Pirdoğan Kemal: Tarihi gerilla direnişi karşısında KDP gerçeği II.

Garê hezimetinden sonra faşist AKP-MHP rejimi yeni bir arayış içerisine girdi. Tabi onlarla birlikte KDP de perde arkasından bölgede gerillaya karşı bir anti propaganda yürütmeye başladı. Bölge aşiret sistemine dayalı bir yapılanma içerisinde idare edildiğinden dolayı KDP ve Barzani ailesi zaten kendilerine yakın kişi ve çevreleri büyük desteklerle bu anti propagandayı yürütmeleri için devreye koydu. Karşıt olan aşiretlere de Türk ordusu eliyle baskı uygulamaya başladı. Temel niyetleri Garê de kendilerinin de ortak oldukları hezimetin üstünü örtmek ve halk nezdinde gerillayı itibarsızlaştırmaktı. Hatta halkı gerillaya karşı ayaklandırmak istiyorlardı. Dediğim gibi Parastin örgütü zaten Mit ile koordinasyon içerisinde bölgede gerillanın hareket tarzını denetim altında tutmak için var gücüyle uğraşıyordu. Halk içerisinde birimler şeklinde ajanlık faaliyetleri örgütlemeye çalıştılar. Tabi bölgedeki birçok aşiret buna karşı tepki gösterdiler.

Nisan Ayında Yeni Bir Plan Devreye Koyuldu

Faşist AKP-MHP rejimi Garê operasyonunda yaşadıkları hezimeti üstlenmesi için birbirlerini suçlamaya başladılar. Bu arada yeni bir plan için hazırlıklar yapılıyordu. Bu sefer sömürge valisi konumundaki Hewlêr başkonsolosu Hakan Karaçay yoğun bir diplomasi faaliyetine girişti. Bir taraftan KDP ile üst düzey görüşmeler yaparken aynı zamanda Irak merkezi hükümeti ile de görüşmelerde bulundu. Aynı tarihlerde hem Neçirvan Barzani hem de diğer yetkililerle görüşmeler gerçekleştirildi. Bu görüşmelerde KDP güçlerinin görevi halkı gerillaya karşı ayaklandırmak, gerillayı halk içerisinde itibarsız kılmak ve gerillanın hareket tarzı ve üstlenmesine yönelik istihbarat bilgilerin toplanması olarak sıralandı. Tabi bunlar ilk etaptaki görevlerdi.

Ayrıca işgal operasyonunun başladığı 23 Nisan gününden önceki gün yani 22 Nisan günü Erdoğan ABD başkanı Joe Biden ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bu görüşmede işgal operasyonu için onay istedi. Tabi karşılığında ABD senatosunun Ermeni soykırımını tanıma kararına sessiz kalacak ve diğer bazı konularda da tavizler verecekti. Nitekim böyle de oldu.

Operasyon Başlıyor

23 Nisan gecesi işgalci Türk ordusu onlarca Savaş uçağı, İHA, SİHA ve karadan topçu atışlarıyla Metina, Avaşin ve Zap alanlarına yönelik çok kapsamlı bir işgal operasyonu başlattı. Yoğun hava ve kara bombardımanlarından sonra birçok noktaya yüzlerce asker indirildi. İlk andan itibaren etkili vuruş taktikleri ve üstün manevra kabiliyeti ile gerillanın darbesini yiyen işgalciler nasıl bir kapana girdiklerinin şaşkınlığıyla kaldılar. 2015 yılından sonra kendisini yeniden yapılanma sürecine alan gerilla güçleri birçok branşta üst düzeyde eğitim gördü ve çağın tekniğini işgalcilerin hakimiyet alanından çıkartıp onlara karşı etkili bir şekilde kullanabilecek düzeye geldi.

Gerilla Ceng Ederken KDP İhanet Ediyor

Gerilla ceng meydanında tarih yazarken KDP’de Kürt halkının onur mücadelesini savunacağı yerde tamamen soykırım için gelenlerin yanında yer aldı. Bu sürece Türk ordusu gittikçe güç kaybetmeye başladı ve savaşın boyutlarını oldukça kirli bir hale getirdi. Zendura ve Mamreşo alanlarında kahraman gerillalar savaş tünellerinde tarihin onur mücadelesini veriyordu. Cephe gerisinde ise KDP güçleri gerillanın verdiği direnişin sesi, yankısı halka ulaşmasın diye bölge köylerine gidiş gelişleri yasakladı. Aynı zamanda Türk ordusu da gerilla karşısında darbe aldıkça azgınlaştı ve sivil yerleşim alanlarına da saldırmaya başladı. Teker teker önce köylülerin yerlerine, bağ ve bahçelerine gidişleri engelledi. Sonra yapılan bombardımanlarla köylerin elektrik, telefon ve internet şebekeleri kesildi.

KDP’ ye bağlı asayiş güçleri yeni kontrol noktaları oluşturmaya başladı bölgede. Bölge aşiretleri ile MİT-Parastın ortaklığında görüşmeler gerçekleştirildi. Halktan gerillaya karşı istihbarat faaliyetleri yürütmeleri istendi. Ayrıca gerillaların köylere saldırdığı yalanlarını dile getirmeleri istendi. Tabi bu çabalar sonuçsuz kaldı.

