Göç ve öğrenci protestoları ışığında: Güney Kurdistan’da eğitim sistemi

Mervan Özdemir / Rojnews

On binlerce insanın akın akın yüzünü başka ülkelere çevirdiği, on binlerce öğrencinin bir burs alabilmek için sokaklarda protesto gösterileri düzenlediği Federe Kürdistan’daki eğitim sistemi ve bu sistemin nasıl bir toplumsallık yarattığı herkesin merak ettiği bir konuya dönüştü.

Kürdistan ülkesinin sömürgeci ulus devletler tarafından bölüşülüp paylaşılmasından bu yana Kürdistan’ın güneyinde, kendi sevdasına aykırı bir yaşamın parçası olmak istemeyen Kürtler, Irak ulus devletine karşı her zaman bir mücadele içerisinde olmuş ve bu uğurda ağır bedeller ödemiştir.

Denilebilir ki Federe Kürdistan halkı Kürdistan’da binlerce yıldır yaşanan acıların toplamını son yüz yıldır yaşamış bir halktır. Kimyasal silahlarla katliama uğramış, toplu infazların, tutuklanmaların ve gözaltında kaybedilmelerin kurbanı olmuşlardır.

Ödedikleri ağır bedele ve yaşadıkları katmerli acılara rağmen özgür Kürdistan hayallerinden vazgeçmediler. Adına ‘Raperin’ dedikleri toplumsal ayaklanma süreçlerinden geçmiş ve büyük toplumsal mücadeleler ortaya koymuştur.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin çıkışıyla beraber 90’lı yıllarda Kuzey Kürdistan’da başlayan serhildanlar, Federe Kürdistan’daki Kürt sorununu da yakından etkiler. Federe Kürdistan’daki devrim potansiyelinin ve özgürlük istemlerinin Kuzey Kürdistan’daki halk ayaklanmalarıyla buluşma olasılığı kaçınılmaz görülüyordu. Bütünsel anlamlılıkları sınırlarla lime lime edildiği Kürt halkının, sınırları parçalayıp bir araya gelme riski sömürgeci güçleri telaşlandırıyordu.

Kuzey’de başlayıp Rojava, Rojhilat ve Federe Kürdistan halkıyla buluşan devrimi engellemek için KDP ve YNK kullanılmaya açık haldeydi. Esas amaçları Federe Kürdistan’daki devrim potansiyelini zayıflatmak, toplumsal enerjiyi emmek olan bu iki ajan yapı toplumu kendi kontrolleri altına almayı önemli oranda sağlamıştı. Kuzey’de başlayıp dört parçaya dağılan Kürdistan devrimi bu iki parti eliyle engellenmek istenecekti.

Federal statünün tanınması

Temelleri 90’lı yıllarda Baas rejimi ile varılan antlaşmalarda atılan, 2003’de Saddam diktatörlüğünün devrilmesinden sonra anayasal güvenceye kavuşturulan Kürdistan federal statüsü, Güney Kürdistan halkı için bir nefes almanın vaktinin geldiği anlamına geliyordu. Büyük acılar çekmiş bir halk ödediği bedellerin sonucunda hayalini kurduğu özgür Kürdistan’da yaşayacağını düşünüyordu.

Statünün tanınmasıyla birlikte Federe Kürdistan’da köklü değişikliklerin yaşanması bekleniyordu. Kürtler kendi anadilleriyle kendilerinin hazırladığı müfredatla eğitim alacaktı. Resmi bütün daireler Kürdistan hükümetinin denetimindeydi artık. Kürtler için özgür Kürdistan’ı inşa etmenin zamanıydı(!)

Hayal kırıklıkları 

Kendi özgücü ve iradesiyle kendi geleceğini tayin etmenin heyecanı kursağında kalan halkın bütün hakları Federe Kürdistan’daki yeni iktidarı tarafından ipotek altına alınıyordu. KDP ve YNK iktidarlarının kendi çıkarlarına göre dizayn ettiği yeni Kürdistan, ağır bedeller ödeyen halkın kendisini hiçbir şekilde içinde bulamadığı bir yeni düzen alanına dönüşmüştü.

Günümüze gelene dek peyderpey gerileyen Federe Kürdistan halkının yurtseverlik bilinci hangi yol ve yöntemlerle zayıflatılmıştı? Kürdistan halkı bugün Kürdistan’da yaşamak yerine ölmeyi tercih etmeye nasıl varmıştı?

