Türkiye Musul ve Kerkük’te kendi kurumlarını inşa ediyor

Türk Devleti 2014’ten bu yana Musul ve Kerkük sınırında askeri üsler kuruyor, silahlı grupları eğitiyor, Irak’taki Türkmen Cephesi’nde milliyetçiliği yayıyor ve Türkmen İstihbarat Teşkilatı’nı (TİT) örgütlüyor. Türkmen Cephesi yöneticileri, Irak Türk Büyükelçiliği’nde askeri merasimle karşılanıyor, Kürtlere gözdağı veriyor.

Musul ve Kerkük’te son dönemde çetelerin artan saldırıları, Türkiye’ye bağlı Türkmen Cephesi’nin Kürtleri tehdit etmesi ve Türkiye’nin Irak Büyükelçisi’nin konuşmaları bölge üzerinde uygulanmak istenen politikaları bir kez daha gözler önüne seriyor.

MUSUL VE KERKÜK ÜZERİNE YAPILAN HESAPLAR

Güney Kürdistan sınırları içerinde yer alan Kerkük ve Musul’da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Kürtler, Araplar ve Türkmenler bir arada yaşıyor. Jeostratejik öneme sahip ve petrol kaynakları zengin olan Kerkük ve Musul, hem bölgede hem de uluslararası alanda çıkar çatışmasının yaşandığı şehirler olarak ön plana çıkıyor. Osmanlı tarafından 1595 yılında işgal edilen her iki şehir de Birinci Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında kaldı. Bu süreç içerinde Osmanlı’nın idari sisteminden ötürü bütün Güney Kürdistan toprakları Musul’a ve Kerkük’e bağlı kaldı.

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın yenilmesiyle birlikte 24 Temmuz 1923’te yapılan Lozan Anlaşması’nda Kürdistan 4 parçaya ayrıldı. Musul ve Kerkük ise Irak sınırları içerisinde kaldı. Yeni kurulan Türk devleti oluşturulan bu sınırlara karşı çıkarak Misak-i Milli olarak tanımladığı sınırlarına Kerkük ve Musul’u dahil etmek istemesiyle konu Milletler Cemiyeti’nin gündemine alındı. Daha sonrasında 1926 yılında Türkiye ile İngilizler arasında imzalanan Ankara Anlaşması ile Musul ve Kerkük Irak’a bırakıldı.

ARAP BAHARIYLA BİRLİKTE CANLANAN HAYALLERİ

2011 yılında otokrat iktidarlara karşı başlayan Arap Baharı dalgası Irak ve Suriye’ye kadar yayıldı. Bu durumdan faydalanmak isteyen Türk devleti Misak-ı Milli sınırlarına geri dönmek ve Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden diriltmek için harekete geçti. 2014 yılına gelindiğinde AKP-MHP faşist iktidarı bu amaçları doğrultusunda Irak ve Suriye’deki çetelerle ilişkilenerek ve onları eğiterek çetelere lojistik destek sağladı.

MUSUL VE KERKÜK POLİTİKASI

2014’te Musul’a saldırısında şehri tahrip eden ve soykırım gerçekleştiren DAIŞ çeteleri, Türkiye Konsolosluğu’na girmemişti. DAİŞ çeteleri daha sonra 49 konsolosluk çalışanı, o dönem işgal altında olan Rojava’ya bağlı Gire Sipî Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye teslim edilmişti. 2015 yılında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından yapılan açıklamalarda Lozan’ın 100’üncü yıldönümü olan 2023 yılına ait bazı hedeflerden bahsedilmişti. Erdoğan’ın konuşmalarında Lozan ile birlikte kendilerine haksızlık yapıldığı, sınırların daraltıldığı bu yüzden sınırların yeniden düzenleneceği ve Kürdistan’ın tümüyle işgal edileceği ima ediliyordu.

