10 yıllık görüşme: PKK barış istedi, Türk devleti savaş istedi

HABER MERKEZİ

PKK’nin Kuzey Kürdistan’da devrimci bir hareket olarak kök salmasının temel nedenlerinden biri, Türk devletinin Kürt halkını bütünlüklü yok etmek istemesiydi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘Kürdistan sömürgedir’ teziyle başlayan mücadele devam ediyor. PKK, Kürt sorununu siyasi, toplumsal ve son olarak da askeri alanda çözmek için çalışıyor.

44 yıllık bu mücadele boyunca. PKK, Türkiye’de Kürt halkının haklarının verilmesi ve tanınması için her yolu denedi. Ancak Türk devleti, PKK’nin tüm barışçıl çabalarına askeri saldırı ve operasyonlarla karşılık verdi.

2005-2015 yılları arasında PKK ile Türk devleti arasındaki Kürt sorununu çözmek için Kandil, Ankara, İmralı ve Avrupa ülkelerinde doğrudan veya dolaylı birçok görüşme yapıldı. Bu yıllar arasında PKK tek taraflı olarak dört kez ateşkes ilan etti. Ancak Türk devleti çözüme yönelik adım atmaya hazır değildi. PKK’nin barışa yönelik iyi niyetinin aksine saldırılar, komplolar ve düşmanca dayatmalar devam etti.

Bu dosya, Gazeteci Amed Dicle’nin “Türkiye-PKK Görüşmeleri; Kürt sorununun çözümüne yönelik operasyonlar” isimli kitabından derlenmiştir.

PKK-Türkiye görüşmeleri; Kürt sorununun çözümüne yönelik operasyonlar

2002’de Erdoğan Moskova’da Türkiye’nin ticaret merkezlerinin inşaat işlerini incelerken o dönemde bir Kürt işçi Erdoğan’a sorar: “Kürt sorunu çözülecek mi, acılar bitecek mi?”

Erdoğan işçiye şöyle cevap verir: “Bir sorunun varlığına inanmıyorsanız, o sorun değildir. Kürt sorunu olduğuna inanıyorsanız sorun vardır. Siz söylemezseniz Kürt sorunu çözülmez.”

Erdoğan’ın Kürt işçiye verdiği bu yanıt, Erdoğan’ın ve Türkiye’yi 20 yılı aşkın süredir yöneten AKP’nin siyasetinin de temelini oluşturdu. Bu teori temelinde, Kürt sorununa yönelik tüm çözüm ve barış girişimlerine saldırı ve operasyonlarla karşılık verdi.

2002 yılında AKP iktidara geldiğinde PKK hem içeride hem dışarıda zor koşullardan geçiyordu. Bu sebeple PKK o yıllarda yeniden yapılanma sürecine gitti.

1 Haziran 2004’te PKK tek taraflı ateşkesi sona erdirdi ve meşru bir özsavunma stratejisi başlattı. Bu adım, Önder Öcalan’ın yakalanmasından sonra Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne ilişkin böyle bir umudun kalmadığı bir dönemde atıldı.

1 Haziran 2004 adımı, PKK’nin yeniden yapılanmasının ikinci dönemi olarak tanımlansa da Önder Öcalan bu adımın ertelenmesini eleştiriyor. Çünkü AKP iktidara geldiğinde Önder Öcalan, yeni hükümete demokratik adımlar atması için üç ay süre verilmesini istedi. Ancak AKP bu yönde bir adım atmadı.

Temmuz 2005’te 10 kişilik aydın grubu, Erdoğan’la görüşmeye hazırlanmak için Ankara’da toplandı. O dönemde Murat Karayılan bu aydınlarla telefon görüşmesi yaparak onlara demokratik çözüme hazır olduklarını söyledi.

Birkaç gün sonra o grup Erdoğan’la görüştü. Erdoğan, o grupların Karaylan’la görüştüğünü biliyordu. Erdoğan, aydın grubu aracılığıyla PKK’ye mesaj göndererek, “Yakında Diyarbakır’a gidip orada konuşacağım. Beni izlesinler” dedi.

Erdoğan bu mesajı Kandil’e gönderdi. PKK, Erdoğan’ın Kürt sorununun Türkiye’nin sorunu olduğunu ve çözülmesi gerektiğini söylemesini bekliyordu. Erdoğan Diyarbakır’a gitti. Erdoğan’ın mesajını vereceği alanda sadece 500 kişi vardı. Mesajını sunduktan sonra Amed Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret ederek dönemin Belediye Eşbaşkanı Osman Baydemir’den PKK’nin 1 Haziran aşamasını bitirmesini istedi.

Erdoğan hem alanda verdiği mesajında hem de Baydemir ile görüşmesinde açıkça ateşkes istedi. Osman Baydemir, Erdoğan ile görüşmesinden bir gün sonra Brüksel’e giderek Erdoğan’ın mesajını Avrupa’da bulunan PKK liderlerine iletti. Mesajı Kandil’e de iletildi ve 20 gün sonra PKK ateşkes ilan etti.

