KNK: IŞİD ile mücadele sadece SDG’ye bırakılamaz

Rojava’nın DAİŞ tehdidini kontrol altına almak için uluslararası desteğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan KNK, tüm küresel güçlere çağrıda bulundu.

Kürt Ulusal Kongresi (KNK), DAIŞ tehdidine yönelik, uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunan bir mesaj yayınladı. Birçok DAIŞ’li tutuklunun hala serbest olduğunu ve DAIŞ’in uyuyan hücrelerinin  aktif hale gelirken tehlikenin sona ermediğine dikkat çeken KNK, DAIŞ sorununun küresel güvenliğe yönelik bir tehdit olduğunu vurguladı. Çetelere destek veren Türk devletine karşı da tavır alınması gerektiğini kaydeden KNK; küresel tüm güçleri, DAIŞ’e katılan vatandaşlarının ülkelerine geri dönüşlerinin kolaylaştırılması veya suçlarından dolayı yargılanmaları için uluslararası bir mahkemenin kurulmasına destek verilmesini; Türk devletinin siyasi ve diplomatik olarak tecrit edilmesini veya DAIŞ’e desteklerinden dolayı uluslararası bir mahkeme önüne çıkarılmasını; Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne desteğin arttırılmasını ve resmi tanınırlığının sağlanmasını istedi.

KNK’nin açıklamasının tamamı şöyle:

“Bugün, 26 Ocak 2015’te IŞİD’in gerçekleştirdiği acımasız kuşatmanın ardından Kobanê’nin kurtuluşunun yedinci yıl dönümünde, bu soykırımcı terör örgütü bir kez daha ortaya çıkmakta ve Suriye halkları için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Kürt halkı ve müttefikleri, bölgesel ve küresel güvenliğe yönelik bu tehdidi sona erdirmek için savaşta canlarını veren 12 binden fazla savaşçı ile IŞİD’in sözde halifeliğini ortadan kaldırmak için büyük fedakarlıklar yaptı. Ne yazık ki bu fedakarlıklar devam ediyor.

20 Ocak’ta IŞİD, Suriye’nin kuzeyindeki Heseke’nin Ghweran mahallesindeki Sinaa Cezaevi’ne, burada tutulan 5 bin IŞİD üyesini kurtarmak için bir saldırı düzenledi. Binlerce mahkumun kaçmasıyla sonuçlanan bu saldırı, IŞİD’in Suriye’de yıllar önce Kürt ve müttefik güçler tarafından mağlup edilmesinden bu yana bölgedeki en büyük ve en tehlikeli gelişme oldu. Sinaa Cezaevinde tutulanların çoğu, şu anda çok etnik gruptan oluşan, çok dinli Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin (KDSÖY) kontrolü altındaki bölgelere karşı savaş yürüten IŞİD komutanlarıydı. Cezaevinden kaçışın amacı, KDSÖY bölgelerindeki güvenlik durumunu istikrarsızlaştırmak ve IŞİD’in güç ve toprak kontrolünü yeniden kazanması için bir fırsat sağlamak. Bu son olay için birincil motivasyon, birçok dış gücün, Kuzey ve Doğu Suriye’deki çeşitli etnik ve dini toplulukların yerel yönetimde bir arada yaşamasını ve eşit temsilini ve katılımını sağlayan ve cinsiyet eşitliğini ve kadınların özgürlüğünü ön planda tutan demokratik KDSÖY modeliyle ilgili memnuniyetsizliğidir. Türk devleti uzun süredir Arap topluluklarını ve Kuzey ve Doğu Suriye’deki diğerlerini KDSÖY ‘e karşı çıkmaya teşvik etmeye çalıştı, ancak bu çabalar defalarca başarısız oldu. Aksine, tüm yerel toplulukların desteği, IŞİD kalıntılarına ve diğer cihatçı terör gruplarının tehditlerine karşı güçlü bir şekilde duran KDSÖY ve yerel güvenlik güçleri için büyük bir güç kaynağı olmuştur.

