Zehra Çelik: Başurê Kurdistan’ın özgür geleceği Viyan Soran’dır

Yüzyıl itibariyle soykırım çemberinde olan Kürdistan ve Kürt gerçeği, parçalanmışlığı yanında sömürgeci güçlerin ruhsal-manevi olarak parçalama çabalarına, saldırılarına da maruz kalıyor. Kürt ve Kürdistan gerçeği, tüm ulus devlet saldırılarına, asimilasyona, egemen uygulamalara, erkek egemenlikli saldırılara, kadın değerlerinin katledilmesi temelinde anı anına saldırıya uğruyor. Bakurê Kurdistan’da topyekün inkar imha sistemi sürdürülmektedir. Rojavayê Kurdistan, Rojava devrimine kadar Baas Rejiminin anti demokratik uygulamaları altında yok sayılmakla gölge tarzında varlığını sürdürmek, avunmak, kendi varlığını bu haliyle kabullenmek arasında ucubeleşmişti. Rojhilatê Kurdistan büyük kültürel, toplumsal ve tarihsel birikime, mirasa rağmen, İran islam rejiminin baskıları altında can çekişmektedir. Ulusal siyasal kurtuluşun olmadığı yerde, güçlü kültürel özelliklerin direnişte büyük rol oynadığı ancak özgür yaşamaya yetmediği burada görülmektedir. İslam rejiminin zor, şiddet ve ideolojik hegemonyası karşısında süreklileşen bilinç, siyasal irade içinde olunabildiği kadar varlık korunabilir. Ötesi yoktur. Başurê Kurdistan ise tüm Kürdistan parçalarından farklıdır.

Başurê Kurdistan, aslında tüm Irak, dünya hegemonyasının 19.yüzyılın sonlarından itibaren gözünü diktiği, yatırım yaptığı bir alandır. Başurê Kurdistan Osmanlı İmparatorluğunun yıkılış çemberine girdiği dönemlerden itibaren, içinde barındırdığı sosyal, kültürel, dinsel, siyasal yapı farklılığı, zenginliğinden kaynaklı tüm dünyanın dikkatini çekmiştir. Kürdistan’da yaşanan katliamlar, saldırılar, sömürgecilik uygulamalarının toplamı, en derininden Başurê Kurdistan üzerinde uygulanmıştır. Büyük varoluşsal zenginlikler, özgür yaşamın en güzel ifadesi olmayı beklerken, tüm farklılıkların hegemonyanın tekçi akıl sınırlarında düzleştirildiği, birbirine benzeştirildiği bir kadere mahkum edilmiştir. Bugün Başurê Kurdistan sosyalitesinde bunu görmek mümkündür. Herkes birbirinden farklıdır, birbirinden başka düşünmektedir, ama herkes birbirinden farklı gibi görünmekle birlikte birbirine benzerdir. Bu durum tüm partiler, hareketler, gruplar için de geçerlidir. Bunca tarihsel birikim, direniş, varlık savaşına rağmen, toplumun geleceğinde hiç söz almaması gerekenlerin toplumun temsilcileri, hatta sahibi haline gelmesi, Başurê Kurdistan’ın başına gelen en büyük felakettir. Bu felaketin gerçek olması da, Başurê Kurdistan’da tüm parçalılığa, birey sayılamayacak kadar derin yaşatılmış olan parçalanmışlığa rağmen, bu parçalanmışlıkların özeti olarak birbirine benzemekle mümkün olmuştur.

Başurê Kurdistan, soykırım çemberi içinde kendi çemberlerinde anı anına saldırıya uğramaktadır. Bu durumun içinden çıkabilmek, büyük anlam vermek, his sahibi olmak ve bunda ısrar etmekle mümkündür. Ve bunu başaran, bu toplum ve birey tanımının dışına çıkma savaşı veren, çağın hakikat savaşçıları vardır.

PKK’nin ulusal özgürlük hareketi olarak ortaya çıkışı, Başurê Kurdistan’daki özgürlük arayışını, tarihin direnen demokratik uygarlık damarını daha da güçlendirmiş ve somutlaşmış bir hakikat olarak gerçekleşmesini sağlamıştır. PKK, Başurê Kurdistan’da özgürlük hakikati doğurucusudur.

Buna verilecek en güzel örnek Viyan Soran’dır. Viyan Soran’ı gerilla arkadaşları, ailesi, akrabaları, çocukluk arkadaşları ve birçok kadın özgürlük mücadelecisi anlattı. Anladık ki, Viyan Soran herkeste iz bırakan nadide bir kadındır. Her biri bir parça Viyan tanımı yaptı. Anlaşılan odur ki, tüm anlatımların toplamı Viyan Soran’ı kısmen tanımlayabilecek niteliktedir.

Viyan Soran, Kürt kadınının tarihten gelen direniş damarının devamıdır. Kendini özgürlüğün sağlam bir kökü, hücresi haline getiren, adeta kayalarda kök salan bir özgürlük bilincidir. Genç yaşında ulaştığı kavrama, anlam verme düzeyi Onun bilinçte yaşadığı özgürleşmenin büyüklüğünü, bu bilincin salt bireysel değil, toplumsal olduğunu gösterir. Kavrama düzeyi, sanata yatkınlığı, felsefik düşünme düzeyi, tarih bilinci, kadın duyarlılığı, espritüelliği, yüksek manevi hissiyatı, yüksek sezgi gücü, Viyan Soran’ı tüm çağdaşlarından ayırır, daha üst bir toplumsal yere yerleştirir. Viyan Soran tüm bu özelliklerin toplamı olarak Önder Apo gerçeğini kavrayan, Önderliği anına anına hisseden, Önderliğe uygulanan tecridi gören ve derinden hisseden, bu anlamıyla da Önderliğe yol arkadaşı olmayı başaran bir Başurê Kurdistanlı kadın olarak varlığının anlamını zirveleştiren bir özgürlük yükselişidir.