Ancak aradan 20 günden fazla zaman geçmesine rağmen Türkiye Kürt sorununu çözmek için hiçbir adım atmadı. Aksine aynı yılın ağustos ayında Türkiye Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) toplantısında bir kez daha ‘terörü yok etme’ kararı aldı. Erdoğan daha sonra yazar Cengiz Çandar’a, “Diyarbakır’da hata yaptım” dedi.

2005 yılının ortalarında Norveç Başbakanı ve Parlamento Başkanı Erdoğan’la görüşerek Erdoğan’a Kürt sorununun çözümü için arabulucu olmak istediğini söyledi. Erdoğan da bu talebi kabul ederek konuyu dönemin MİT Başkanı Emre Taner’e iletti. Daha sonra Norveçli yetkililer, Duran Kalkan ve Murat Karayılan ile görüşmek üzere Kandil’e gitti.

2005 yılı sonunda Avrupa Parlamentosu’nda “Avrupa Birliği, Türkiye ve Kürt sorunu” sloganıyla bir konferans düzenlendi. Konferansta iki İngiliz, kendilerini tanıtarak Adem Uzun’la parlamento binasının dışında konuşmak istedi. Binanın dışına çıktıklarında iki kişi Cenevre’deki uluslararası bir örgüte mensup olduklarını ve Türkiye ile görüştüklerini, Türkiye ile PKK arasında arabuluculuk yapmak istediklerini söylüyor.

Avrupa’daki PKK liderleri bu mesajı kendi aralarında tartıştıktan sonra Kandil’e iletmeye karar verdi. Bu amaçla 2006 yılı başında Adem Uzun, Kandil’i ziyaret ederek bu mesajı Kandil’e iletti.

O yıl PKK ile Türk devleti arasında savaş yoktu. Ancak 2006 Newroz’undan üç gün sonra Türk hükümeti Muş bölgesinde kapsamlı bir operasyon başlattı. Operasyonlar sonucunda 14 gerilla şehit oldu. Bu bir kez daha savaş ve çatışmaların patlak vermesine yol açtı.

Avrupa’da PKK yetkilileri Cenevre’de aracı olması yönünde bir örgütle görüşerek heyet oluşturma ve Kandil’i ziyaret etme kararı aldı. Heyet 2006 yılının Nisan ayında Kandil’i ziyaret etti ve Türkiye ile müzakerelerin başlamasını görüştü. Diğer yandan heyet Türk devletiyle de görüşmelerine devam etti.

O dönemlerde Kürt siyasetçi Ahmet Türk ile dönemin MİT Başkanı Emre Taner Türkiye’de bir araya geldi. Bu görüşme Celal Talabani’nin isteği üzerine gerçekleşti. Görüşme sırasında kimsenin beklemediği bir mesaj Kandil’e ulaşır, mesajda ateşkes talebinde bulunulur. KCK yetkilileri de bu mesajı değerlendirerek ateşkesi sadece Önder Öcalan’ın ilan edebileceğine karar verir.

KCK, o dönem Türkiye’ye barış sürecini başlatmak istiyorlarsa Önder Öcalan’la muhatap olması gerektiğini açıkça söyledi.

O sıralarda Türkiye zindanlarından yeni çıkmış olan Sabri Ok Avrupa’dan Kandil’e dönmüştü. Emre Taner ile Ahmed Türk’ün görüşmesinden de haberdardı. O sırada Önder Öcalan, Sabri Ok’un kendisini Türkiye’de temsil etmesini istedi. KCK Konseyi bu temelde Sabri Ok’tan Türkiye’ye dönmesini ve Ankara’da Türk devleti ile görüşmesini talep etti.

Ardından Sabri Ok, Ahmed Türk ve Aysel Tuğluk eşliğinde MİT Başkanı Emre Taner ile görüşmek için Ankara’ya gitti. O görüşmede Emre Taner PKK’den kendi adına ateşkes ilan etmesini isteyerek, “Bir anlaşmaya varamıyoruz. Sağduyu siyasi çözümdedir” der.

Kürt tarafı da görüşmede ateşkes ilanının Önder Öcalan’ın elinde olduğunu, görüşme içeriğinin İmralı’ya iletilmesi gerektiğini belirtti. Ardından avukatlar Önder Öcalan’ı ziyaret etti.

Mam Celal, Karayılan’a mesaj gönderdi

Dönemin YNK Genel Sekreteri Celal Talabani, PKK’ye bir mesaj göndererek acil toplantı talebinde bulundu. PKK bu talebi kabul etti. Murat Karayılan liderliğindeki bir heyet Dabaşan’da Mam Celal ile görüşmek üzere Süleymaniye’ye gitti. PKK heyeti Mam Celal ile görüşürken avukatlar da Önder Öcalan ile görüştü. Avukatların Önder Öcalan ile görüşmesine ilişkin PKK heyetinden herhangi bir haber gelmedi. Ancak Mam Celal Önder Öcalan’dan haber aldığını bu toplantıda PKK heyetine söyledi.

