Êzdin Şengali: Fermandan özgürlük çağına -1

Önder Apo ve Êzidî toplumunun sevgi ve güveninin kaynağı sadece günümüzde değil, aşk ve hakikat savaşı tarihinden akan kadim zamanlardan geliyor. Êzidîlik ile Önder Apo’yu yakınlaştıran şey ise Dewrêşê Evdî’den Egîd Civyan’a ve Dijwar Feqîr’e dek, büyük savaş ve özgür bir ülkedir.

Şengal’in savunması ve özgürleştirilmesinde yer alan ölümsüz komutan Egîd Civyan, Şengal’e gelişinin ilk günlerinde günlüğünün ilk sayfasına şunları yazdı: “Kürdistan’ın tamamı güzel bir bahçeyse, Êzidîler bu bahçede en güzel çiçeklerdir.” Önder Apo’nun bu değerlendirmesi Ferman günlerinde Komutan Egîd Civyan’la yönünü Êzidîlerin kutsal mabedi Şengal Dağı’na çevirdi. En güzel çiçeklerin işgalcilerin atlarının ayakları altında ezildiği bir anda Komutan Egîd, Dewrêşê Evdî’nin çağdaş bir binicisi olarak Şengal’e ve Musul Vadisi’ne yönünü çevirdi.

Önder Apo’nun uluslararası bir komplo sonucu kaçırıldığı “Kara Gün”ün (Roja Reş) üzerinden 23 yıl geçti. Şimdi dünyanın dört bir yanında Kürtler, Ortadoğu halkları ve özgürlük isteyen insanlık bugünü sadece öfkeyle değil, özgürlük ve hakikatle büyük bir inançla karşılıyor. Önder Apo kendisini “sevgi ve hakikat savaşçısı” olarak tanımladı. Şengal de yüzlerce yıldır ferman kılıcı altındadır. Ama yine de gizemden vazgeçmeyen kutsal bir sevgi ve hakikat yeridir. Bu nedenle Önder Apo, Şengal’e ve Êzidî toplumuna bu kadar anlam ve önem verdi. Bundan dolayı Êzidî toplumu da tarihinde ilk kez kendilerine toplumsal bir önderlik seçti.

AŞKIN, GERÇEĞİN VE ÖZGÜR BİR ÜLKENİN SAVAŞI

Bu sevginin ve karşılıklı güvenin kaynağı kesinlikle günlük değil, tarihseldir. Aşkın, gerçeğin ve direnişin tarihinden geliyor. Önder Apo ile Êzidî toplumunu bu kadar yakınlaştıran şeyin aşk ve hakikat savaşı olduğu söylenebilir. Önder Apo, Êzidî toplumunun varlığından defalarca söz etmiş ve onları “Kültür kökü-Çanda kok) olarak tanımlamış. Bu yeterince sade bir tanım ama çok derindir. Çünkü Önder Apo, yeniden insanlığın kökleri üzerine dönüp, yeniden yeşermesini istiyordu. Önder Apo’nun Êzidî toplumuyla olan ilişkisi ve sevgisi, bir arayış ve köke dönüştü.

ÖNDER APO, ROMA VE DEWRÊŞÊ EVDÎ DESTANI

Önder Apo, özgürlük hareketinin başlangıcından bu yana Kürdistan ve insanlık tarihinde Êzidî toplumunun gerçekliğini takdir etmiş ve Êzidîlerin korunması için her zaman uyarılarda bulunmuştur. Önder Apo’nun değerlendirmelerinin önemli aşamalarından biri, ateşli yıllarda, yani uluslararası komplo yıllarında dile getirildi. Önder Apo, 1998’de Suriye’den ayrılmak zorunda kaldı ve Kürt sorununu çözmek için Avrupa’ya gitti. Önder Apo, çok sayıda Kürt sanatçı ve aydını Roma’da ağırlayarak, o zor günlerde Dewrêşê ve Edulê hikayesini anlattı.

‘Dewrêşê Evdî’nin ölümüyle Kürtler öndersiz kaldı’

“Dewrêşê Evdî ile Edulê’nin hikayesini dinlediğim an kalbimde büyük bir aşk doğdu.” Önder Apo, bu kadim hikayeyle yorumlarına başlıyordu. Durumunu Dewrêşê Evdî’ninkiyle karşılaştırarak şu tespitlerde bulunuyordu: “Derwêşê Evdî’nin Osmanlı’ya karşı kahramanca savaşmış bir Kürt kahramanı olduğunu anladım. Zamana göre, bir Kürt önderidir. Onun ölümüyle Kürtler öndersiz kaldı. Ben de Kürtlerin birliğini geliştiriyorum ve Önderlik de yapıyorum. Kendimde tarihin tekerrür ettiğini gördüm ve çokça Edulê’nın sözüne odaklandım. Bu kaderi değiştirmemiz gerektiğini söyledi.”

Önder Apo, Dewrêşê Evdî’nin bir bir şehit olan 12 yoldaşını hatırlatarak, “Benimki de öyledir, çevremdeki dostlar da birer birer kendilerini yakıyor” diyordu.