Önder Apo, Başurê Kurdistan’a, özellikle de Başurê Kurdistan kadınına büyük anlam biçmiştir. Başurê Kurdistan devriminin kadın devrimi olacağını en baştan belirtmiştir. Neden Başurê Kurdistan devrimi kadın devrimidir? Başurê Kurdistan’da erkek-erkeklik nasıl tanımlanıyor, nasıl yaşanıyor, toplum özgür kadın ve erkek tanımlarının neresindedir? Başurê Kurdistan toplumsal kültürü ne kadar kadın değerlerini korumuş, ne kadar erkek egemenliğinin himayesine girmiştir? Başurê Kurdistan toplumsallığında erkek egemenliğinin sınırları nedir, nasıl yaşanmaktadır? Sorular çoğaltılabilir, ancak bizim amacımız soruları artırmak değildir, tüm soruların cevaplarını burada vermek de değildir. Özü şudur: Başurê Kurdistan’daki erkek egemenliği derindir. Egemenlik bir kültürel özellikmiş gibi, ve doğallıkmış gibi ele alınarak tüm topluma dayatılmış, kabullendirilmiştir. Başurê Kurdistan’da kadın büyük bedeller ödemiş, direniş geliştirmiştir. Ancak bugün ulaşılan tüm özgürlük düzeyine rağmen, yaygın olan kadının siyasal haklar anlamında erkekle aynı düzeye gelmesidir. Adeta Avrupa’daki liberal feminist dönem yaşanmaktadır.

Viyan Soran tüm bu erkek egemen kültürden, egemen erkekliğin gölgesinde kalmaktan, egemenliğin bir doğal hayat tarzı olarak topluma, en fazla da kadına dayatılmasından ve Baas rejimine rağmen ulaşılan ulusal değerlerin içine yerleştirilmesinden büyük öfke duymuştur. Hiçbir direniş, hiçbir mücadele, köleliği, egemenliği ya da zoru, bir cinsin özneleştirilmesini garanti etmek için yürütülemez. Viyan Soran’ın bu noktadaki derin sorgulaması, yürütülen mücadeledeki yanılgıları görme temelinde somutlaşmıştır. O artık bilmektedir ki, her direniş, her savaş özgürlükle sonuçlanmayabilir. Uğruna savaşılan değerleri yaratmak ve yaşamsal kılmak için, kültürel ve yaygın kılmak için de ayrıca büyük mücadele verilmelidir.

Viyan Soran bu bilince ulaştığında öyle feminist külliyatı okuyup bitirmiş, dünyayı tanımış tecrübe etmiş değildi. Yüreğindeki en özgür hücreyi korumayı başarmış, yüreğinde evrenin özgür bir zerresini taşımayı başarmış, yüreği büyük, sezgisi derin genç bir kürt kadınıydı. O hem Kürdistan’dı, hem Leyla Qasim’dı, hem özgürlük özlemiydi. Yüreğindeki en temiz, en özgür yanı korumayı sürdürme kararlılığını ortaya koyduğunda, PKK’ye katılmıştı. Yüreğinde özenle koruduğu anlam gücünü, tarihi ve toplumu hissedişini, sezgi gücünü alıp özgürlük saflarına katılmış ve bunu Önder Apo fikirleriyle taçlandırmıştır.

Viyan Soran’ın Önder Apo düşüncesiyle tanışması, bu düşünceyi derinden anlaması, yüreğindeki damlayı denize dönüştürme hikâyesidir. O, tarihten alıp kendi çağına taşıdığı anlamı, hakikati, yaşam sevincini, insan sevgisini Önder Apo düşünceleriyle, PKK mücadelesiyle paha biçilmez ebedi bir hazineye dönüştürmüştür. Mücadele yürüttüğü dönemlerin her bir anına büyük anlam sığdırmanın arayışında olmuş, zamana anlam kazandırma mücadelesini yürekten hissederek vermiştir. Önder Apo’ya, Kürt kadınlarına, dünya insanlığına seslenişi, Onun yüreğindeki dünya insanı olmayı başarmasından kaynaklanmaktadır. Bu anlamıyla yüzyılı ve evreni, tüm insanlığı yüreğine sığdırabilmiş, örnek bir insandır, bir hakikattir.

Viyan Soran ile aynı havayı solumuş, Onun anlattığı fıkralara gülmüş, anılarla zamanda gezinmiş, Onunla duygulanmış, tarihin derinliğine yolculuk yapmış, Onunla şarkılar söylemiş, Onunla Kürdistan dağlarına, ufuklara gözünü dikmiş tanık gibi, anısı önünde saygıyla, sevgi ve minnetle eğiliyorum. Önder Apo paradigmasını, fikirlerini, tarih bakış açısını ve tabi ki kadın kurtuluş ideolojisini anlayarak özgür yaşamı yaratma mücadelesini yükseltmenin en anlamlı yaşam olduğuna inanıyorum. Viyan Soran anısına, tüm Başurê Kurdistan halkı, Önder Apo’yu sahiplenmeli, Kürt kadınının öncülüğünü pratikleştirmeli, Türk devletinin işgaline karşı durmalı ve Başurê Kurdistan’ı KDP himayesinden çıkarmalıdır. Viyan Soran’ın özgürlük çığlığına ancak böyle layık olunur.

 

Bunları da beğenebilirsin