Kimyasal silahlara karşı 80 günlük direniş

İşgalci Türk devleti 23 Nisan 2021’de Güney Kürdistan’da bulunan Medya Savunma Alanları’ndaki  Mamreşo, Mervanos, Aris Faris, Werxelê ve Basya bölgelerinde bir işgal saldırısı başlatmıştı. Bu işgal saldırısında denemediği insanlık dışı yöntem kalmadı. Savaş süreci boyunca çekilmeyen koku, görülmeyen duman, duyulmayan patlama ve silah sesi yoktu. Aylarca direniş alanlarına dönük uluslararası yasaklanmış kimyasal silah ve bombalar kullanıldı. Bu saldırılara karşı HPG özgürlük gerillaları sonuna kadar ülkesini savunmak için işgalci Türk devletinin saldırılarına karşı durdu ve kimyasal silah saldırılarından kaynaklı bir çok gerilla şahadete ulaştı.

İşgalci Türk devletine karşı 80 gün süren direniş alanlarından biri Girê Sor (Kırmızı Tepe) alanıydı. 10 kişilik bir gerilla grubunun Girê Sor alanında işgalci Türk devletinin kimyasal silah saldırılarına karşı sergiledikleri tarihi ve kahramanca direniş, bağlı olduğu Bêritan ve Êgid çizgisine dayanıyordu. 10 kişinin aylardır süren bombalama ve saldırılara karşı gösterdikleri fedakarlık tüm dünyada duyulmasına rağmen, ne uluslararası kuruluşlar ve kamuoyundan, ne Irak hükümetinden ne de Güney Kürdistan hükümetinden ses çıktı. İşgalci Türk devletinin işlediği savaş suçlarına karşı sessizliğini koruyan tüm kurum ve kuruluşlar, bu suça ortak olduğunu bir kez daha kanıtlamıştı. Özellikle Güney Kürdistan’a  kimyasal silahların kullanımını araştırmak ve incelemek için Avrupa ve diğer ülkelerden gelen heyetlerin önü KDP tarafından engellenmişti ve de basın açıklama yapılmasına izin verilmemişti. Girê Sor direnişinin ardından 1 yıldan fazla geçmesine rağmen, halen alanlara yönelik kimyasal silah saldırıları ve bombalamaları kat be kat artarak devam etmektedir.

Özgürlük gerillaları kullanılan kimyasal silahları belgeleyip kamuoyu ile paylaşmasına rağmen, uluslararası kurum ve kuruluşlar ile Güney Kürdistan Hükümeti sessizliğini koruyup işgalci Türk devletine saldırıların yapılması için koltuk değneği oluyorlar. KDP, işgalci devlete öncülük ederek gerilla alanlarını tasfiye etmek ve iktidarını korumak istiyor. Bu nedenle KDP, 17 Nisan 2022’de Duhok’ta gerillaların kendini kimyasal silahlardan korudukları gaz maskelerini ele geçirip saldırıları kolaylaştırmak istedi. Bu durum işgalci Türk devletinin gerilla alanlarına dönük kimyasal silah kullandığını ve KDP’nin Kürt halkına yaptığı ihaneti bir kez daha ortaya koymuştur.

Ülkesini savunmak için her zorluğa katlandılar

İşgalci Türk devletinin Girê Sor’da kimyasal silah kullandığını, kimyasal silah saldırılarından kurtulan gerillalar 16 Ekim 2021 tarihinde ANF ajansına anlatmıştı.

Türk Ordusunun 2021 yılının 24 Nisan gecesi işgal saldırısı başlattığı Zap, Metîna ve Avaşîn’deki direniş merkezlerinden biri de 7 gerillanın şehit düştüğü Girê Sor’du. İşgalci Türk devletinin kimyasal silah saldırılarına karşı ülkesini savunmak isteyen gerillalar, 80 gün süren direnişte bir çok kimyasal silah ve yasaklı bombalar ile karşılaştıklarını belirtmişlerdi.

