KCK: İmralı tecridine karşı herkesi harekete geçmeye çağırıyoruz

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki baskı, tecrit ve işkence sistemine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Herkesi harekete geçmeye çağıran KCK, şunları belirtti:

“Rêber Apo üzerinde 23 yıldır ağır bir tecrit uygulanmaktadır. 2011 Temmuz ayından bu yana 10 yıldır avukatlarıyla görüştürülmüyor. Sadece yerel seçimlerin yapıldığı süreçte Kürtlerin oylarının alınması için avukatlarıyla birkaç defa görüştürüldü. Rêber Apo ailesiyle de 5 Nisan 2015’ten bu yana kamuoyunun tepkisi nedeniyle sadece birkaç defa görüştürülmüştür. Yıllardır sürekli disiplin cezaları gerekçe gösterilerek görüşmeler engelleniyor. Disiplin cezaları da sudan gerekçelerle veriliyor. Bu uygulamalar İmralı’da hukuka dayalı değil, siyasete göre belirlenmiş bir düzenin oluşturulduğunu ortaya koymaktadır. İmralı’daki düzen siyasi intikam duygularıyla kurulmuştur. Volta atarken konuştun denilip disiplin cezası verilerek aile ve avukatlarıyla görüştürülmemesi bunun kanıtıdır.

FAŞİST UYGULAMALAR İMRALI’DAN BAŞLAYARAK TÜRKİYE’DE UYGULANMAKTADIR

İmralı’da Rêber Apo’ya yaklaşım ve uygulamalar Türkiye’deki Kürt düşmanı faşist iktidar gerçeğini ortaya koymaktadır. Türkiye’deki faşist uygulamalar İmralı’dan başlayarak Türkiye’ye uygulanmaktadır tespiti her gün kanıtlanmaktadır. Türkiye İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan yaptığı açıklamada bunu açıkça ortaya koymuştur. Şu anda tüm cezaevlerinde Kürt tutsaklara yapılan baskının aynı anlayıştan kaynaklandığını ifade etmiştir. Bu gerçeklik HDP tarafından da sürekli dile getiriliyordu. İmralı’daki uygulama zindanlardan başlayarak tüm Türkiye halkına karşı yürütülen bir politikaya dönüşmüştür. Artık bu gerçeğin tüm muhalif siyasi güçler tarafından da dile getirilmesi gerekmektedir. Yoksa AKP-MHP iktidarına karşı gerçek anlamda muhaliflik yapılması mümkün değildir. Türkiye’de demokrasi ve insan hakları olacaksa Kürtlere, dolayısıyla Rêber Apo’ya yaklaşımın değişmesi gerekmektedir. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’ye demokrasi gelmez belirlemesinin en somutlaştığı yer İmralı’dır. İmralı’ya yaklaşım değişmeden Türkiye’de Kürt sorunu konusunda hiçbir adım atılamaz ve Türkiye faşist iktidarlara mahkum kalır.

DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ VERENLER İMRALI VE ZİNDANLARDAKİ BASKILARA KARŞI SESİNİ YÜKSELTMELİDİR

Volta atılırken konuşmanın suç olduğu bir adada ve tek kişilik zindanda 23 yıl kalmak nasıl baskılarla karşılaşıldığını gösterir. Sürekli bir bahane bularak avukat ve aile ile görüştürmemenin bir zulüm ve insanlık suçu olduğu açıktır. Soykırımcı faşist zihniyet böylece her günü Rêber Apo için işkence haline getirmeyi amaçlamıştır. Bunun nedeni Rêber Apo’nun Kürtleri bilinçlendirmesi, inkarcı ve soykırımcı sisteme karşı ayağa kaldırmasıdır. Biz de Rêber Apo da hangi zihniyet ve amaçla İmralı’da ve tüm zindanlarda bu politikaların uygulandığını bilmekteyiz. Zaten halkımız da Rêber Apo da zindanlardaki tüm tutsaklar da bu bilinçle bu soykırımcı zihniyet, politika ve uygulamalara karşı direnmektedir. Çünkü bu zihniyet, politika ve uygulamalar var olduğu müddetçe Türkiye’ye demokrasi ve özgürlükler gelmeyecektir. Kürt halkı soykırıma uğratılmak istendiği için bu uygulamalar yapılıyor. Bu açıdan Türkiye’de demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenlerin İmralı’daki ve tüm zindanlardaki baskılara karşı seslerini yükseltmeleri gerekir.

Avukatların Rêber Apo’ya karşı sorumluluğu vardır. Kürt halkı da avukatların bu sorumluluğunu yerine getirmesini beklemektedir. Kürt halkı avukatlardan sürekli Rêber Apo’nun sağlığı ve yaşamı hakkında kendilerine bilgi vermesini istemektedir. Ancak avukatlar görüşmeye gidemedikleri için Rêber Apo’nun durumunu bilmiyorlar. Bu nedenle sorumluluklarını tam yerine getiremiyorlar.