Görüşmede Mam Celal, PKK heyetine ABD ve uluslararası toplumun Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü için ciddi bir çaba içine girdiğini söyledi.

Önder Öcalan yeşil ışık yaktı

Önder Öcalan, avukatları aracılığıyla Sabri Ok’a bir mesaj göndererek, ‘Yüzde 50 bir sonuca varma ihtimali varsa barış sürecini başlatın’ dedi. Ok ise Önder Öcalan’a cevap olarak ‘Sonuca varma ihtimali yüzde 49’ dedi.

Ardından 1 Ekim 2006 tarihinde Murat Karayılan bir basın toplantısı düzenleyerek ateşkes ilan etti. Ateşkesin ilan edilmesinin ardından terör yasasının kaldırılması ve Kürt halkına yönelik baskılara ilişkin resmi görüşmelerin başlaması gerekiyordu. Ancak sonraki görüşmelerde Önder Öcalan, sorunun çözümüne yönelik bir devlet planının olmadığını anlayarak KCK’nin ateşkes adımını hızlı bir adım olarak değerlendiriyor.

Ayrıca ateşkesin ilanından bir gün sonra dönemin Türk Ordusu komutanı İlker Başbuğ, Van’ı ziyaret ederek, ‘Terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz’ dedi.

O tarihten 2008 yılına kadar Türk devleti ile PKK arasında görüşme ve savaşlar devam etti. En çok tartışılan da sekiz esir asker ve Erdoğan’ın dönemin ABD Başkanı Bush’la görüşmesi meselesiydi. O dönemde Bush, PKK’yi Türkiye ve ABD’nin ortak düşmanı olarak tanımlıyordu. Ayrıca Zap’a yönelik gerçekleştirdikleri operasyon, Türk devletinin tarihi bir başarısızlığıydı. 2008 yılının son aylarında Oslo’da devlet ile PKK temsilcileri arasında görüşmeler başladı.

Oslo Görüşmeleri

3 Eylül 2008 tarihinde Norveç arabuluculuğunda PKK ile Türk hükümet yetkilileri arasındaki görüşmeler Oslo’da başladı. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İngiltere, İsviçre ve Norveç de görüşmelere destek veriyordu.

Mustafa Karasu başkanlığındaki PKK heyetinde Sozdar Avesta, Remzi Kartal, Adem Uzun ve Zübeyir Aydar yer aldı. MİT Müsteşar Yardımcısı olarak tanıtılan Güneş Hanım başkanlığındaki Türkiye heyeti ilk toplantısını yaptı.

Görüşmeler 2011 yılına kadar devam etti ve Oslo’da 10 toplantı yapıldı. Bütün toplantılarda PKK, Kürt sorununun çeşitli mekanizmalarla barışçıl çözümüne vurgu yaptı. Bunların arasında Türkiye’nin temel anayasasının değiştirilmesi ve devletin Kürt sorununu çözmek için atması gereken ciddi adımlar da vardı. Ancak Türk devleti görüşmelerde zaman kazanmak istedi ve Kürt sorununun çözümü için pratik adımlar atmadı.

2013 aşaması

PKK ve Türkiye tarihinde barış için en belirgin aşama 2013 yılında gerçekleştirildi. Önder Öcalan, Ankara, İmralı ve Kandil ile yaptığı görüşmeler sonucunda yeni bir süreç başlatma kararı aldı. Önder Öcalan’ın başlatacağı yeni sürece ilişkin gönderdiği mesaj Amed Newrozunda milyonlarca kişi önünde okundu. Bu amaçla PKK, Türkiye ve KDP, özgürlük gerillalarının Kuzey Kürdistan’dan Güney Kürdistan’a geri gönderilmesi konusunda anlaştı.

Aynı yılın Nisan ayında Murat Karayılan bir basın toplantısı düzenleyerek gerillaların Kuzey Kürdistan’dan çekildiğini duyurdu. Ancak bu süreçten sonra dahi Türk devleti Kürt sorununun çözümüne yönelik pratik hiçbir adım atmadı. Türk devleti 2015 yılında ateşkes kararını ihlal ederek Kuzey Kürdistan ve dağlarında Kürt halkına ve PKK’ye karşı savaş başlattı. Kürt halkını inkar ve yok etme politikasını hala sürdürmektedir.

Yapılan tüm görüşmeler ve toplantılar sonucunda Türk hükümetinin Kürt sorununu çözmeye yönelik herhangi bir plan ve niyetinin olmadığı ortaya çıktı. Aksine Kürdistan’ın dört parçasında Kürt kültürünü, tarihini, siyasetini ve toplumunu katletmek ve yok etmek için tüm imkanları kullandı.

Bunları da beğenebilirsin