‘DEWRÊŞÊ EVDÎ’NİN AŞKI DA ONUN BÜYÜK SAVAŞIDIR’

Önder Apo’nun yorumladığı şey kesinlikle sadece bir hikaye değil, Êzidî toplumu ve özgürlük hareketinin gerçekliğiydi. O yıllarda bu değerlendirme yapılmasaydı, Dewrêşê Evdî’nin çağdaş 12 binicisi 2014’te acaba hangi akıl, inanç ve aşkla Şengal Dağı’na ulaşırdı? Önder Apo Dewrêşê Evdî’yi döneminin gerillası olarak tanımladı. Türk ve Arap iktidarı karşı direnişini hatırlatarak şunları diyordu: “Bu nedir; bağımsızlık ve yurtseverliktir. Dewrêşê Evdî’nin aşkı büyüktür, düşmana karşı verdiği savaş da büyüktür.”

Önder Apo, bu hikâyeyi duyunca ve gerçeği anlayınca kendisine, tarihe büyük bir söz verdi: “Dewrêşê Evdî ve Edûlê için bunu yürüteceğim. Böyle bir söz kendime verdim.”

ÖNDER APO FERMANLARA KARŞI UYARMIŞTI

2000’li yıllardan sonra, özellikle Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasının ardından Önder Apo, Êzidî toplumuna yönelik yeni tehditleri ve tehlikeleri sezdi ve güvenli bir bölge oluşturulması için önemli uyarılarda bulunmuştu. Önder Apo, Irak’ın orta kesiminde Bıradost bölgesinden Şengal’e kadar bölgenin halkı ve inançları için özgür, güvenli bir bölge için örgütlenmesini istedi. Çünkü Önder Apo, soykırımcı ve katliamcı güçlerin boşlukları değerlendirip, yönünü Êzidî toplumuna ve Ortadoğu’nun kadim inançlarına yöneleceğini çok iyi biliyordu.

Önder Apo’nun öngörüsü gerçekleşti, 14 Ağustos 2007’de Tilezêr ve Siba Şêx Hidir’da bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda 600’e yakın Êzidî öldü, çok sayıda kişi de yaralandı. Bu iki yol da KDP’nin kontrolü altındaydı. Bu katliam 2014 Ferman’ı için de bir başlangıç noktası oldu.

ÖNDER APO, DEWRÊŞÊ EVDÎ ŞİİRİNİ NEDEN YAZDI?

Katliamın ardından Önder Apo, gerekli önlemlerin alınmadığını eleştirdi ve sert uyarılarda bulundu. Önder Apo, sadece eleştirerek uyarmakla kalmamış, aynı zamanda Dewrêşê Evdî için yazdığı kısa bir şiirle Êzidî toplumunun varlığını ve özgür yaşamı savunmuş ve Êzidîlere özgür yaşamın manifestosunu sunmuştur. 2010’da ya da Rojava Devrimi ve Ferman’dan önce Önder Apo, temel olarak yapılması gereken her şeyi şiirde yazmıştı.

MUSUL OVASI: DİRENİŞ VE FERMAN’IN OVASI

“Ez li Çiyayê Şengalê li ba Derwêşê Evdî bûma

Li ser pişta hespê spîbozî min xwe berdaya Deşta Mûsilê…”

Şiir bu sözlerle başlıyordu. Musul Ovası, Êzidîlerin tarihinde ağır savaş ve Ferman yeri olarak bilinir. 906’da Musul Valisi Hamadani, Ferman kılıcını çekmişti ve 2014’te de DAİŞ çeteleri Musul Ovası üzerinden Şengal’e saldırdı. Üstelik bu ova, Osmanlılar zamanından beri fetih alanlarından biri oldu ve Türk devletinin günümüzde de işgal saldırılarının devam ettiği bir yerdir.

Önder Apo, Dewrêşê Evdî hikayesiyle bu tarihi gerçeğe bir kez daha dikkat çekerek, “Li ser hespê spîbozî min xwe berdaya Deşta Mûsilê” diyordu. Önder Apo’nun bu iki kısa dizesi zamanında iyi anlaşılsaydı, 2014’teki Ferman’ın önü alınabilirdi. Ama bir yanda ihanet gerçeği, bir yanda da Önder Apo’nun atılmasını istediği adımların gecikmesi bu gerçeğin önünü açtı.

DİRENİŞ KÖKÜ

Önder Apo, “Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtler” başlıklı 5’inci savunmasında, Şengal Dağı ile Musul Ovası arasındaki ilişkiyi Dewrêşê Evdî şahsında şöyle anlatıyor: “Derwêş, Şengal Dağı’ndan Musul Ovası’na her indiğinde gerçekten de Müslüman Arap feodalizmine karşı kahramanca bir direniş gösteriyor. Bu aynı zamanda bin yıllık bir ritüeldi. Kökenleri Sümerlere, belki de daha eskilere kadar uzanır. Kökenleri, Sami Çöl Kabileleri ile Aryan Ova Kabileleri arasındaki savaşa kadar uzanır. Derwêşê Evdî bu ritüelin son temsilcisidir.”

 

Bu değerlendirmelerden kısa bir süre sonra, bu tarihi tespit yeniden teyit edildi ve DAİŞ çeteleri, Şengal’deki Êzidî toplumuna saldırdı. Önder Apo, Ferman zamanında, “Şengal için 7 yıldır uyarı yapıyorum. Önlemler alınmadı, yaşananları gördünüz. Sonuçta DAİŞ gibi vahşi bir görüntü ortaya çıktı” dedi.

Bunları da beğenebilirsin