Kürdistan Cumhuriyeti’nin 76. kuruluş yıldönümü ve Qazi Muhammed’in son vasiyeti

Kürdistan Cumhuriyeti’ni 1946’da kuran Qazi Mihemed, 31 Mart 1947’de cumhuriyetin kurulduğu yer olan Mahabad’ın Çarçıra Meydanı’nda idam edildi. Kürt halkına vasiyet ettiği “ulusal birlik” ihtiyacı, idamının üzerinden geçen 76 yılda bugün en çok Efrin’e dönük işgale duyulan öfke ile ete kemiğe bürünmüş durumda.

Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin 1946’da kurulmasının ardından Cumhurbaşkanı seçilen Qazi Mihemed net olarak bilinmemekle birlikte 1900 ya da 1901 yılında dünyaya gözlerini açar. 31 Mart 1947’de Cumhuriyetinin kurulduğu yer olan Çarçıra Meydanı’nda idam edilen Qazi Mihemed, ardından bıraktığı vasiyetinde Kürt halkına birlik çağrısında bulundu. Qazi Mihemed, 76 yıl önce yaptığı çağrıda “Ulusal Birlik” vurgusunu ön plana çıkardı.

22 OCAK 1946

Mahabad’ın önde gelen ailelerinden Kadı Ali’nin oğlu olarak doğan Qazi Mihemed, dindar ve yurtsever bir ailenin çocuğu olarak yaşamını sürdürür. Çocukluğunda “Kutabhane” denilen din okulunda okuyan Qazi Mihemed, babasından ve evde bulunan kitaplarından temel eğitimini alır. Ağabeyi Seyfulquzat’an da etkilenir. Qazi Mihemed, Mahabad Vakıflar Dairesi Müdürlüğü yaptıktan sonra babasının yerine kadılığa atanır.

22 Ocak 1946’da da Çarçıra Meydanı’nda Kürdistan Cumhuriyeti’ni ilan eder.

Takvim yaprakları 11 Şubat 1946’yı gösterdiğinde Kürdistan Milli Meclisi (KMM), ilk toplantısını gerçekleştirdi. Aynı gün içinde, Kürtçe devletin resmi dili olarak, “Ey Raqib” marşı da Kürdistan Marşı olarak ilan edildi.

30 üyesi bulunan Meclis’te, Cumhurbaşkanı seçilen Qazi Muhammed, yemin töreninde şu sözleri sarf etti: “Allah’ın büyüklüğü, Kuran-ı Kerim’in kutsallığı, ülkem ve bayrağım üzerine ant içiyorum ki, kanımın son damlasına ve son nefesime kadar, canımla ve malımla, özgürlük yolunda bayrağımızın göklerde dalgalanması için çalışacağıma söz veriyorum.”

KÜLTÜR VE EĞİTİM ÇALIŞMALARI

Cumhuriyetin kuruluşundan bir süre sonra KMM, 10 Ocak 1946’da yayın hayatına başlayan Kurdistan Dergisi’nin yayın hayatını sürdürmesi ve resmi bir gazetenin çıkarılmasına karar verir. Eğitim alanında da iyileştirmeler yapılamasına karar veren Meclis, zorunlu ilkokul yasası çıkararak, fakir olan çocuklara da kitap, giyecek ve mali yardımlar yapmaya başladı. Kısa bir süre içerisinde Kürt okulları açılarak, Kürtçe eğitime başlandı. Meclis, Kürt şairleri, Hejar ile Hêmen’in şiir kitaplarını devlet matbaasında bastırarak, kültür çalışmalarına verdikleri önemi gösterir. Bu dönemde Hawar ve Hilale adıyla iki yeni kadın dergisi yayınlanırken, daha sonra Agir, Gelawêj, Niştiman dergileri de yayınlanır.

10 Mart’ta ise Sovyetlerin göndermiş olduğu bir verici istasyonu ile Mehabad Radyosu yayın hayatına başladı.

İRAN’IN İŞGAL GİRİŞİMİ

9 Mayıs’ta Sovyetlerin İran topraklarından çekilmesiyle, İran işgal girişimine başlar. İran’ın işgali sonucu 16 Kasım 1946’da Azerbaycan İran’a teslim olur. SSCB verdiği silah sözünü yerine getirmeyince, Kürdistan Cumhuriyeti, tüm direniş yollarını dener. Ancak Qazî Mihemed, halkın bir katliama uğramaması için öneri geliştirir. Bunun üzerine Qazi Mihemed’in önerisiyle, halkın katliamına uğramaması için düşmanla anlaşma kararı alınır. Bunla birlikte İran devleti Mahabad’ı 17 Aralık’ta işgal ederek Mahabad Cumhuriyeti’ni yıktı.

