu. Türk ordusunun onlarca kaybı oldu bu operasyonda hatta bazı bilgilere göre operasyonu koordine eden üst rütbeli komutanın da öldüğü bilgisi ortaya çıktı.
KDP Yetkilileri Erdoğan Ağzıyla Düşmanlık Yapıyorlardı
Neçirvan Barzani ve diğer KDP yetkilileri operasyonu kamuoyu nezdinde meşrulaştırmak ve PKK’yi suçlamak için bir anti propagandaya başladılar. Sanki konuşan Neçirvan Barzani değil de faşist şef Erdoğan’ın kendisiymiş gibi konuşmaya başladı. Güney Kürdistan halkını defalarca düşmanının ellerine teslim eden kendileri değil de PKK’ymiş gibi büyük bir nefret diliyle Kürt özgürlük hareketine ve gerillalarına saldırmaya başladılar. Ama tüm Güney Kürdistan halkı başta olmak üzere bütün Kürt halkı hem Daiş hem de Haşdi Şabi karşısında KDP güçlerinin nasıl halkı kaderlerine terk edip arkalarına bile bakmadan kaçtıklarını unutmadı. Onlar bunu yaparken her seferinde HPG ve YJA-STAR gerillalarının nasıl kendilerini feda ederek Kürt halkını barbar Daiş saldırılarından kurtardıklarını ne çabuk unutmuşlardı. Ama düşmanlık onlar için ilk önce gelen durumdu.
