‘Türk dizileri işgalin bir parçasıdır’

Pazar, 29 Eyl 2019 – 10:11  BÊRÎVAN ELÎ-SEMÎRA ŞAHABΠ

Türkiye’nin Başur’a yönelik işgal politikaları yıllardır devam ederken, bir yanda da kültürel, sanat, ekonomi alanda saldırılarını sürdürüyor. Türkiye, uzun yıllardır Kürdistan Bölgesi’ni dil, kültür, sanat, eğitim, ekonomi konularında bir “Sömürge” olarak görüyor. Bu temelde de Türkiye, tüm bu alanları resmen işgal etmiş durumda. Türkiye, diziler aracılığıyla Kürdistan Bölgesi’nde büyük bir yozlaşma, kültür erozyonuna neden oluyor.

Türkiye, Kürdistan Bölgesi’nde ihraç ettiği dizilerle kültürel, dil, sanat alanında büyük bir tahribata neden olduğu gibi bir yandan da bu dizilerden büyük bir ekonomik gelir elde ediyor.

2018 yılı istatistiklerine göre, Türkiye dizilerden her yıl 350 milyon dolar kazanıyor. Türkiye 2023 yılına kadar dizi gelirlerini yıllık bir milyar dolara çıkarmak istiyor.

Kıyafet reklamları

Yayınlanan dizilerde Türkiye’de satılamayan kıyafetlerin reklamı yapılıyor ve satılamayan kıyafetlerin Kürdistan Bölgesi’ne göndermek istiyor. Edinilen bilgilere göre, Türkiye’den Başur’a getirilen kıyafetler kalitesiz olmasına rağmen yüksek fiyata satılıyor. Türk kıyafetlerine özendirilen Kürt gençlerinin Kürtleri yansıtan kıyafetlere olan ilgileri azalıyor. 2018 yılı verilerine göre, Türk devleti giyim sektöründen yılda 15 milyar dolar kazanıyor.

Dizilerden elde edilen kazanç Kürtlere bomba olarak dönüyor

Türk devleti son yıllarda Başur’a yönelik işgal saldırılarını arttırdı. Araştırmalara göre, silah ve bombalar dizilerden elde edilen paralarla satın alınıyor. Başka bir deyişle dizilerden elde edilen gelirler, Kürdistan’a silah ve bomba olarak geri dönüyor. Verilere göre, Türkiye 2017 yılında silahlanmaya 19 milyar dolar harcayarak, en çok bütçeyi askeri alana harcadı. Türk devleti askeri harcamalara ayırdığı bütçenin büyük bir kısmını Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne karşı ve Kürtlere karşı kullanmıştır. 

Toplum değerlerinin altına dinamit yerleştiriliyor. 

Türkiye Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye’de bir dizinin 55 bölümü üzerinde yaptığı araştırmada dizilerin şiddete ve suça teşvik ettiği ortaya çıkmıştır. 55 bölümlük bir dizide 411 ölüm, 152 yaralı, 137 saldırı, 147 dayak, 155 tokat, 175 savaş, 110 işkence, 194 taciz, 145 silahlı çatışma olayı geçiyor.

Dizilerin Başur toplumu üzerindeki etkileri

Başur’da Türk dizileri 2007’den bu yana yayınlanıyor. 2013’ten sonra Türk dizileri daha fazla yayınlanmaya başladı. Edinilen bilgilere göre, Türk dizilerinin her bir bölümü 30 bin dolara satın alınıyor. Kürdistan Bölgesi’nde her yıl en az 10 Türk dizinin Sorani lehçesiyle dublaj yapılıyor. Her dizi en az 120-200 bölümden oluşuyor. Dizilerin her bir bölümü 90 ile 120 dakika arasında değişiyor. Dublajı yapılan dizinin her dakikası için 12- 18 dolar veriliyor. Bir bölümü 90 dakika süren bir dizinin dublajı için bin 620 dolar harcanıyor. 200 bölümden oluşan dizilerin dublajı 324 bin doları buluyor. Kürdistan Bölgesi’nde yayınlanan Türk dizilerinin bölüm sayısı 900 ile 2 bin bölüme kadar ulaşıyor.

Şiddet, ailelerin dağılması ve ahlak

Türk dizileri kadın erkek ilişkilerine, aile ilişkilerine ve ahlaki değerlere de büyük zarar veriyor. Film ve dizilerdeki senaryoların çoğu gerçek hayatta yaşanıyor. Başur’da Türk dizileri yayınlanmaya başladığından bu yana şiddet olaylarında gözle görülür bir artış yaşanmaya başladı. 2009 yılından 2019 yılına kadar 3 bin 687 kadın öldürüldü, yakıldı ya da kendileri yaktıkları iddia edildi. Yine 2 bin 537’den fazla kadın cinsel istismara maruz kaldı.