Birçok ısrara rağmen Mahabad’ı terk etmeyen Qazi Mihemed, Başbakan Hacı Baba Şeyh ve Savunma Bakanı Muhammed Hüseyin Han Seyfi Kadı tutuklanır.

Tutuklanan Qazi Mihemed mahkemede, “Sizlerin tutuklanıp yargılanması gerekirken, gelip kendi evimizde, öz yurdumuzda beni tutuklayıp hapsediyorsunuz. Bu olanlar işgalci tüm devletlerin yaptıklarının aynısıdır. Devlet halkın kendi temsilcilerini seçip meclise göndermesini engelliyordu. Eğer devlet Kürtleri hain görüyorsa bu yöreyi bırakın da kendi işlerini kendileri görsün” der.

QAZİ MAHKEMEYİ YARGILADI

Qazi Mihemed’in mahkemede yaptığı savunma için Askeri Mahkeme’nin atadığı subay Serwan Şerif şunları söyler: “Mahkemede yazılı bir belgesi olmadan dört saat konuştu. Mantık ve bilgisiyle herkesi kendisine hayran bıraktı. Qazi öylesine dürüst ve fedakârca konuştu ki mahkeme üyelerinin hiçbiri sözlerine engel olamadı ve kesmedi. Tümünün ilgisini topladı. İran yasalarını hepsinden iyi biliyordu. İran’ın dış politikasını en güzel şekilde yorumluyordu. Aslında mahkeme Qazi’yi yargılamadı Qazi mahkemeyi yargıladı. Qazi doğrudan doğruya ve korkusuz bir şekilde sürdürürdü. Qazi, ‘Bu mahkeme yapay ve sahtedir. Ulusal ve halkçı bir mahkeme değildir. Çünkü halk kendi çocuklarını yargılamıyor. Mahkeme başkanı ve mahkemeniz, iyi biliyoruz ki, işgalci bir devletin arzusunu yerine getiriyorsunuz. Biz ise yaptıklarımızdan asla pişman değiliz. Millet ve vatana ihaneti kesinlikle kabul etmiyoruz’ dedi.”

Daha sonra hücrelerinden alınan Cumhurbaşkanı Qazi Mihemed, Başbakan Hacı Baba Şeyh ve Savunma Bakanı Muhammed Hüseyin Han Seyfi Kadı, Cumhuriyetinin kurulduğu yer olan Çarçıra Meydanı’nda 31 Mart 1947’de asılarak idam edildiler. İdam edilmeden önce vasiyetini yazan Qazi Mihemed, Kürt halkına ve ailesine 2 vasiyet bırakır.

KÜRTLERE SON VASİYETİ

Qazi Mihemed Kürt halkına yazdığı vasiyette şunları ifade etti: “Ey Kürt milleti. Değerli kardeşlerim. Zûlüm ve baskı gören halkım. Ben ömrümün son saatlerini yaşıyorum. Allah aşkına artık birbirinize düşmanlık etmeyin, sırt sırta verin, zorba düşmana ve zalimlere karşı durun. Kendinizi düşmana bedava satmayın.

Aziz Kürt milletinin düşmanları çoktur, zorba ve acımasızdırlar. Her halkın, milletin başarı sembolü, birliktir, işbirliği ve dayanışmadır. Birliğini sağlamayan, uyumu olmayan her halk, her zaman düşmanın baskısına maruz kalır, ezilir. Kürtlerin, yeryüzünde yaşayan öteki halklardan eksik bir yanı yoktur. Hatta siz yiğitliğinizle, fedakârlığınızla, baskıdan kurtulan halklardan daha ileridesiniz.

Düşman, işinin gerektiği kadarıyla sizi ister ve işi bittikten sonra size hiç acımaz, sizi hiç affetmez. Düşmanlarının baskısından kurtulan halklar da sizin gibiydiler, ama onlar kurtuluş için milli birliklerini sağlamışlardı. Yeryüzündeki tüm halklar gibi artık siz de ezilmeyin.

