Halka sırtlarını, yabancı ellere yüzlerini döndüler

Güney Kürdistan yetkilileri, iç sorunları çözmeye yönelik çaba ve girişimlere hiçbir zaman önem vermemiş ve birbirlerine taviz vermemiştir. Güney Kürdistan’daki taraflar aralarındaki her çatışma ve karışıklıkta, çözüm için komşu ve egemen devletlerin onayına ihtiyaç duymuşlardır.

Mirlik döneminden günümüze kadar Güney Kürdistan’ın yönetici ve iktidarları çoğu zaman birbirlerine karşı olmuş, Kürdistan sınırlarını daha da bölmüşlerdir. İktidarlarını ve sınırlarını genişletme kaygısı taşıdıkları kadar, toprak bütünlüğü ve Kürt ulusunun çıkarları ile ilgilenmediler. Hegemonik güçlerin çatışmalarından faydalanmak yerine, bu çatışmalarda taraf ve onların destekçileri haline gelerek Kürdistan düşmanlarının ve işgalcilerinin arkasına kapıldılar. Onlar da Kürtleri kendi savaşları için kullanmış ve birbirlerini öldürmeleri için onları karşı karşıya getirmişlerdir.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 1999 yılndan bu yana, ulusal bir kongre yapılmasını öneriyor. Kürdistan’ın dört parçasındaki Kürt liderlerin çoğu, ulusal kongrenin uygulanmasına olumlu bakıyor. Ancak bölge ülkelerinin müdahalesi sebebiyle bu kongre henüz gerçekleştirilemedi.

Geçen 23 yılda kongre düzenlenmesi birçok kez ertelendi. Bunun nedenleri, bazı iç anlaşmazlıklar ve Türkiye ve İran gibi ülkelerin dış müdahaleleridir. Bu gibi ülkeler kongrenin yapılmasının önündeki başlıca engellerdir. İç nedenler de esas olarak KDP’nin öne sürdüğü engeller ve bazı Kürdistan partilerinin arasında bağımsız bir iradenin olmamasıdır.

Son olarak, Güney Kürdistan partilerinin liderleri Kürdistan Bölgesi Parlamento seçimlerinin yapılması ve Irak cumhurbaşkanlığı konusunda mutabakat için Uluslararası İttifak’ın çabalarıyla, bir kez daha bir araya geldi. Ayrıca birkaç kez Birleşmiş Milletler (BM) Irak Özel Temsilcisi Jeannine Hennis-Plasschaert tüm tarafları müzakere masasına topladı ve seçimlerin zamanında yapılması için onları ikna etmeye çalıştı.

Güneyli partiler; Irak cumhurbaşkanlığı, Irak’ta yeni hükümetin kurulması, petrol ve gaz dosyası, bütçe yasası, bölge parlamentosunun seçimi gibi Kürt ulusunun kaderini ilgilendiren birçok konuda anlaşabilmek ve karar verebilmek için yabancı güçlerin kararını bekliyor.

Süleymaniye Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Ako Ebdulkerim konuyla ilgili ajansımıza konuşarak; “Bu durumun mirlik döneminden günümüz iktidarlarına miras kalan tarihte karşılığı mevcut. Ayrıca Kürdistan’ın topografyası ve coğrafyası da bir sebep. Dağlarda yer edinebilen hiç kimse Kürtlerin birleşmesine izin vermemiştir” diye belirtti.

Ako Ebdulkerim, ulus meselesi nedeniyle Kürtler arasında ulusal bir bilincin oluşmadığını, Kürt liderlerin işgalcileri ve yabancı güçleri dinledikleri kadar kendi halklarını dinlemediklerini ve birbirlerine karşı taviz vermeyi kabul etmediklerini bildirdi. Ayrıca anlaşmaya varmak için her zaman İran şahlarına veya Türklere baktıklarını sözlerine ekledi.

Ako Ebdulkerim konuyla ilgili birkaç örnek vererek, “Eylül devrimi ve KDP ile YNK arasındaki çatışmaların ortaya çıkması ve ardından yeni devrim sırasında İran birkaç defa iki tarafı uzlaştırmaya çalıştı. Ayrıca Irak muhalefetindeki Arap taraflar da hiçbir zaman Kürtlerin haklarına inanmamıştır. 1980’lerde Suriye ve Libya iktidarları da birçok defa iki Kürt tarafı bir araya getirmeye ve o dönemdeki Irak rejimine karşı kullanmaya çalışmıştır” dedi.

Ako Ebdulkerim, konuşmasının devamında 1991 yılındaki Güney Kürdistan halkının raperininin (ayaklanma) ardından gösterilen çaba ve uzlaşmaya değinerek, “Maalesef o dönemde Kürdistan işgalcileri birkaç defa aracı oldular. Örneğin YNK ile İslamcılar arasındaki savaşta o dönem İran arabulucu oldu. Ayrıca iç savaş sırasında bazı dost ve düşmanların arabuluculuğunda birçok anlaşma da yapıldı. Paris Anlaşması, Fransa’nın öncülüğünde ve Daniel Miteran’ın çabalarıyla oluşturuldu. Ayrıca 1995 yılında İngiltere’nin arabuluculuğuyla Dublin anlaşmasına varıldı” diye konuştu.

Güney Kürdistan’daki iç savaş sırasında en kötü müdahaleyi Türk devletinin yaptığına dikkat çeken Ako Ebdulkerim, şöyle devam etti: “31 Ağustos’tan sonra Türkiye’nin ve Güney Kürdistan’daki Türkmen partilerinin katılımıyla Ankara anlaşması yapıldı ve işgalci Türk kuvvetleri KDP ile YNK arasındaki sınıra girdi. Bu en tehlikeli ve kötü adımlardan biriydi. Bu adım iç savaşı daha da alevlendirdi. Sonunda ABD ve Birleşmiş Milletler’in baskısıyla 1998 yılında Marilyn Albright’ın önderliğinde KDP ile YNK arasında bir anlaşmaya varıldı.”

Ako Ebdulkarim devamla şunları söyledi: “2003 yılından ve Baas rejiminin devrilmesinden sonra yetkililerde değişim gerçekleşti. Şimdi İran, Bağdat’ın sınırları doğrultusunda tarafları uzlaştırmaya çalışıyor. Doğrusu bu partiler Kürtlerin durumunu pek düşünmüyorlar. Yolsuzluk yaptıkları ve topraklarını sattıkları için mevkilerini kaybetmemek adına işgalcilerin ve yabancı güçlerin emri altındalar.”

Ako Ebdulkerim, Kürtlerin çıkarlarının işgalciler için ne kadar önemliyse Güney hükümeti için de o kadar önemli olduğunu söyleyerek, “Kürdistan Bölgesi’nde Türk devleti ile işbirliği yoksa, Kürdistan topraklarını her gün İHA’larla bombalayıp Kürdistan Bölgesi topraklarındaki gerillaları nasıl şehit edebiliyor?” diye sordu.

Ako Ebdulkerim açıklamalarını şöyle sonlandırdı; “Kürdistan Bölge iktidarı tarihi boyunca Kürt halkının malını ve mülkünü çalmaya çalıştığı için yurttaşların sesine kulak veremiyor. Ancak iktidar halkın ve milletin çıkarına çalışırsa halk da onu destekler.”

Bunları da beğenebilirsin