Çocuk istismarı ve kimsesiz çocuklar

Irak ve Başur’da son dönemde çocuklara yönelik istismar olaylarında artış yaşanmaya başladı. Uzmanlar, istismar olaylarından temel nedenlerinden birinin yayınlanan yabancı diziler olduğunu belirtiyor. Bu yıl Dihok’ta 11 yaşındaki bir çocuk bir erkek tarafından istismara maruz kaldı ve ardından vahşice katledildi. Aynı gün Irak’ta benzer bir olay yaşandı.

‘Boşanmalara sebep oluyor’

Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde boşanma oranlarında artış yaşanıyor. Irak yetkilileri bir yıllık boşanma oranlarını açıkladıklarında, boşanma nedenlerinin başında Türk dizilerin olduğunu kaydediyor.

‘Hırsızlığa teşvik ediyor’

Başur’da neredeyse yok denilecek kadar az olan hırsızlık olayları da Türk dizilerinin yayınlanmasından sonra artmaya başladı. Türk dizileri, Başur’daki birçok kanalda yayınlanıyor. Ama bölgede denetleme sistemi yok. Yabancı diziler Aydınlanma Bakanlığı’ndan onay alamdan ve denetlemeden geçmeden doğrudan şirketler aracılığıyla yayınlanıyor. Aydınlanma Bakanlığı yalnızca film sahnelerine ilişkin şikayetler olduğunda televizyon kanalına ceza kesebiliyor.  

Yabancı program ve dizileri denetleme kurumlarının olmadığını söyleyen Süleymaniye Aydınlanma Yönetimi Sorumlusu Babekir Direyi, “Televizyon kanalları ve şirketler bu dizileri doğrudan alıp yayınlıyorlar. Partilere bağlı televizyonlar da aynı şeyi yapıyor. Bölgedeki televizyon ve kanal şirketlerinin hepsi iktidar partilere bağlıdır. Bir dizinin veya filmin yayınlanmasını durdurabilmemiz için şikayet gelmesi gerekiyor. Şikayet gelirse harekete geçebiliriz. Bir ara bir kampanya başlatıldı ve Kurdsat artık Türk filmlerini yayınlamamaya başladı. Yabancı dizilerin yayınlanmasına tepki olarak kampanyalar başlatıldığında veya gündeme getirildiğinde sonuç alıyor. Toplum sessiz kalınca, televizyon kanalları istediklerini yapıyorlar” dedi. 

Kamuoyunun yabancı dizilere yönelik artan tepkileri üzerine Diyanet İşleri Bakanlığı, Aydınlanma Yönetimi’ni çağrıda bulunarak yabancı dizilere özellikle de Türk dizilerine bir ölçü getirmelerini ve sorumluluklarını yerine getirmesini istedi. 

‘Ticari kazanç var, hassasiyet yok’

Yabancı diziler üzerinden ticari kazanç sağlandığını bu nedenle toplum hassasiyetlerinin göz ardı edildiğine dikkat çeken Sosyolog Serkewt Ebdulqadir, “Bir ülkede, bir toplumda dizi yapıldığında o toplumun kültürünü, dilini, ulusunu anlatmalı. Oysa çekilen diziler ticari amaçla yapılıyor. Türk diziyeri de bu temelde yapılıp, Kürdistan Bölgesi’ne gönderiliyor. Bu nedenle dizilerde toplum hassasiyetleri göz önünde bulundurulmuyor. Günümüzde baktığımızda eskiye oranla suç işleme oranlarında artış var. Yabancı diziler özellikle Türk dizileri aileler üzerinde çok kötü bir etki yaratmıştır. Aile içerisindeki sorunların artmasına neden olmuştur. Yabancı diziler yurttaşların zamanlarını boşa harcamalarına neden oluyor. Bazı dizileri 200-300 bölüme kadar uzatıyorlar. İzleyiciler kendilerini dizinin bir karakteri gibi görüyor. Fertleri aileden ve toplumdan uzaklaştıran bu filmler kişilerin kendini topluma ait görmemelerine sebep oluyor” ifadelerini kullandı.