ARTIK DÜŞMANLARIMIZA ALDANMAYIN

Kardeşlerim, artık düşmanlarınıza aldanmayın. Kürtlerin düşmanları hangi kavimden ve gruptan olurlarsa olsunlar, düşmanlarımızdırlar, merhametsizdirler, vicdansızdırlar, size acımazlar. Sizi birbirinize kırdırırlar, yalan dolanlarla, para pulla sizi karşı karşıya getirirler. Kürt milletinin düşmanları içinde en zalimi, en mel’unu, en Allahsızı, en acımasızı Acem’dir (İran). Kürtlere yönelik her türlü suçu işlemekten geri kalmaz, tüm tarihi boyunca Kürtlere düşman olmuş, kin gütmüştür, gütmektedir. İsmail Ağa’yı (Sımko), kardeşi Cevher Ağa’yı, Mengurlu Hamza Ağa’yı ve daha nicelerini, Kur’ân’a yemin ederek kandırdılar, kalleşçe öldürdüler.

Onlar, Acemler’in kendilerine iyi davranılacağına dair Kur’ân üzerine ettiği yemine safça inandılar. Bugüne kadar olan tarih boyunca hiç kimse, Acemler’in sözlerine sadık kaldıklarını, Kürtlere verdikleri sözü tutup vaatlerini yerine getirdiklerini görmemiştir.

Küçük bir kardeşiniz olarak size diyorum ki; Allah aşkına, birbirinizi tutun, birbirinize destek olun. Emin olun ki, eğer Acem size bal veriyorsa mutlaka içine zehir katmıştır. Acemler’in yalan vaatlerine, sözlerine kanmayın, eğer Kur’ân’a bin kez el basıp söz verse de amacı sizi kandırmaktır, hile yapmaktır.

HİÇBİR ZAMAN ACEMLERE GÜVENMEDİM

Ben ömrümün son saatlerini yaşıyorum. Diyorum ki size doğru yolu göstermek için elimden gelen her şeyi yaptım, canla başla mücadele ettim, bu uğurda gevşek davranmadım. Şimdi de size diyorum ki, artık Acemlere inanmayın, onların Kur’ân’a el basarak verdikleri söze inanmayın. Size nasihat ediyorum ki, yüce Allah aşkına, vaatlere artık kanmayın. Çünkü onlar ne Allah’ı tanıyorlar, ne Peygamberi (saw), ne kıyamet gününe, ne Allah huzurunda hesap vermeye inanıyorlar. Onların nezdinde, Müslüman da olsanız, Kürt olduğunuz için suçlusunuz, onların düşmanısınız, malınız onlara helaldir.

Benim verdiğim söz, ‘Sizi kötü kalpli düşmanın eline bırakıp gitme’ değildi. Ben geçmişimizi ve Acemlerin söz vererek, hileyle kandırıp yakaladığı, öldürdüğü büyüklerimizi çok düşündüm. Onlar her zaman aklımdaydılar ve ben hiçbir zaman Acemlere güvenmedim. Ama onlar buraya (Mahabad) dönmeden önce, yolladıkları mektuplarla, elçi olarak gönderdikleri ünlü Kürt ve Farslarla, Acem devletinin, Şâh’ın kendisinin kötü amaçları olmadığına, Kürdistan’da bir tek damla kan akıtmayacaklarına dair söz verdiler. Onların verdikleri sözün neticesini şimdi siz kendi gözlerinizle görüyorsunuz. Eğer aşiret reislerinin ihaneti olmasaydı, onlar kendilerini Acem hükümetine satmasaydılar, bunlar da bizim ve Cumhuriyetimiz’in başına gelmezdi.

AMAÇLARIMIZA ULAŞANA KADAR

Sizlere nasihatim, vasiyetim odur ki; çocuklarınızı okutun. Eğitim dışında, bizim diğer halklardan hiçbir eksiğimiz yoktur. Halklar kervanından kopmamak için okuyun, okumak düşmana karşı en etkili silahtır.

Emin olun, bilin ki, eğer uyumunuz, birliğiniz, eğitiminiz iyiyse, düşmana karşı zafer kazanırsınız. Benim, kardeşimin ve amcaoğullarımın öldürülmesi, gözünüzü korkutmasın. Amaçlarımıza ulaşana kadar daha bizim gibi birçok kişi, bu yolda öleceklerdir.

