Polonya-Belarus sınırında Kürt mülteciler ağır koşullarda tutuluyor

Polonya -Belarus sınırında kapalı kampta tutulan mültecilerin ağır şartlarda yaşadığını dile getiren Polonyalı insan hakları aktivisti Kosma Talar, girişimlerine yanıt verilmediğini belirtti. Kampta kalan Amir Kanat ise, “Kamuoyuna çağrımız buradaki insanlar için ses olmalarıdır” çağrısında bulundu.

Polonya-Belarus sınırındaki Varşova’ya en yakın mülteci kampı olan Lesznowola Kapalı Mülteci Kampı’nda tutulan 3’ü Türkiyeli, 7’si Federe Kürdistanlı 10 mülteci, 4 Mayıs’ta insani şartlar altında tutulmadıklarını ifade ederek açık mülteci kampına alınma talebiyle açlık grevine başladı. Açlık grevinin başlamasıyla kampın karşısında konumlanan Polonya-Belarus sınırındaki insani krize yanıt olmak amacıyla kurulmuş gayri resmi bir girişim olan Grupa Granica gönüllüleri de açlık grevcilerine destek eylemleri gerçekleştirdi. Kamptaki kötü şartlar altında açlık grevini yürütürken hastalanan iki Kürt mülteci hastaneye kaldırıldıktan sonra tedavileri tamamlanmadan zorla kampa geri getirildi. Kampa dönüş yolunda sınır güvenlikleri tarafından darp edilen ve başka kapalı kamplara gönderilmekle tehdit edilen mülteciler, 9 Haziran’da 36 gündür sürmekte olan açlık grevini sonlandırarak, “Onlar için ölümüz, dirimiz kadar sorun olmayacak” dedi.

İKİ DEVLET ARASINDA KALDILAR 

Grupa Granica çatısında Belarus- Polonya sınırında mültecilere insani, hukuki ve tıbbi yardım sağlayan Polonyalı insan hakları aktivistlerinden Kosma Talar, söz konusu sınırın ormanlık alan olması nedeniyle yaşam şartlarının çok zor olduğunu ve mültecilerin sürekli iki taraftan itilerek, sınır ihlali gerçekleştirmeye zorlandığını belirtti. Talar, “Bu itişmelerde onlara destek olmaya ve insani yardım sağlamaya çalışıyoruz. Burada hayatta kalmak kolay değil. Polonya sınır güvenlik memurları milliyetçi propaganda yaparak bu durumu Polonya sınır güvenliğinin ihlali olarak nitelendiriyor. Burada barışçıl bir eylem yapmak istediler. Polonya sınır güvenliği burada eylem yapan hiç kimsenin uluslararası koruma sürecini başlatmayacağını söyledi. AB’ye geçiş için geçerli pasaportu olmayan kimseyi almıyorlar. Yani buradaki sınır geçişi tamamen işlevsiz hale gelmiş oldu. Bir yandan da Belarus sınır güvenlikleri var. Bu insanlar silah da kullanıyorlar ve mültecileri zorla Polonya sınırından içeriye ittiriyorlar. Böylece mülteciler de Polonya sınır güvenlikleri tarafından sınır ihlali gerçekleştirmiş sayılıyor” dedi.

‘İNSANİ YARDIM YAPILMIYOR’ 

Havaların ısınmasıyla birlikte kışa göre daha iyi durumda olan mültecilerin içme suyu ve yemeğe erişim gibi pek çok insani kriz yaşadığının altını çizen Talar, mültecilerin koşullarını şöyle anlattı: “Burası ormanın en çok bataklığa sahip alanı. Konteynırlar dışında oturacak yer bile yok. Ne Polonya ne de Belarus hükümeti insani yardım yapmıyor. Yalnızca biz aktivistler yardım sağlamaya çalışıyoruz. Arada bir her iki taraftan sınır güvenliklerinin birkaç litre su veya yemek verdiği oluyor nadir de olsa.”

‘TOPLAMA KAMPI’ 

Mayıs ayının 4’ünde başlayan açlık grevine değinen Talar, “Mayıs’ın 4’ünde hem Türkiye hem Irak Kürdistan’ından gelen 10 Kürt mülteci bu durumu protesto etmek amacıyla açlık grevine başladı. Adı mülteci kampı ama bu mekana toplama kampı demek daha doğru olur. Daha sonrasında kötü şartlarda açlık grevi sürdürmek nedeniyle iki kişi hastaneye kaldırıldı. Öğrendiğimize göre sınır güvenlik güçleri hastanedeki tedavilerini kısa kesmiş ve onları kampa dönmeye mecbur etmiş” diye konuştu.

