Demokratik Aydın ve Sanatçılar İnisiyatifi Uluslararası Komployu kınadı

HABER MERKEZİ

Dünyanın, işgalci Türk devleti ve DAİŞ’in Rojava ve Maxmur kampına yönelik saldırılarına karşı sessiz kaldığını belirten Demokratik Aydın ve Sanatçılar İnisiyatifi, “Bütün bu saldırıların tesadüfü olmadığını, Önder Apo’ya yönelik saldırıların devamı ve Kürt soykırımının tamamlanması için yürütülen soykırım sisteminin bir parçası olduğunu ifade etti.”

Almanya’nın Köln kentinde bir araya gelen Demokratik Aydın ve Sanatçılar İnisiyatifi, Türk devletin Rojava’ya yönelik saldırıları, Kürtler arası ittifak ve iç barışa yönelik yürüttükleri çalışmaları, KDP’nin Türk devleti ile ortak hareket etmeye yönelik tutumlarını bir basın toplantısı ile paylaştı.

Bürgerzentrum Ehrenfeld binasında düzenlenen basın toplantısına, HDP Eski Van Milletvekili Lezgin Botan, Kürt sanatçılar, yazarlar ve aydınlar katıldı. Basın toplantısında 9 Ekim 1998’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan yönelik geliştirilen tarihi Uluslararası Komplo kınandı.

Ayrıca Türk devletinin son dönemde Rojava’ya yönelik saldırıları ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde mutlak tecrit ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğe yönelik bir açıklama yapıldı. İnisiyatif adına açıklama sanatçı Hekim Sefkan tarafından okundu.

Komplonun yıl dönümünde Rojava’ya saldırılar tesadüfi değildir

Türk bilgilerinin Kürdistan’daki işgal saldırılarında savaş suçu programında belirtilen, gerilla alanında teknolojik silah kullanılarak işlenen savaş suçlarının, Rojava’da masum Kürt sivillerine yönelik devam ettiği belirtildi.

Açıklamada, Rojava’da sivil yaşam mücadelesine yönelik bombardımanın insanlık suçuna işaret edilerek, “Türk devleti bu saldırılarında insanlık ahlakını, savaş ahlakını ve sivil yaşam hakkı ayaklar” yer alıyor. İşgalci devlet Erdoğan’ın emri ve eski MİT Başkanı ve yeni Dış İşleri Bakanı Fidan’ın açıklamasıyla, barajları, elektrik santralleri, hizmet binaları, su depoları ve hastaneleri hedef alıyor. Uluslararası hukuka göre Türk partikül saldırıları, insanlığa karşı sınıflandırılmış suç kategorilerine dahil ediliyor.

Yine Ekim ayında, uluslararası komplo ve Serêkaniyê ve Girê Spî işgalinin yıl dönümünde bu saldırıları gerçekleştirmeleri tesadüf değildir. Türk devleti, 2014 yılında İŞİD’in Kobanê’yi işgal etmesine destek vermişti. Faşist Erdoğan o dönemde ‘Kobanê düştü düşecek’ diyerek, İŞİD’e desteğini açıklamıştı. Tüm saldırılara rağmen halkımız her yerde ortaya koyduğu tutum ile Kobanê’ye sahip çıktı. Özelikle 6-7 Ekim tarihlerinde Kuzey Kurdistan halkının ayaklanması gelişti. Kobanê kurtarıldı. Şimdi 9 yıl sonra, İŞİD saldırılarının yıl dönümünde Erdoğan’ın güçleri yeniden Kobanê’ye, Şehba ve Rojava’ın tümüne saldırıyor. Bu saldırılarda onlarca sivil insanımız katledildi. Yaşam alanları tahrip edildi. Nihayet dün akşamda Maxmur Mülteci kampında bir camiye saldırdılar. Namaz saatinde uçaklarla bir camiyi bombaladılar. Dünya sessiz. Özellikle KDP neden Ankara’da Türk İçişleri Bakanlığı’na yönelik özel kuvvetlerin eylemini kınıyor? Peki neden Türk devleti ve DAİŞ’in Rojava ve Maxmur kampına yönelik saldırılarına karşı sessiz. Bütün bu saldırılar tesadüf değildir. Önder Apo’ya yönelik saldırıların devamı ve Kürt soykırımının tamamlanması için yürütülen saldırılardır.”

Halkımız alanlarda mücadelesini yükseltmeli

Açıklamada, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağır ve kesintisiz tecrit politikalarına dikkat çekilerek, “Kürt halkı dünyanın her tarafından Önder Apo’ya yönelik uluslararası komplonun yıl dönümü nedeni büyük eylemler gerçekleştiriyor. Bütün halkımıza ve dostlarımıza çağrımız bu eylemlere güçlü katılım sağlayın. Komploya karşı sesimizi yükseltelim. Kurdistan’ın dört parçasında halkımız, aydınlarımız, sanatçılarımız hepimiz birlikte alanlarda olalım.