Eminim ki bizden sonra da başka kişiler riyakârca aldatılarak ortadan kaldırılacaktır. Eminim ki bizden sonra birçok kişi, bizden yetenekli ve bilinçli de olsalar, Acemlerin kurduğu tuzağa düşecekler. Ama umut ederim ki bizim ölmemiz, bağrı yanık Kürtler’e ibret olur, ders alırlar.

Size bir diğer vasiyetim de şudur: Halkın mutluluğunu, iyiliğini isteyin. Halk sizin yardımcınız olursa, eminim ki siz de Allah’ın yardımıyla başarıya ulaşırsınız. ‘Sen niye başarıya ulaşamadın?’ diyebilirsiniz. Cevap olarak diyorum ki: ‘Vallahi ben başarılı oldum. Ben vatanım ve milletim uğruna malımı, canımı veriyorum. Bundan daha büyük bir başarı, nimet olur mu?’ İnanın ki ben her zaman Allah’ın, O’nun Resulü (saw), vatanın ve milletin huzuruna yüz akıyla çıkacak bir ölümü istedim. Bu, benim için bir zaferdir.

KÜRT KARDEŞ KİNDAR DÜŞMANDAN DAHA İYİDİR

Sevdiklerim. Kürdistan tüm Kürtler’in evidir. Her evde, ev sakinlerine bildikleri iş verilir. Artık ötekilerin kıskanma hakkı yoktur. Kürdistan da böylesi bir evdir. Eğer siz birinin bu evde çalışabileceğini biliyorsanız, bırakın çalışsın. Onun işine taş koymak olmaz artık. Sizden birinin omuzlarında büyük sorumluluklar olmasından, yerine getireceği, sorumluluk duyacağı bilinenlerin payına büyük işler düşmesinden ve onun da bu işleri yapmasından üzüntü duymak olmaz. Emin ol ki Kürt kardeşin kindar düşmandan daha iyidir.

Eğer omuzlarımda büyük sorumluluk olmasaydı, ben bugün darağacı altında olmayacaktım. Birbirinize karşı tamahkâr olmayın. Bizim nasihatlerimizi yerine getirmeyenler, sadece nasihatlerimizi yerine getirmemekle kalmıyorlardı, bize tam bir düşman gibi davranıyorlardı. Şimdi onlar çocukları arasında ve derin uykudalar. Biz kendimizi halkın hizmetçisi olarak gördüğümüz için, halka hizmet ettiğimiz için darağacının altındayız ve ben son saatlerimi vasiyetimi yazarak geçiriyorum. Eğer omuzlarımda büyük bir sorumluluk olmasaydı, ben de çocuklarımın arasında, derin uykuda olurdum. Oysa ben şu anda ölümümden sonra yapmanız gerekenler konusunda nasihatlerimi yazıyorum. Ve eminim ki eğer sizden biri benim sorumluluğumu almış olsaydı, şimdi o darağacı altında olacaktı.

Allah’ın rızasını almak için, halkının hizmetkârı olan bir Kürt olarak, omuzlarımdaki sorumluluk gereği aşağıdaki nasihatleri ediyorum. Umut ederim ki, şu andan itibaren dersler çıkarır, nasihatlerime uyarsınız, Allah’ın yardımıyla düşmana karşı zafer kazanırsınız.

Ey Kürt milleti, bir birinizi tutmadığınız müddetçe başarılı olamazsınız. Birbirinize zulüm etmeyin. Çünkü Allah zalimleri çok erken yok eder. Zulüm ortadan kalkacak, bu Allah’ın sözüdür. Allah zalimden intikam alır.

Bu sözleri kulağınıza küpe edeceğinizi umut ediyorum. Allah sizi düşmanlarınız karşısında zafere ulaştırsın. Sadî’nin buyurduğu gibi: ‘Amacımız nasihatti, yaptık.’ Sizi Allah’a havale ettik, gidiyoruz.”

76 YIL GEÇTİ

Qazi Mihamed’in idam edilişinin üzerinden 76 yıl geçerken vasiyetinde dile getirdiği “ulusal birlik” ihtiyacı, özellikle Kobanê’ye dönük saldırı ve buna karşı gösterilen direnişte açığa çıktı. Bugün Efrin’e dönük süren işgale karşı Kürtlerin başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerinde ayağa kalkması ile birlikte bu birliği oluşturmak artık bir zorunluluk niteliğinde.

Bunları da beğenebilirsin