‘TALEPLERİ AÇIK KAMP’

Talar, açlık grevine başlayan Kürt mültecilerin taleplerini şu şekilde anlattı: ” Bu toplama kampından çıkarılıp açık mülteci kampına alınmak istiyorlar. Öncelikli talepleri bu. Bizim ise içeriye bağımsız psikiyatristlerin girmesi gibi bir talebimiz var. İçeri girip mültecilerin durumunu gözlemleyip, onlarla konuşup, zaten travmalar atlatmış mültecilerin bu toplama kampında tutulamayacağını sınır güvenliklerine resmi olarak bildirmelerini istiyoruz. Kalkıp buraya kadar gelmiş ve bu şartlarda yaşamayı göze almış bu insanların her biri işkenceden, ağır insan hakkı ihlallerinden, şiddetten ve savaştan kurtulmuş. Ayrıca hem Polonya’nın kendi yasaları hem de uluslararası yasalar, işkence mağdurlarının bu kapalı toplama kamplarında tutulamayacağını söylüyor. Bu kapalı kamp dedikleri yerler temel olarak hapishane. İnsanlar bu kamplardan kendi iradeleri ile çıkamıyorlar, dışarıyla hiçbir şekilde iletişim kuramıyorlar. Bizlerle iletişimleri sınır güvenlikleri tarafından engellenmeye çalışılıyor. Sınır güvenlik memurları hapishane gardiyanı gibi davranıyor. Mülteciler bu kamplarda 3-10 ay arası tutuluyor. Bu kamplarda hiçbir sosyal aktivite yok. Spor yapma olanakları yok. Yatacak yerleri yok.”

‘ÇEVİRİLER DOĞRU YAPILMIYOR’ 

Kürt mültecilerin yaşadığı bir diğer sorunun da dokümanlarının düzgün çevrilmemesi olduğunun altını çizen Talar, bu durumun prosedürlerinin sorunsuz tamamlanması için hayati önem taşıdığının altını çizdi. Talar, “Kurmanci konuşan kişilerin belgelerinin Farsça’ya çevrildiği ya da başka bir dile çevrildiği pek çok vaka yaşadık. Sınır güvenlikleri güya korumakla sorumlu oldukları kişinin hangi dili konuştuğunu bile bilmiyor ve umursamıyor. Ve bu belgelerin düzgünce çevrilmiş olmaları prosedürlerinin tamamlanması açısından hayati önem taşıyor. Sağlık sorunları da var. Uzun zamandır bu kampın karşısındayız ve buradan en sonunda çıkabilen pek çok insanın perişan halde çıktığına tanıklık ettik. Kısacası bu insanlar burada insan gibi ağırlanmıyor” ifadelerini kullandı.

‘GİRİŞİMLERE YANIT VERİLMİYOR’ 

Mültecilerin tutulduğu kampın tam karşısında bir kamp kurduklarını ve burada 30’a yakın destek eylemi gerçekleştirdiklerini ifade eden Talar, sınır güvenliklerinin mülteciler hakkında milliyetçi propaganda yaptığını vurguladı. Talar, kamptaki karşılıklı bekleyişi şu sözlerle dile getirdi: “Jiletli tellerin bir tarafında biz, karşı tarafında onlar. Onları görebiliyoruz. Birbirimize seslenerek anlaşıyoruz. Arada bir devriye aracı gelip ne yaptığımıza bakıp gidiyor. Polisten yana çok bir sorun yaşamıyoruz. Bizim asıl sorunumuz sınır güvenlikleri. Hiçbir tepkileri yok. İçeride 34 gündür süren bir açlık grevi yok gibi davranıyorlar. Bir şey söylediklerinde de, basına konuşuyor ve açlık grevleriyle ilgili her zaman söylenen yalanları söyleyip kara propaganda yapıyorlar. Tuvalette yemek yerken gördüm, bisküvi alırken gördüm gibi şeyler ki bu çok absürt, çünkü bulundukları yerde bisküvi alabilecekleri bir yer yok. Bundan bir ay kadar önce Suriye’den gelen bir grup açlık grevi yapıyordu. Onlara da destek eylemleri yapıyorduk. Bu grup 9 günün sonunda kazandı ve açık kamplara gönderildiler. Bu nedenle artık sınır güvenlikleri basına yalan söyleyerek kara propaganda yapma rolü de üstlendi. Müzakere çağrılarımıza da cevap vermiyorlar. İletişim girişimlerimize yanıt vermiyor. Resmi makamlardan gelen maillere yanıt vermiyor.”