Gerillalar duruma ilişkin “Uluslararası heyetler gidip tünellerde araştırmalar yapabilirler. Hala kimyasalların izleri var” demişlerdi.

Direnişte yer alan Mizgin Dalaho, işgalci Türk devletinin kimyasal silah saldırılarını şu şekilde dile getirmişti:

“Bu tepede çok büyük bir direniş gelişti. Bu direniş içerisinde yer alan gerillalardan biri de bendim. İşgalci Türk devleti şimdiye kadar tek bir arkadaşımızı bile mermiyle şehit düşürmedi ve hiçbir yerde de göğüs göğüse savaşmadı. Ben kendim de savaş tünellerindeydim, düşman savaş tünellerine hiçbir zaman girmedi ve bu cesareti gösterip bize karşı göğüs göğüse de savaşmadı. Çoğunlukla patlayıcı ve kimyasal gaz kullanıyorlardı. Bu kullandıkları kimyasal gazların dumanı, kokusu birbirinden farklıydı. Bazen biber gazı kullanıyorlardı, bazen de farklı farklı kimyasal gazlar kullanıyorlardı. İlk kullandıkları gazın rengi yeşildi, insanın ağzında şeker tadı bırakıyordu ve kokusu yanık şeker gibiydi. Bu gazın kokusu çok güzeldi. Biz bu kokudan rahatsız olmayalım, içimize çekelim diye böyle güzel koku ve tat veren gazlar kullanıyorlardı.

Gerçekleştirdikleri en son patlamada biz 3 arkadaş nöbet yerindeydik. 2 dakika geçmeden içeri duman girdi, rengi grimsiydi. Yanımdaki iki arkadaş kapıları kontrol etmeye gittiklerinde henüz birkaç metre yürümeden yere düştüler. Armanç arkadaş 4 saat kadar baygın halde kaldı. Tekoşin arkadaş yere düştükten sonra yüzü kıpkırmızı olmuş, vücudu morarmıştı ve boğulmak üzereydi, son nefesini verir gibiydi. Ben direk müdahale ettim ve biraz kendine geldi. Heval Armanc ise 4 saat sonra kendine gelebildi. Daha sonra yukarıdaki arkadaşları kontrol etmeye gittim. 6 arkadaş da şehit düşmüştü. Şehit düşen tüm arkadaşların rengi mora çalan kırmızı gibiydi. Bütün arkadaşların gazdan şehit düştüğü kesindi, hepsinde boğulma belirtileri vardı. Arkadaşların hepsinin gözü açıktı.

Baz arkadaşın (HPG gerillası Şehit Baz Gever- Fırat Şahin) şehadetine neden olan gazın kokusu çamaşır suyu gibiydi. İnsanın üzerinde uzun süreli bir etki yaratıyordu, bu yüzden Heval Baz direkt o esnada değil, bir gün sonra şehadete ulaştı. Heval Baz’ın ağzından bir gün boyunca sarı köpük tarzında bir sıvı geliyordu ve daha sonra şehit düştü. Arada farklı farklı gazlar da kullanıyorlardı, bu gazların renginin bir çoğu beyaza çalan gri bir renkteydi.”

HPG gerillası Armanc Simko ise, bu gazların insanın sinir sistemini, bilincini etkilediğini ve boğularak şehit düşmeye neden olduğunu belirterek konuşmasının devamında şunları söylemişti:

