Türkiye için stratejik üçgen: Başika

Osmanlı İmparatorluğu’nun eşzamanlı olarak canlandırılması ve Osmanlı’nın kontrolündeki ülkelerin yeniden kazanılması Erdoğan’ın ve Türk devletinin en temel arzusu haline geldi.

Bölgedeki siyasi, askeri hata ve boşluklardan yararlanan Erdoğan ve Türk devleti, farklı isimler altında hayallerini gerçekleştirmeye yönelik adımlar atmaya devam ediyor.

Eskiden Osmanlı hakimiyeti altındayken ekonomik kaynak olarak görülen bölge ülkelerine asker göndermek bugün Türkiye’nin temel dış politikasını oluşturuyor. Bu nedenle Türkiye’nin dünyanın 12 ülkesinde askeri üssü var.

94 yıl sonra tekrar Türkiye’nin etkisinin görüldüğü Sudan, Somali ve Katar stratejik üçgeninde Türkiye, bu bölgelerden kendisininmiş gibi söz ediyor. Türkiye’ye bağlı güçlerin bu stratejik üçgene yerleştirilmesi Türkiye’nin egemenliğini Osmanlı döneminde olduğu gibi Kızıl Deniz, Fars-Arap Körfezi ve Aden Körfezinde ticaret yapabilecek bir düzeye getirebileceğini gösteriyor. Diğer bir taraftan Türkiye, Afrika ve Orta Doğu üzerinde egemenliğini güçlendirecek savaş stratejisi açısından önemli bir konuma yerleşiyor. Ayrıca Türkiye, güçlü bir şekilde Asya ve Afrika’ya askeri müdahale yapabilecek bir konumda kendisini görmek istiyor.

Bu stratejik üçgenden daha önemli bir stratejik nokta var. Başika, Musul ve Kerkük üçgeni! Erdoğan ve Türk Devleti’nin Misak-i Milli anlaşmasına dayandırdığı Ahdi-Milli sınırları içerisinde gördüğü, Osmanlı hayallerini gerçekleştirmesi için önemli bir bölge olan Başika-Musul-Kerkük üçgeni kontrol altına alınarak bu hayallerin gerçekleştirilmesi hedefleniyor.

İşgalci Türk ordusu 2015 yılında DAIŞ’e karşı savaşı gerekçe göstererek Iraklı Sünnileri eğitmek amacıyla KDP ile anlaşmış, askerlerini İbrahim Halil sınır kapısından geçirerek Başika’da büyük bir askeri üs kurmuştu.

1920 yılından sonra Musul, Kerkük ve Halep Osmanlı’nın kontrolünden çıkmıştı. 95 yıl sonra Türkiye Musul’a ulaşarak burada büyük bir askeri üs kurdu.

Başika askeri üssü Musul’a 12 dakika uzaklıkta. Misak-ı Milli sınırlarının canlandırılması için önemli bir rol oynayan üs aynı zamanda Kerkük ve Halepçe’nin de alınması için önemli bir konumda bulunuyor.

İşgalci Türk devleti 1994 yılında Güney Kürdistan topraklarını işgal etmeye başladı. İlk askeri üssünü Hewlêr’e 25 kilometre uzaklıktaki Selahedîn (Pîrmam) ilçesinde kurdu. O günden bugüne Behdînan’dan Bradost bölgesine kadar pek çok yerde askeri üsler kurdu ve bu askeri üslere havan topları, helikopterler, keşif uçakları ve tanklar yerleştirdi.

Her ne kadar 17 Ocak 2017 tarihinde dönemin Irak Başbakanı Haydar İbadi, Türkiye’nin o dönemki başbakanı Binali Yıldırım ile Başika üssündeki askerlerin geri çekilmesi noktasında anlaştıysa ve DAIŞ yenilgiye uğratıldıysa da Türkiye’nin askerleri hala Başika bölgesinde duruyor. Kanî Masî’de bulunan üste ise yaklaşık 1500 asker, özel kuvvet ve mit üyeleri bulunuyor. Başika üssüne ise binden fazla özel eğitimli komando yerleştirilmiş durumda. Güney Kürdistan’da her geçen gün bu tür askeri üslerin sayısı artıyor. Yaptığımız araştırmalar ve elimizde bulunan bulgular ekseninde değerlendirecek olursak şuan Türk devletinin Güney Kürdistan ve Irak sınırları içerisinde yerleşik olarak kullandığı, askeri ve lojistik yığınak yaptığı, eğitim faaliyetleri yürüttüğü 35 askeri üssü bulunuyor. Bunların en önemlisi ise Başika Askeri Üssü!

Son olarak Türkiye Başika üssündeki askerlerini Garê’ye göndererek buraya saldırdı. Bu saldırıyla da bu üssün Irak için ne kadar tehlikeli olabileceği gerçeği ortaya çıktı. İşgalci Türk devletinin Başika’dan Şengal gibi Irak’ın farklı bir bölgesine saldırma olasılığı da çok uzak değil. Çünkü her geçen gün bu üslerde bulunan asker sayısı arttırılıyor.

Irak topraklarının işgali ve Osmanlı hayallerinin gerçekleştirilmesi için Başika işgalci Türk devleti için önemli bir kale görevi görüyor.

(rb)

Bunları da beğenebilirsin