AİLELERİN HABER ALMASINI ENGELLEMEK İNSANLIK SUÇUDUR

Aileler de kardeşleriyle, evlatlarıyla görüşemiyorlar. Sadece Rêber Apo değil, İmralı’daki diğer 3 tutsak da avukatları ve aileleriyle görüşemiyorlar. Aileler İmralı’daki kardeşlerinin, evlatlarının sağlık durumunu bilmiyorlar. Bu başlı başına bir insanlık suçudur. Uzun süre görüştürmeme, ailelerin haber almasını engelleme bir insanlık suçudur. Bu ailelerin İmralı’ya gidip kardeşlerinin, evlatlarının durumunu öğrenme hakları vardır. Bu yasaklarla sadece zindandaki tutsaklara değil, ailelere de işkence yapılmaktadır.

BU ZULÜM DÜZENİNDEN AVRUPA KONSEYİ VE CPT DE SORUMLUDUR

Kuşkusuz bu durumdan Rêber Apo’ya yönelik uluslararası komploda yer alan devletler de sorumlu olduğu gibi; Türkiye’nin üye olduğu ve imzasını attığı kurumlar da sorumludur. Avrupa Konseyi ve CPT Türk devleti, İmralı’da hiçbir kurala uymadığı ve bir işkence düzeni kurduğu halde bu duruma karşı açık tutum ortaya koymamaktadırlar. İnsan haklarına sahip çıkmamaktadırlar. İnsan hakları ve Türk devletinin bağlı olduğu hukuk kuralları pazarlık konusu yapılamayacağı halde siyasi çıkarlar gereği Türk devletinin bu suçlarına göz yumulmaktadır. Türk devleti de bu tutumdan yararlanarak İmralı’da ve tüm zindanlarda baskı ve zulüm düzenini sürdürmektedir. Bu durumdan Avrupa Konseyi ve CPT de sorumludur.

İmralı’daki baskı düzeni şu anda zindanlarda daha farklı yöntemlerle sürdürülmektedir. İmralı’daki baskı ve zulümle ne amaçlanıyorsa zindanlardaki Kürt tutsaklar ve diğer siyasi tutsaklara yönelik baskı ve zulümle de aynı amaç güdülmektedir. Bugün zindanlardaki işkence ve zulüm 12 Eylül askeri faşist cunta zulüm ve baskı dönemindekinden daha boyutlu ve kapsamlı hale getirilmiştir. Çünkü soykırımcı sömürgecilik hem Kürt halkına hem de zindandaki tutsaklara yönelik zulüm ve baskısını yeni yol ve yöntemlerle daha da ağır hale getirmektedir. AKP-MHP faşizmi 6 yıldır yürüttüğü faşist zulüm ve baskı politikasını zindan koşullarında en ağır biçimde yürütmektedir. İmralı ve zindanlardaki tutsaklara yönelik zulüm AKP-MHP faşist iktidarının gerçek yüzü olmaktadır. AKP-MHP faşist iktidarı çöküşe giderken dışarıda yaptığı gibi zindanlarda da baskı ve zulmü artırmış bulunmaktadır. Bugün Türkiye halkları, demokrasi güçleri ve siyasi muhalifler AKP’nin birçok politikasına karşı çıkmaktadır. Aynı duyarlılığın başta İmralı olmak üzere zindanlardaki baskılara karşı da gösterilmesi gerekmektedir.

İmralı ve tüm zindanlar konusunda sorumluluk üstlenen AK, CPT, Türkiye’deki tüm insan hakları kuruluşları ve meclisteki cezaevi komisyonu başta İmralı olmak üzere tüm cezaevlerine giderek gerekli inceleme ve araştırmayı yapıp gözlemlerini kamuoyuna sunmalıdır. İmralı’dan hiçbir haber alınamıyor ve bu durum Rêber Apo’nun yaşamı ve sağlığı konusunda başta ailesi ve halkta olmak üzere herkeste ciddi kuşku ve endişelere yol açmaktadır.

İNSANIM DİYEN HERKES HAREKETE GEÇMELİDİR

İmralı ve zindandaki tutsaklar Kürt halkının onurudurlar. İmralı’da ve diğer zindanlarda uygulanan baskılar esas olarak Kürt halkına uygulanan baskılar olmaktadır. İmralı’da uygulanan baskı, tecrit ve işkence sistemine karşı Kürt halkı kesintisiz bir mücadele içerisindedir. Bu mücadele daha da büyütülmeli, İmralı’daki tecrit ve zindanlardaki baskılar kırılarak Rêber Apo’nun sağlığı ve yaşamı konusunda bilgi alınmasını sağlatmalıdır. İmralı’daki tecrit ve zindanlardaki baskı için başta Kürt halkı ve dostları olmak üzere vicdanlı olan, kendini sorumlu hisseden ve insanım diyen herkesin daha fazla harekete geçmesi gerekmektedir.”

(rb)

Bunları da beğenebilirsin