IŞİD’LE MÜCADELE SADECE SDG’YE BIRAKILAMAZ

Bu büyük ölçekli, koordineli cezaevi kaçışı, bölgesel güçlerin desteğiyle gerçekleşti. Suriye rejimi IŞİD sızmalarına göz yumarak yardım ederken; Türk devleti ve ordusu, firar eden teröristleri takip eden Suriye Demokratik Güçleri (SDG) içinde olduğu Kürtleri ve diğerlerini hedef almak için savaş uçakları ve insansız hava araçları kullanmaya devam ederek ve Türkiye destekli cihatçı vekil çete gruplarının yüzlerce üyesini Türk askeri işgali altındaki Serêkaniye (Ras al-Ayn) ve Girê Spî (Tal Abyad) gibi bölgelerden kaçan IŞİD mahkumlarına yardım etmek için Haseke çevresindeki köylere taşıyarak bu operasyona daha aktif destek sağladı. 20 Ocak’tan bu yana SDG güçleri bu tehlikeli yeni gelişmeyi ele almak için kahramanca savaşıyor. Birçok IŞİD mahkumu hala serbest ve IŞİD’in uyuyan hücreleri aktif hale gelirken tehlike sona ermiş değildir. IŞİD ve destekçilerine karşı devam eden mücadele sadece SDG’ye ve KDSÖY’nin siyasi liderliğine bırakılamaz –küresel güvenliğe yönelik bir tehdittir ve Avrupa’da ve dünyanın geri kalanında çeşitli ülkelerin vatandaşları olan IŞİD üyelerini içeren bir tehdittir.

Kuzey ve Doğu Suriye/Rojava’da tutulan DAİŞ esirleri arasında vatandaşları bulunan ülkeler, birkaç istisna dışında, vatandaşlarını adalete teslim edilmek üzere ülkelerine geri götürmeyi reddederek SDG ve KDSÖY ‘e bıraktı. Ayrıca uluslararası toplum, IŞİD’li tutukluların yargılanması için uluslararası bir mahkemenin kurulmasını desteklemeyi reddetti. SDG’nin DAİŞ’e karşı verdiği savaşta yaptığı fedakarlıklardan yararlanan dünya güçleri, az önce gördüğümüz gibi her an patlayabilecek bir saatli bomba olarak binlerce vatandaşını Kuzey ve Doğu Suriye’ye bıraktı. SDG ve KDSÖY’nin DAİŞ’e karşı kazanılan zaferi korumak ve bu grubun yeniden ortaya çıkmasını engellemek için yaptığı çalışmalara destek vermek yerine, Suriye Kürtlerine, SDG ve KDSÖY’e açıkça düşman olan ve çeşitli cihatçı vekil çetelere doğrudan askeri harekat ve destek yoluyla bölgenin istikrarını bozmak için durmaksızın çalışan Türk devleti ile ittifaklarını sürdürmeye öncelik verdiler.

Türk devletinin cihatçı gruplara verdiği destek de dahil olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye’de devam eden eylemlerinin DAİŞ’e karşı savaşta elde edilen zorlu kazanımları riske attığını bir kez daha vurguluyoruz. Bu nedenle, bu tehdide son vermek için samimi bir istek duyan her devlet derhal harekete geçmeli ve Türk rejimine karşı net tavır almalıdır.

Bu nedenle BM’yi, NATO’yu, IŞİD’i Yenmek için Küresel Koalisyonu, AB’yi, Afrika Birliği’ni ve Arap Ligi’ni aşağıdakileri yapmaya çağırıyoruz:

1. IŞİD’e katılan vatandaşlarının ülkelerine geri dönüşlerinin kolaylaştırılması veya suçlarından dolayı yargılanmaları için uluslararası bir mahkemenin kurulmasına destek verilmesi ve

2. Türk devletini siyasi ve diplomatik olarak tecrit etmek ve/veya IŞİD’e geçmişteki ve şimdiki sponsorluğu ve diğer desteklerinden dolayı uluslararası bir mahkeme önüne çıkarmak ve

3. KDSÖY ‘e desteği artırın ve KDSÖY ‘i resmi tanınırlık sağlayın.”

 

Bunları da beğenebilirsin