 BAŞİKA ÜSSÜ

Türkiye bu olayların ardından 2015 yılında Musul’un 32 kilometre kuzeyindeki Başika bölgesinde bir askeri karargah oluşturdu. Karargah Türkiye ile Kürdistan Bölgesel yönetimi arasında yapılan görüşmeler sonucu açıldı. Karargaha 600 asker, çok sayıda tank ve havan topu yerleştirildi. Türk yetkililer, karargahın pêşmergelere ve muhalif gruplara eğitim verilmesi için açıldığını iddia etti.

BAŞİKA’DAKİ EĞİTİM VE MUSUL’DAKİ ÇETE GRUPLARI

Musul Valisi Esil Nuceyfi ve 2012 yılına kadar Irak Cumhurbaşkanı Yardımcılığı yapan Tarık Haşimi’nin işgal sırasında DAİŞ’le anlaşarak Musul’u teslim ettiği iddia edilmişti. Bir süre sonra 2015 yılında Esil Nuceyfi Türkmenlerden ve Sunni Araplardan oluşan Heşdi Wetani isimli bir örgüt kurdu. Nuceyfi’nin oğlu Abdullah Ninova’nın koordine ettiği Ninova’nın Nöbetçileri ismini de kullanan örgüt Başika’daki Türk üssünde eğitildi. Daha sonrasında hakkında dava açılan Tarık Haşimi önce Kürdistan Bölgesi’ne sığındı ardından Türkiye’ye kaçtı.

ERDOĞAN’IN MUSUL HAKKINDA DÜŞÜNCELERİ

DAİŞ’e karşı savaşı Başika’daki varlığının gerekçesi olarak gösteren Türkiye, Musul’un kurtarılmasında yer almamıştı. Dönemin Irak Başbakan’ı Haydar Ebadî Türkiye’nin Irak topraklarından çekilmesi istemişti.  Erdoğan Irak’ın bu isteğine şu şekilde yanıt verdi: “Musul halkını kendi kaderine bırakabilir miyiz? Musul’un tarihinde kim var? Bizler varız. Şimdi Musul’u Musullulardan almak istiyorlar. Hayır, eğer siz tarihe bakarsanız bizim neden Musul’da olduğumuzu anlarsınız.”

 

Çetelere eğitim veren, Türkiye’deki kimi basın kuruluşlarına göre 2016 yılına kadar yaklaşık 3 bin çalışanı olan Başika üssü bu doğrultuda faaliyetlerine devam ediyor.

IRAK TÜRKMEN CEPHESİ’NE MÜDAHALE

Irak Türkmen Cephesi (ITC) 1995 yılında kuruldu. Bir yıl sonra KDP ve YNK arasında çıkan savaşta KDP Saddam rejiminin yardımıyla YNK’yi Hewlêr’den çıkardı. 1997 yılında ise Türk devleti KDP’nin desteğiyle Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne saldırdı. KDP güçleri 16 Mayıs 1997 yılında Hewlêr’de 80 den fazla hasta ve yaralı gerillayı katletti.

Irak Türkmen Cephesi bu katliamdan yaklaşık 5 ay sonra 4-7 Ekim tarihlerinde Hewler’de ilk kongresini gerçekleştirdi. ITC, ABD’nin 2003’teki işgalinin ardından yavaş yavaş ön plana çıkmaya başladı. Türkiye’nin Türkmen Cephesi’ne müdahalesi ise bu yıllardan sonra daha gözler görülür oldu. Türkiye’nin ITC’ye desteği DAİŞ’in saldırılarının ardından gittikçe artmaya başladı ve Türkiye cephe militanlarını eğitmeye başladı. ITC, Musul, Kerkük, Hewlêr, ve Kifri’de merkezi bürolarını açtı. Süleymaniye, Duhok ve Zaxo’da açmak için ise uğraşıyor.

Türkiye’nin bu müdahaleleriyle ITC’nin Kürt karşıtlığı gün yüzüne çıktı. Kürdistan Bölgesi’nden sorumlu Türkmen Bakan, Aydın Maruf, eski ITC Başkanı Erşed Salih ve diğerleri DAİŞ saldırılarından ve 2017’deki bağımsızlık referandumunun ardından Kürt karşıtlığını gizlemedi. Türk medyası tarafından yayınlanan bir belgeselde Aydın Maruf Kerkük’ün yanı sıra Hewlêr’in de Türkmenlere ait olduğunu ifade etti.