‘MÜLTECİLER ARASINDA AYRIMCILIK YAPILIYOR’

Polonya’da mülteci haklarını savunan geniş bir hareket olmadığından ve Ortadoğu’dan gelen mültecilerle Ukrayna’dan gelenlere muamelenin çok farklı olduğuna işaret eden Talar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Arada bir ellerindeki sihirli kartı gösterip içeriye girebilen ya da mültecilerin mektuplarını almasına yardımcı olan birkaç partiden birkaç milletvekili olsa da Polonya’da mülteci haklarını savunan geniş çaplı bir hareket yok. Mülteci denince akıllarına yalnızca Ukrayna geliyor. Dünyanın geri kalanına kör olmuş gibiler. Ukraynalı mülteciler istediği yerde kalabiliyorlar. Şehirdeki bazı oteller ve büyük yapılar Ukraynalı mültecileri ağırlamak için restore edilip buna göre düzenlendi. Uzun bir süre boyunca ormanın doğu tarafındaki Suriyeli ve Kürt mültecileri takip etmiştim. Ukraynalılar konusunda işleyen sistem çalışıyor. Bu tip krizleri, kriz de demeyelim çünkü kriz olan mültecilik değil savaştır, nasıl uygun bir şekilde ele alabileceklerini biliyorlar.”

‘ADALETSİZ BİR DEVLETLE YÜZLEŞMEK İÇİN BIRAKTIK’ 

Kampta kalmakta olan mültecilerden Amir Kanat ise, 4 Mayıs’ta 35 kişinin açlık grevine başladığını ancak sınır güvenliklerinin işlemlerini başlatmayacaklarını söylemesi, fenalaşan iki grevcinin darp edilmesi ve birinin başka bir kampa götürülmesi ardından greve son verildiğini belirtti. Eylemi sonlandırmalarının sebebini de Kanat, “Çünkü gördük ki sınır güvenlikleri zaten ölmemizi istiyoruz. Cesetlerimiz yaşayan halimizden daha az sorun teşkil edecekti onlar için. Bu şekilde kazanmalarını istemiyoruz” diye açıkladı. Sınır güvenliklerinin müzakere çağrılarına cevap vermediğini kendilerini sürekli tehdit ve darp ettiklerini de anlatan Kanat, “Polonya devleti gibi adaletsiz bir devletle yüzleşmek için sağlığımızı tehlikeye atmama kararı aldık. Biz hepimiz buraya adaletsizlikten kaçtık. Suriye, Irak, Türkiye, Polonya fark etmez. Hepsi bizim için cezaevidir” dedi.

‘SUÇLU MUAMELESİ GÖRÜYORUZ’

Kampta zor koşullarda yaşadıklarını da sözlerine ekleyen Kanat, “Kapalı kampta olduğumuz için suçlu muamelesi görüyoruz. Şu an sizinle konuştuğum telefon tuşlu telefondur. İnternete bağlanan, kamerası olan telefon kullanmamız yasak. Açık kamplarda böyle bir durum yok. Buna karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Buradaki durumu dışarıya göstermemizi, duyurmamızı istemiyorlar. 250 kişi kalıyoruz bu kampta. 8 tane bilgisayar koymuşlar. Kişi başına 20 dakika kullanım hakkı düşüyor. Bilgisayarlar zaten 90’lardan kalma. USB çıkışlarını kullanmamız yasak. Konteynırlarda 20-25 kişilik gruplar halinde yatıyoruz. Yemek ve suya erişimimiz kısıtlı. İki tane mutfak var ama mutfakta yemek yapılabilecek hiçbir şey yok. Kendi paramızla erzak da alamıyoruz çünkü paramıza el konuluyor. Kampa sokulabilecek maksimum para 600 Euro. Burada bizi ne kadar tutacakları belli değil. Bir yıldan, bir buçuk yıldan fazladır burada olanlar var” ifadelerini kullandı.

KAMUOYUNA ÇAĞRI

Açık kampa gönderilmek istediklerini kaydeden Kanat, “Sınır güvenlikleri medyaya bizlerin Polonya’da kalmak istemediğini, Avrupa’ya kaçacağımızı söylüyor. Kürt mültecilere ayrı bir politika uygulanıyor. Ukrayna’da savaş çıktı, Polonya kapılarını ardına kadar açtı, onlara kucak açtılar ki bunun için çok mutluyuz, ama bizlere neden böyle davranılıyor? Bunun tek sebebi ırkçılıktır. Kamuoyuna çağrımız buradaki insanlar için ses olmalarıdır. Burada insani şartlar altında tutulmuyoruz” diye belirtti.

Kaynak: MA/ Gözde Çağrı Özköse

Bunları da beğenebilirsin