Güney Kürdistan Federalizminin 20 yıllık serüveninde Kürdistan halkını bu duruma getiren en büyük etkenlerden biri eğitim sistemleriydi. Federe Kürdistan halkının yurtseverlik bilincini damla damla katleden eğitim sistemi yakından incelenmesi gereken bir alan olarak duruyor.

Eğitim seferberliği

Kürdistan Federal Bölge statüsünün 2003 yılında kabul edilen Irak’ın yeni anayasasıyla yasal güvenceye kavuşmasıyla birlikte on binlerce öğretmen büyük bir idealle Kürt çocuklarını eğitmek için kolları sıvadı. Federe Kürdistan’a Rojava ve Rojhilat alanlarından da gönüllü öğretmenler geldi. Tüm zorluklarına rağmen yegane amaç Kürt çocuklarını kendi kimlikleriyle eğitmekti.

Saddam döneminden kalma yüzlerce eski okul, halkın dayanışmasıyla onarılıyor ve Kürt çocuklarının eğitim yuvalarına dönüştürülüyordu. Bir ebeveyn için inkar edilen ülkelerinin tarihinin, çocuklarına kendi ana dilleriyle öğretilmesi kadar onurlandıran ne olabilirdi ki?

Federe Kürdistan’daki eğitim sistemi, idealist öğretmenlerin fedakar çalışmalarıyla gittikçe iyileşmesi gerekirken, hükümet eliyle gittikçe geri kalan, müfredatı gittikçe muğlaklaşan bir hal alıyordu.

Her ne kadar idealist bir temelde öğretmenlik mesleklerini icra etseler de hükümetin maaşlarını ödememesi, maaşlarda kesintiler yaşanması, gerekli eğitim bütçelerinin karşılanmaması, okulların yenilenmemesi gibi nedenlerden dolayı öğretmenler iş yapamaz hale geldi. Daha on yılını doldurmadan binlerce öğretmen boykotlara başlamış, okul kapılarına kilitler vurulmuştu.

Eğitim, rant ve asimilasyon

Devlet okullarına Kürdistan hükümetinin gerekli desteği vermemesinden dolayı eğitim, bir ticari sektör alanına dönüştü. Halkın giderek hükümet okullarından umudunu kesmesi ve çocuğunun geleceği için kaygı duyması özel okul ihtiyacını ortaya çıkarıyordu. Yaygın görüş, hükümetin devlet okullarına gerekli desteği vermeyerek eğitimi bir sermaye alanına bilerek dönüştürdüğü ve bundan kendisinin rant elde ettiği yönünde. Zira arşivler tarandığında KDP yetkililerin Türkiye’den özel okul açmak için gelen Gülen Cemaati yetkililerine şükranlarını basın yoluyla sunduğu görülecektir.

Türkiye’nin eğitime etkileri

1996 yılında TC Hava Harp Okulu’nun hazırladığı bir rapor Türk devletinin Federe Kürdistan’da oluşmaya başlayan yeni yapıya dönük çarpıcı perspektif ve stratejilerini içeriyordu. Bu rapor özce şu temel görüşleri içeriyordu:

“Irak ve Kuzey bölgesi köklü müdahale ve değişimlere gebe ve Türkiye bu durum karşısında öngörülü bir biçimde önceden harekete geçmelidir. Bu harekât politik, istihbari, ekonomik, kültürel, sosyal vb. tüm alanlarda geliştirilmelidir.”

Türk devletinin Federe Kürdistan Bölgesi’ni nasıl bir ekonomik talan alanına dönüştürdüğü biliniyor. Sadece ekonomik talan değil, yukarıdaki rapordan da anlaşılacağı üzere Federe Kürdistan’ın bir sosyal ve kültürel talan alanına da çevrilmesi gerekiyordu.

Gülen Cemaati, hazırlanan rapordan çok daha önce Federe Kürdistan’a sızmıştı bile. Irak’taki ilk özel okulunu 1993 yılında Hewlêr’de açması da tesadüf değildi. Muhtemelen Federe Kürdistan’ın köklü değişikliklere gebe olduğunu bildiren de Cemaat’in kendisiydi. Sözü edilen köklü değişimler yaşandığında Gülen Cemaati ve Türk devleti çoktan hazırlıklarını yapmıştı.

Cemaat’in Federe Kürdistan anıları

Cemaat ve Türk devleti, hazırlıklı olduğu için Federe Kürdistan Bölgesi’nde çok hızlı bir şekilde örgütlendi. KDP iktidarının sınırsız desteğini de arkasına alan Cemaat ve Türk devleti kısa sürede ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda Federe Kürdistan halkını bir ahtapot gibi sarmaya başladı.