Barzani Ailesinde Karşıt Görüş

Barzani ailesi ve KDP tabanı bil fiil olarak operasyonu meşrulaştıran ve destekleyen bir yol izlediler. KDP yetkilileri her fırsatta PKK’nin Güney Kürdistan’ı terk etmesi gerektiğini dillendirdi. Ancak Mayıs ayında karşıt bir ses çıktı. İlk defa Barzani ailesinden bir isim Türk devletini işgalci olarak niteledi ve bunun önünün alınmasını istedi. Bu isim Edhem Barzani’ydi. Edhem Barzani 30 Mayıs günü Türk devletinin işgalci bir güç olduğunu ve Kürt halkına saldırıda bulunduğunu belirttiği açık bir mektubu birçok uluslararası kuruluşa, Birleşmiş Milletlere, Irak yönetimine ve Güney Kürdistan parlamentosu başkanlığına gönderdi. Tabi bu tavırdan sonra müdahaleler gecikmedi. KDP medyası hızla Edhem Barzani’nin sözlerinin çarpıtıldığını ve bunun iç karışıklık çıkartmak amacıyla yapıldığını dillendirdi. Aynı zamanda Edhem Barzani’ye içerden baskılar yapılmaya ve açıklamalarını geri alması istendi. Bu baskılar sonucu Edhem Barzani apar topar yurt dışına çıktı.

Kimyasal Silahlar Kullanılmaya Başlandı

Türk ordusu gerilla karşısında aciz kalmıştı. Bütün teknik donanımı ve hem yerel hem de dış güçleri desteğine rağmen bir gece ansızın gelip işlerini bitireceğiz dediği gerillanın eylemleri karşısında askerini savunamaz hale gelmişti.

Gerilla güçleri her yerden darbe vuruyordu. Sıkışıp kalan işgalci güçler bu defa insanlık dışı yöntemleri devreye koymaya başladı. Gerillaya karşı kimyasal silahlar kullanmaya başladı. Mamreşo, Zendura ve başka tepelerde insanlığa karşı en büyük suç işlenirken KDP medyası ve yetkilileri her seferinde PKK hareketini suçlamaya devam etti. Sanki Türk ordusu işgal etmeye gelmemiş gibi davranıyor ve bunun yanı sıra her fırsatta PKK hareketini suçlamaktan geri durmuyordu.

KDP Güçleri Fiilen Gerillaya Saldırmaya Başladı

Operasyon sürerken artık bu şekilde gerilla karşısında bir ilerleme elde edemeyeceğini anlayan Türk devleti yeni bir arayışa girdi. Hewlêr başkonsolosu bizzat Erdoğan’ın talimatlarını iletmek üzere tekrardan KDP yetkilileri ile görüşme trafiği başlattı. Aynı zamanda Irak merkezi hükümeti ile de bazı görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmelerde zaten var olan KDP desteğinin yetmediğini ve KDP güçlerinin fiilen operasyona katılmaları istendi.

Bunun üzerine KDP güçleri tıkanan Türk ordusuna nefes aldırmak ve gerilla alanlarını arkadan kuşatmaya almak amacıyla Metina bölgesindeki Çarçel tepesine doğru yoğun bir güç takviyesi yapmaya başladı. 5 Haziran günü büyük bir konvoy halinde Çarçel tepesine doğru ilerlemek isteyen KDP’nin özel güçleri gerilla tarafından durduruldu ve herhangi bir provokasyon girişiminin önüne geçmek için ikaz edildi. Bölgenin gerilla alanı olduğu ve şu anda işgale karşı bir direnişin yürütüldüğü söylenmesine rağmen KDP güçleri ilerlemek istediler. O sırada önceden planlanmış olduğu aşikâr olan bir şekilde KDP’nin bir zırhlı aracında patlama meydana geldi. Patlama sonucunda 5 KDP’li yaşamını yitirdi. Bu provokatif olayla KDP medyası var olan anti propaganda dilini daha da çirkinleştirmeye ve olaydan tamamen gerilla güçlerini sorumlu göstermeye başladı.

Bu olaydan sonra KDP bölgeye güç takviyesini sürdürdü. Bölgeye gerilla tarafından savunma amaçlı yerleştirilmiş olan mayınları işgalci Türk askerleri için temizlemeye başladı. Yani Kürdün kanı bir işgalcinin kanından daha mı değersizdi? İşte KDP bunu yapıyordu. Kürtlüğü değersizleştiriyor, değerlerini ayaklar altına alıyordu.  Askeri yol yapımına başladı ve yeni kontrol noktaları oluşturmaya başladı.

Çete Oluşumları Cepheye Sürüldü

Peşmerge bakanlığı o alana gönderilen güçlerden kendilerinin haberdar olmadıklarını bir basın açıklamasında beyan etti. Yani bölgeye yapılan güç takviyesi bizzat KDP’nin özel güçleriydi. Gerilla güçleri yine de temkinli davranmaya ve olası Kürtler arası bir savaşın patlak vermesinin önüne geçmek için oldukça özen gösterdi. HPG tarafından yapılan resmî açıklamada gerillanın beklediği KDP güçlerinin bu düşmanca tavrı bırakıp verilen direnişin yanında yer alması olduğu dile getirildi. Soykırım saldırılarına karşı böylesi tarihi bir mücadele yürütülürken yeni bir kardeş kavgası çıkartmaya çalışmanın Kürtlere değil düşmana fayda sağlayacağının altı çizildi. Ama KDP bu çağrılara kulağını kapattı ve provokatif adımlarını sürdürdü.

KDP’nin provokasyonu gerilla güçlerinin taktik değiştirmesine ve dolayısıyla işgalci Türk devletinin nefes almasına neden oldu. Ön cephelere istenen düzeyde takviye güç gönderilemedi. Süreç bu şekilde ilerlemeye devam etti. Gerilla bir taraftan işgal saldırılarına karşı tarihi bir direniş sergilerken diğer taraftan da KDP’nin provokasyonlarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Ne kadar KDP yönetimi yaptıklarıyla tekrardan 90’lı yıllarda olduğu gibi bir kardeş kavgası çıkartmak istese de PKK hareketi ve gerillaları sabırlı ve hassas bir yaklaşım gösterdi.

Bunları da beğenebilirsin