ITC, çalışmalarını ağırlıklı olarak Kerkük’te yürüterek bölgedeki Türkmen nüfusunu arttırmayı hedefliyor ve Kürtlere baskı uygulayarak şehirden ayrılmalarını sağlamaya çalışıyor. Bu doğrultuda Kerkük’ten sorumlu ITC Başkan Yardımcısı Qehtan Wendawi 8 Ağustos 2021 tarihinde Amerika’nın Sesi radyosunda verdiği mesajda seçimlerde Kerkük’te vekil sayılarını arttıracaklarını ifade etti.

KÜRTLERE YÖNELİK TEHDİTLER

Irak Türkmen Cephesi bütün çalışmalarını “Kerkük Türk’tür, Türk kalacak” şiarıyla ön plana çıkarıyor. İlginç olan ise ITC Türk milliyetçilerinin bozkurt işaretini yaparak Türk bayrağını alenen kullanıyor. Ayrıca ITC yetkililerin tehditleri genellikle Türk yetkililerinin tehditlerinin ardından geliyor. Kerkük Valiliği 2017 yılında Kerkük’teki bütün kurumlara Kürdistan Bölgesi bayrağının asılması kararını verdiğinde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan “O bayrak aşağı indirilecek” demişti. Erdoğan’ın bu sözlerinin ardından ITC yönetimi ise tehditlerde bulunmuştu.

Güney Kürdistan bağımsızlık referandumu yapıldığında Erdoğan bir kez daha Kürtleri tehdit ederek Mesud Barzani’ye “Oturun yerinize, suyu keseriz açlıktan ölürsünüz” demişti.  Erşed Salih ise CNN’e yaptığı açıklamada  “15 yıldır çığlık atıyoruz. Referandum baskı altında yapılıyor. Şimdiye kadar onlara askeri bir müdahale yapılmadı. Ama kesinlikle müdahale edilmesi gerekiyor. Parlamento müdahale yetkisini Ebadi’ye vermiş durumda, eğer müdahale edilmezse biz müdahale ederiz.” diyerek Kürtlere tehditler savurmuştu.

14 Temmuz 2021 tarihinde ise ITC, 1958 yılında Kerkük Pirde’de öldürülen Türkmenleri anma gerekçesiyle bir tören düzenledi. Türk bayraklarının donatıldığı, askeri merasimin düzenlendiği ve Türkiye Irak Büyükelçisi Ali Rıza Güney katıldığı törende Erşad Salihi yine Kürtleri tehdit ederek Şehit Rüstem Cudi Mülteci Kampı’nı (Mahmur) hedef aldı. Salihi, “Bizden birkaç kilometre uzaklıktaki Mahmur Kampı bir terörist kampıdır. Eğer Irak Hükümeti sorumluluğunu yerine getirmezse askerlerimiz ve fedailerimizle gerekeni biz yaparız.” dedi.

Törenin ardından Irak İçişleri Bakanı Türkmen komutanları hakkında soruşturma başlattı. Türkiye’nin Irak Büyükelçisi Ali Rıza Güney ise KDP’ye yakın bir televizyonda katıldığı programda Şengal’i hedef almış ve Irak için planlarının olduğunu belirtmişti.

TÜRKMEN İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ

Her ne kadar yasalara göre bir ülkede sadece bir tane istihbarat örgütü bulunabileceği belirtilse de 2017 yılında Lekolin.org da yayınlanan bir habere göre Türkmen İstihbarat Teşkilatı (TİT) Türkiye’ye bağlı Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından kurulduğu ifade edildi. Bazı basın yayın kuruluşlarına tarafından ise Erşad Salihi’nin doğrudan bu istihbarat örgütleriyle ilişkili olduğu belirtildi.