Dönemin Irak Türk Okulları Genel Müdürü olan Talip Büyük isimli Cemaatçi, KDP’ye yakın bir haber sitesinde yıllar önce yer alan bir haberde, Kürt çocuklarının anadilleri gibi Türkçe konuştuğunu, çocukların Türk kültürünü benimsediğini söylerken, KDP’nin politbüro üyelerinden Fazıl Mirani ise Cemaat’e ve Türk devletine göstermiş oldukları alakadan dolayı teşekkür ediyordu. Müdür ilgili haberde Türk devletine de çağrılar yapıyor ve acilen yetiştirdikleri Kürt çocuklarını Türkiye’deki üniversitelere kanalize edilmesi uyarısında bulunuyordu. Haberde rehber öğretmeni olarak tanıtılan bir öğretmen de Kürt çocuklarının hızlı asimilasyonundan duyduğu kıvancı şu sözlerle ifade ediyor: “Onlara nasılsın diye sorduğumda sadece Türkçe cevap veriyorlar. Hepsi ailelerine de Türkçeyi öğretmiş.”

Hewlêr Kalesi’nde dalgalanan Federe Kürdistan Bölgesi bayrağı altında onurluca ve özgürce yaşayacağını düşünen halk, kalenin hemen dibindeki pazarda artık Türk kültürünün gittikçe yaygınlaşacağını, arabesk Türkçü müzisyenlerin çirkin sesleriyle yankılanacağını muhtemelen öngöremiyordu. Federe Kürdistan hükümeti, Kürdistan topraklarını çok cömertçe Türk devlet kültürünün insafına terk etmişti.

Türk patentli özel okullar

2016 yılında Türkiye’deki darbe senaryosundan sonra Federe Kürdistan Hükümeti Eğitim Bakanlığı tarafından Cemaat okullarında okuyan öğrenci sayısı açıklanmıştı. Zira Türk patentli okullar Cemaat’in denetimindeydi ve bakanlık esasında bu istatistiğiyle AKP’ye jest yapıyordu. Bakanlık 2016 yılında Cemaat okullarında 31 bin 500 öğrencinin ‘eğitim gördüğünü’ açıklamıştı. Kimi yerlerde yönetimi değişse de çoğu yerde Cemaat yönetiminin devam ettiği özel Türk okullarında okuyan öğrenci sayısı, 2016 yılında açıklananın en az 3 katı arttığı ifade ediliyor.

Özel okullarda okuyan -ilkokullar da dahil olmak üzere- 50 bini aşkın öğrenci bulunuyor.

Akıl almaz rant

Her öğrenci yıllık 3600 dolar ödeyerek bu okullarda okuyabiliyor. 2016 yılında öğrenci sayısını referans alarak Türk özel okullarının daha o dönemki yıllık cirosu yılda 113 milyon 400 bin dolar ediyor! Bunun yanı sıra her öğrenci yıllık servis ücreti, okulda yemek parası, okul adıyla yapılan gezi, seyahat parası olarak da yıllık bin dolar civarında para ödediği gerçeği göz önüne alındığında Türk sermayesinin Federe Kürdistan’da sadece eğitim alanında elde ettiği gelir milyon dolarları buluyor.

Türk akademisyenler

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de atandığı bir üniversitede doçentlik kimliği, yazdığını iddia ettiği tezleri ve diplomaları sahte çıkan Zehra Zulal Atalay Laçin isimli bir şahıs yıllarca sahte diplomaları ve sahte doçentlik sıfatıyla Duhok Üniversitesi’nde Kürt çocuklarına eğitim(!) verdi. Sahte doçent Zehra Zulal Atalay Laçin isimli şahıs, Rudaw’da bir Ortadoğu uzmanı olarak ağırlanmaktan da geri durmamış.

Güncel durum

Üniversite okumaya hak kazanan öğrencilere 2014 yılına kadar asgari şartlarda bir burs veriliyordu. 2014 yılında Federe Kürdistan Bölgesi’nde hükümetin beceriksiz politikalarından dolayı yaşanan krizin faturası öğrencilere ve öğretmenlere kesildi. Öğretmenler aylarca maaş alamadığı için mesleğini bırakmak zorunda kalırken, öğrenciler ise özel okullara mecbur bırakılıyordu.