“Düşman savaş tünellerinin üzerine geldiğinde çok yoğun bir şekilde saldırdı ve bu saldırılarda zehirli ve kimyasal gazlar kullandı. İlk kullandıkları gazlar patlayıcıların içinde de vardı, aynı zamanda farklı araçlarla da kullanıyorlardı. Gazlardan daha fazla etkilenelim diye her gaz kullanımının ardından patlama gerçekleştiriyorlardı. Bazen de patlayıcı olmadan yine yoğun bir şekilde gaz kullanıyorlardı. İlk kullandıkları gazın tadı şeker tadı veriyordu, kokusu da şeker kokusuydu. Bu gazı çeken arkadaşların sinir sistemi etkileniyordu. Ben kendim bu gazı çektiğimde kollarımın uyuştuğunu hissettim, halsiz, yarı baygın bir haldeydim. Aynı zamanda bu gaz insanın bilincini de etkiliyordu. Heval Baz’ın şehadetine neden olan gazı patlayıcı ile beraber kullandılar ve deterjan kokusu veriyordu. Bu gaz nefes alışverişini etkiliyordu. Heval Baz ilk bu gaza maruz kaldığında ilk önce etkilenmemişti, etkisini sonra gösteriyordu. Heval Baz nefes alamıyordu, kalbi hızlı ve derin atıyordu, nabzı da dengesizdi. Onu kurtarmaya çalışırken kalp masajı yaptığımızda ağzından ve burnundan sarı kabarcıklı bir su geliyordu. Heval Baz orada kimyasal gazın etkisiyle boğularak şehit düştü.”

YJA-Star gerillası Tekoşin Devrim de yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Düşman henüz operasyonun üçüncü gününde kimyasal gaz kullanmaya başladı. Bu kimyasal gazın rengi, parlak yeşil bir renkti ve yanık şeker kokusu geliyordu. Her kimyasal gaz kullandıktan sonra ardından patlama gerçekleştiriyorlardı, bunun sebebi patlamanın yarattığı basınçla kimyasal gazların tümünü tünellerin içine göndermekti. Özellikle gri renkte olan bir gazı tünellerin içinde çok yoğun bir şekilde kullanıyorlardı. Bu gazı bizim daha önce kapattığımız kapılardan hortumlar ile içeri gönderiyorlardı. Kullandıkları bir diğer gaz çeşidinden ise çamaşır suyu kokusu geliyordu. Kokusu hem çok pis hem de çok etkiliydi. Bunun yanında arkadaşların içeride nefessiz kalması için sürekli biber gazı kullanıyorlardı. Türk askerleri bizim bulunduğumuz tünellerde bir defa bile doğru düzgün mermi patlatmadı.

3 Eylül tarihinde arkadaşların şehadetine neden olan gazı kullandıklarında biz nöbet yerindeydik. Bundan birkaç dakika sonra içerisi gazla doldu. Bu gaz daha önce kullandıkları gazın hiçbirine benzemiyordu. Arkadaşlar her zaman ‘Ne olursa olsun bu tepe düşmeyecek, burada zafer kazanacağız’ diyorlardı. Düşmanın kimyasal kullanması bu kararlılık karşısındaki çaresizliğin sonucuydu. Düşman sonuç alamayacağını anlayınca yeni yöntemler denemeye girişti ve bu patlamayı yaptı. Tünellerimiz çok uzun olmasına rağmen içeriye çok yoğun bir gaz girdi. Aynı zamanda bu gaz diğerleri gibi güzel kokular değil, tam aksine insanın tahammül edemeyeceği berbat bir koku yayıyordu. Ben tünelde düşmüştüm ve son nefesimi verdiğimi hissedecek kadar boğuluyordum. Arkadaşlar gelip bana nefes vermişti ve böyle kendime gelmiştim.

Arkadaşlar tünellerde ve odalarda şehadete ulaşmışlardı. Cenazeleri kızarıp, morarmıştı ve arkadaşların boğulduğu belliydi. Bazı arkadaşların ayakları ters dönmüştü. Cenazelerin durumundan da çok şiddetli gaz kullanıldığı ve bu saldırının yeni olduğu anlaşılıyordu. Bu patlayıcı ve gazlar daha önce hiç denenmemişti ve bunları bizim üzerimizde denediler. Türk devleti bu şekilde ahlaktan ve vicdandan uzak savaş tünellerine yönelip 9-10 gerillaya karşı binlerce asker ile saldırıyor, yine de direnişleri kıramıyor ve bu gibi yöntemler geliştiriyor.”

Bunları da beğenebilirsin