TÜRKİYE’NİN EĞİTTİĞİ SİLAHLI GRUPLAR VE ONLARIN SALDIRILARI

Basın-yayın organları tarafından yayınlanan haberlere göre çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturduğu pek çok silahlı grubun Türkiye tarafından kurulduğu ve Başika üssünde eğitildiği belirtildi. Bu gruplardan bazıları ise şöyle; “Akıncılar”, “Suxur Helo”, “Qertalên Kerkuke”, “Heşdi Wetani.” Aydın Maruf bir röportajında bu gruplardan biri olan Heşdi Wetani’nin yaklaşık 5 bin üyesi olduğunu ve Irak Ordusu  ile Heşdi Şehbi güçlerinin arasında bulunan Türkmenlerden de faydalanacaklarını belirtmişti.

2018 yılında MİT’e bağlı gizli bir heyet Kerkük’e gitmiş ve Türkmen, Arap ve Sunni gruplarla gizli görüşmeler gerçekleştirmişti. Daha sonrasında görüşmelerin silahlı grupların oluşturulması için gerçekleştirildiği belirtilmişti.

Türkiye’nin Kerkük’teki çalışmaları hakkında 2018 yılında Rojnews’e açıklamalarda bulunan YNK eski Parlamenteri Şiwan Dawidi, Türkiye’nin maaşları 400-700 dolar arası değişen, 500 kişiden oluşan bir silahlı grup kurduğunu ve Türk ordusu tarafından bu grubun eğitildiğini belirtmişti. Daha sonrasında bu silahlı grubun ITC merkezini koruyan güvenlik şirketi çalışanları olarak gösterildiği ortaya çıkmıştı.

2017-2018 yılında silahlı bu grupların adı pek çok saldırıda geçti. 16 Ekim 2017 olaylarının ve Kerkük’ün işgalinin ardından bölgede çete gruplarında ve saldırılarda bir artış gözlemlenmiş, Kerkük civarında gerçekleşen bir saldırıda öldürülen bir çete mensubunun üzerinde Türk bayrağı görülmüştü.

4 Ağustos 2021 tarihinde çeteler Hewlêr Sebriyan köyüne saldırarak bir vatandaşı kaçırmıştı. Aynı gece çeteler havan toplarıyla Mahmur Mexmudi köyüne saldırmış ve Maxmur’daki elektrik trafosunu patlatarak bölgeyi elektriksiz bırakmıştı.

6 Ağustos 2021’de çeteler bu kez de KDP peşmergesinin kontrolünde olan Hewler’e bağlı Kendale köyüne saldırarak 2 vatandaşı kaçırmıştı.

8 Ağustos 2021 tarihinde ise çeteler Mahmur’a bağlı Xazri köyüne saldırarak Xalid Necim Ebdula isimli bir yurttaşı katletmiş, aynı gece İbrahim Bawil köyünde ise Remezan Mihemed Welid isimli bir Kürt yurttaşı kaçırmıştı.

Son olarak çeteler 9 Ağustos 2021 tarihinde Kerkük’e bağlı Zab köyü civarında bahçesine su veren yurttaşlara saldırmış ve bir kişi katletmişti.

IRAK PARLAMENTERLERİ YAPILAN PLANA DİKKAT ÇEKTİ

El-Teyyar El-Sedr (Sairun) Fraksiyonu sorumlularından biri olan eski parlamenter Hakim El-Zemali ve El-Fetih Fraksiyonu parlamenteri Mehemed El-Beldawi Türkiye’nin DAIŞ çetelerini Irak ve Kürdistan Bölgesi topraklarına geçirdiğini sonrasında ise bu çeteleri gerekçe göstererek Irak üzerindeki planlarını hayata geçirmeye çalıştığını ifade etmişti. Sadece Musul ve Kerkük’te karışıklık çıktığına dikkat çeken parlamenterler Türkiye’nin çeteleri gerekçe göstererek işgale kalkıştığını belirtmişti.

(rb)

Bunları da beğenebilirsin