Üniversiteden mezun olan yüz binlerce öğrencinin yanı sıra güncel durumda devlet üniversitelerinde 150.560 öğrenci okuyor. Yasal olarak yurtlarda kalan öğrencilere 60.000, şehir dışından gelip yurtlara yerleşemeyen öğrencilere 100.000 ve ikameti okuduğu şehirde olup yurtlarda kalmayan öğrencilere de 40.000 dinar burs hakkı tanınıyor.

Öğrencilerin burs hakları 2014 yılından bu yana askıya alınırken Federe Kürdistan Başbakanı Mesrur Barzani, dünyanın hiçbir yerinde öğrencilerin parasız eğitim almadığını söyledi.

700 milyar dinar petrol geliri olan (300 milyarı kayıp) Federe Kürdistan Bölgesi’nde, 150.000 civarında okuyan öğrencilerin aylık burslarının karşılanması için ihtiyaç duyulan bütçe miktarı 7.3 milyar dinar.

Gümrük kapılarından ve farklı ticaret kalemlerinden milyarlarca dolar geliri olan Federe Kürdistan hükümeti, öğrencilerin 7.3 milyar dinarlık burs bütçelerini karşılamıyor. Burslarını alamayan üniversite öğrencileri ekonomik sorunlarından dolayı nitelikli bir eğitim göremiyor.

0 (sıfır) atama

Federe Kürdistan’da şimdiye kadar mezun olan 100 binlerce öğrenci atanmayı bekliyor. Federe Kürdistan hükümeti 2013 yılından bu yana devlet kadrosuna tek bir kişiyi atamış değil. Taşeron sistemle çok daha düşük maliyetle ve kişiye hiçbir hak tanımadan işçi ve memur ihtiyaçlarını sözleşmeli personeller ile karşılıyor.

4 bin okula ihtiyaç var

Federe Kürdistan’da eğitim gören öğrenci sayısı 2 milyonu çoktan aşarken, her sene 200 bine yakın çocuk okula yeni başlıyor. Öğretmen sayısı ise yaklaşık 120 bin dolaylarında.

Öğretmenler Birliği raporuna göre Federe Kürdistan Bölgesi’nde şu anda 7 bin okul var ve eğitim sektörünün yaklaşık 4 bin yeni okula ihtiyacı var. Ayrıca okulların yüzde 50’sinin tadilattan geçirilmesi gerekiyor.

Okullar harabe

Yaklaşık 700 okulda içme suyu sıkıntısı yaşanıyor. 100 prefabrik okulda eğitim verilirken, 90 okul elektrik sıkıntısı yaşıyor, 900 okul harabe. Federe Kürdistan’daki okulların yüzde 20’sinde internet hizmeti yok, sadece 700 okulda bilgisayar laboratuvarı bulunuyor.

Okul sıralarından basına, reklam tabelalarından sokaktaki müziğe; Federe Kürdistan eğitim sisteminin yarattığı toplum artık geleceğe umutla bakamayan, yurtseverlik bilinci zayıflamış ve başka toprakların sahte cennetinde yaşamanın hayalini kuran bir karaktere dönüştü.

Belarus sınırında ölmeyi tercih edip Federe Kürdistan’a geri dönmeyi tercih etmeyen kişilik karakteri 20 yıllık Federe Kürdistan hükümetinin eğitim sisteminin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Üçüncü sınıf Türk dizilerinin, Türklerin dahi izlemeye tenezzül etmediği kadın ve eğlence programları tüm Federe Kürdistan kanallarında 20 yıldır Kürt halkına izlettiriliyor.

Federe Kürdistan halkı kendi özgürlüğü için 20 sene önce Raperinlerde (atılım) ölmeyi amaçlarken bugün kendi toprağından nefret eden, kendi toprağında açan bir nergis olmak yerine kendi özüne aykırı bir toprakta ufak bir rüzgarla savrulabilen köksüz, topraksız bir öteki olmayı yeğliyor.

İstediği kadar üniversite okusun, olabildiğince başarılı olsun, Federe Kürdistan’da artık hiçbir genç bir gün atanacağına, istikrarlı bir geleceğinin olacağına inanmıyor. İnanmıyor çünkü eğitim konferanslarında protokolde akademisyenlerin önünde oturan Mesrur Barzani’nin yurt dışında okuyan ve daha mezun olmamış bir çocuğu var. İnanmıyor çünkü kendisi 40.000 dinar burs için protesto gösterileri düzenlemek zorunda kalırken, protesto sırasında işkence görürken hükümet görevlilerinin çocukları yurt dışındaki okullarına milyon dolarlık araçlarıyla gidiyor.

(rb)

Bunları da beğenebilirsin