Kdp ve Türk devletin işbirliği deşifre edilmelidir

Daha sonra sanatçı Bermal Çem tarafından İnisiyatif tarafından KDP ve Türk devletin ortaklığına yönelik hazırlanan deklarasyon kamuoyuna açıklandı. İhanete karış tutum bildirgesi olarak açıklanan deklarasyonda şu başlıklar öne çıktı: “Toplumsal görevimizin gereği olarak Kürt halkın özgürlük değerlerine karşı gelişen ihaneti deşifre etmek istiyoruz. Toplumumuzun içinde bulunduğu karanlık duruma dikkat çekmek istiyoruz. KDP’nin AKP/MHP faşizmi ile geliştirdiği ittifaka karşı tutumumuzu açık bir şekilde göstermemiz lazım. Lozan antlaşmasının üzerinden 100 yıl geçti. 100 yıldır halkımıza karşı uygulanan inkar ve imha siyasetine karşı mücadele ediyoruz. Biz sanatçı ve aydınlar 100 yıldır sözlerimizle, şiirlerimizle, tiyatro, folklor ve şarkılarımızla bu direnişte yerimizi aldık. Biz sanatımızla halkımızın acısının da sevincinin de dili olmaya çalıştık. Zindanlarda, dağlarda direnen kahramanların efsanelerini anlattık. Özgürlük davamıza şiir ve müzik ile ruh kattık. Katmaya devam edeceğiz. Sanatçılar olarak tarihimizi kuşaktan kuşağa bugüne aktardık. Her zaman olduğu gibi bugün de halkımızın özgürlük davasında yerimizi alıyor ve ulusal çıkarlarımızı tehdit eden, tehlikeye sokan herkesin karışışında duracağımızı bir kez daha belirtiyoruz.”

Açıklamanın devamında Türk devletin Güney Kurdistan’da gerilla alanlarına yönelik işgal saldırılarında KDP’nin Türk devletiyle ortak hareket ettiği belirtilerek, KDP’nin bu tutumunu basına ve kamuoyu açık bir şekilde deklare ettiği ve bunun pratiği içinde olduğu kaydedildi. KDP’nin bu tutumu sonucu birçok sivil Kürt siyasetçinin katledildiğine işaret edilen açıklamada, en son KNK üyesi Deniz Cevdet Bülbün’ün Hewlêr’de katledilmesinin bunun en somut örneği olduğu belirtildi.

Açıklama şöyle devam etti: “Kürt Özgürlük hareketi bugüne kadar yaptığı açıklamalarla Kürt halkının ulusal çıkarları etrafından birleşmeye çağırdı. Duyarlı, demokratik çevreler bu çağrılara destek verdi. Kürt sanatçı ve aydınların girişimi görüşmeler denenmiş ve defalarca ulusal konferans çağrısı yapılmıştı. PKK, sanatçıların ve aydınların çağrılarına her zaman olumlu yanıt vermişti. KDP, bu hassas yaklaşım ve çağrıları görmezden gelerek, Türk devletin saldırılarında yanında yer almıştır. AKP ve MHP’nin faşist politikaları, Kürt halkının demokratik özlemlerini yok etmeye yönelik saldırgan politikaları herkes tarafından bilinmektedir. KDP’nin bu partilerle aynı ittifakta, Kürt halkının özgürlük mücadelesine ihanet ettiğini açıkça göstermektedir. KDP’nin bu ittifakla Kürt halkının iradesini yok sayması, meşru taleplerini yok sayması, demokratik hak ve özgürlüklerine saldırması kabul edilemez. Bu tutum Kürt halkının özgürlük değerlerine ihanetin göstergesidir.  Biz aydın ve sanatçılar olarak KDP’nin AKP-MHP faşizmi yozlaşmış ve Kürt halkına ihanet eden bu ittifakını şiddetle kınıyoruz. Yurtsever ve onurlu pêşmergelerini faşist Türk devletinin kirli oyunlarına gelmemeye, Barzani ailesinin ihanetinde yer almamaya çağırıyoruz. Bilinmelidir ki bu savaşta artık ortada durmak yoktur. Bu savaş, Kürt halkı ile düşmanı arasında tarihin en büyük ve en zorlu savaşıdır. Bu savaşta Kürtler kendi yüzyıllarını inşa ediyor. İşgalciler ve Kürt düşmanları, KDP ve Barzani ailesinin ihanetiyle yüzyıllık soykırımı tamamlamak istiyor. Bu nedenle saldırılar tesadüfi değildir. Bu çağrıya yanıt veren tüm aydın ve sanatçılarla birlikte KDP ve Barzani ailesinin ihanetini ortay koyacağımızı ve Kürt halkının özgürlük değerlerine sonuna kadar sahip çıkacağız. Özgürlük ve adalet mücadelesine destek veren herkesle birlikte örgütlülüğümüzü daha güçlendireceğiz. Bu karanlık ittifakı bozacağız. Çünkü biliyoruz ki aydınlar ve sanatçılar olarak sözümüzü, kalemimizi, sanatımızı halkın sesi haline getirdiğimiz Özgürlük mücadelesi daha da güçlenecektir.”

 

Bunları da beğenebilirsin