‘Diziler çocukları suça itiyor’

Çocukların dizilerdeki şiddet sahnelerinden etkilendiğini kaydeden Serkewt Ebdulqadir, “Dizilerde öldürme, şiddet sahneleri çocukları suç işlemeye itiyor. Türk dizilerinde bıçaklı sahneleri çok gösteriyorlar. Gençlerimiz dizileri izlediğinde bu suçlu karakterleri taklit ediyor. Bunun en canlı örneği de Süleymaniye’de oldu. İki genç bir telefon için arkadaşlarını öldürdü. Yine Hewlêr’de bir genç babasını öldürdü” şeklinde konuştu.

Dizilerin Kürt kültürü, toplumu ve ekonomisi üzerinde kötü etki yarattığını söyleyen Serkewt Ebdulqadir, “Diziler direk yayınlanıyor. Ancak dizilerde gösterilenler Kürt kültüründen ve ahlakından uzaktır” dedi.

‘Tedbir alınmalıdır’

Aydınlanma Bakanlığı’na, Eğitim Bakanlığına ve Yüksek Eğitim Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, yabancı dizilere bir sınır getirilmesini isteyen Serkewt Ebdulqadir, “Aydınlanma Bakanı yabancı dizilere bir sınır getirilmesi için adım atmalıdır. Yüksek Eğitim Bakanlığı’na ricada bulunuyoruz,  sınavlarda her türlü dizileri yasaklasınlar. Çünkü çok kötü etkileri var. Bu dizilerle yüksek eğitime ve topluma saygısızlık ediliyor. Yabancı dizilere bir sınır getirilmezse çok kötü olaylarla karşı karşıya kalırız.” şeklinde konuştu.

 ‘Kürt sanatı kötü bir süreç yaşıyor’

Başur’da Kürt sanatının kötü bir süreç yaşadığını kaydeden Yönetmen ve Sinema Yapımcısı Gezize Omer, “Ülkemizde sanattan çok az bahsediliyor. Bir sanatçı olarak Kürt sanatının çok iyi yerlerde olduğunu söyleyemem. Raperin’den sonra hükümetimiz, parlamentomuz ve yönetimlerimiz oldu. Yine bize ait birçok televizyon kanalı açıldı. Ekranlarımızda daha çok Kürt filmlerini ve bize ait dizileri izlemeyi umuyorduk. Televizyonlar, Kürt diziler için açılan şirketlere sahip olmalıydı. Ancak ne yazık ki bu hayalimiz gerçekleşmedi. Var olan tablo içer acısıdır. Kürt televizyonları, ‘Kürt filmlerinin senaryoları zayıf ve yönetmenler sözlerini tutmadığı için biz de yabancı dizilere yöneliyoruz’ diyor. Ben bu cevabı tatmin edici bulmuyorum. Televizyonlarda Türk dizileri ilk sırada yer alıyor. Fars, Arapça, Meksika, Kore vb. diziler yayınlanıyor. Çocuklarımız bu dizileri izleyince Hint kıyafetlerine özeniyorlar. Biz farkına varmadan toplumumuzun içine girdiler” dedi.

 ‘Kürt sanatının gelişmesine izin verilmiyor’

Başur’da Kürt sanatının gelişmesine izin verilmediğini dile getiren Gezize Omer, “Elimde 30 bölümden oluşan bir dizinin senaryosu var ama sponsor olacak şirket yok. Arap ülkelerinde her yıl Ramazan ayında birçok sanat eseri yayınlanıyor. Bütün Arap toplumu bu sanat eserinin etrafında toplanıyor. Televizyonları kendi eserleri için çalışıyor. Ancak şuana kadar bir televizyon kanalımızın, ‘Elinizde eser varsa gelin sizin için yapalım’ dediğine şahit olmadım. Ben şimdi Kürt bir film hazırlıyorum. Kürt kanalları bu filmi talep etmeliler. Hem toplumumuz için iyi hem de bölgeye maddi kazanç sağlar. Ancak burada bir çalışma sistemi yok. Toplumumuz Kürt kanallarında toplumu ilgilendiren konuların olmasını istiyor” ifadelerini kullandı.

Şuana kadar 8 hükümetin değiştiğini ancak hiçbir kabinede sanat çalışmalarından ve sanatçıların haklarından söz edilmediğini, vurgulayan Gezize Omer, “Bakanlıklarımız kendi görevlerinde uzman değiller. Var olan televizyon ve şirketlerin hepsi partilere bağlıdır. Sorumsuzluk ve ilgisizlik nedeniyle Kürt sanatçılar umutsuzluğa kapılıyor. Hepimiz bu durumdan sorumluyuz. Kürt sanatçılar olarak yan yana geldiğimizde yaptığımız tek şey birbirimize derdimizi anlatmak. Ancak daha fazlasına ihtiyaç var” şeklinde konuştu.

(hb/eo)

Bunları da beğenebilirsin