‘Kürdistan Kürtlerin eliyle Kürtlere yasaklanmış’

Xurbet Tallî / ROJNEWS

Şengal, Rojava ve Mexmur’a yönelik saldırıların Demokratik Modernite sistemine saldırı olduğunu belirten Şehit Rustem Cudi (Mexmur) Halk Meclisi Eşbaşkanı Filiz Budak, “Mexmur’a yönelik her saldırı Irak topraklarına, Birleşmiş Milletler iradesine ve özgürlüğü arayan özgür Kürt bireyine yönelik saldırılardır” dedi.

Şehit Rustem Cudi Mülteci Kampı Halk Meclisi Eşbaşkanı Filiz Budak, işgalci Türk devletinin Mexmur’a yönelik saldırıları, KDP’nin yıllardır Mexmur kampına yönelik uyguladığı ambargo ve DAİŞ sorununa ilişkin ajansımıza konuştu.

Şehit Rustem Cudi Mülteci Kampı (Mexmur) Halk Meclisi Eşbaşkanı Filiz Budak, mülteci kampının oluşum nedenlerine dikkat çekerek şunları belirtti: “1998 yılından beri Mexmur Kampında yaşıyoruz. Kuşkusuz bu kampta bulunmamızın sebebi Türk devletinin köyleri yakmaları, tutuklamaları, katletmeleri, halka baskı uygulayıp zulmetmesi, halkın teslim almak istemesi, onlara Türklük dayatması vb. sebeplerdir. 90’lı yılların Kuzey Kürdistan’da mücadelenin en zor yılları olduğu biliniyor. Bu süreçte Kürdistan Özgürlük Hareketine bağlı olan halk Türk devletinin en vahşi saldırılarına maruz kaldı. Şu anda Mexmur Kampı’nda yaşayanlar o dönemde saldırıya uğrayan ve göç etmek zorunda kalan insanların bir parçası. Türk devletinin Mexmur Kampı halkına yönelik saldırıları 1990’lardan beri devam ediyor. Esasında Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin kuruluşundan bu yana devam ediyor. Elbette mülteci kampının oluşmasıyla beraber özel savaş, psikolojik saldırılar, kampa farklı ellerle girme gibi farklı bir boyuta geçtiler. Bütün bunlar yetmeyince hava saldırılarına başladılar. Türk devleti bugüne kadar bu saldırılarını sürdürüyor.”

‘DAİŞ’in yenildiği alanlarda Türk devleti intikam almak istiyor’

Konuşmasının devamında DAİŞ çetelerinin saldırılarına değinen Budak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilindiği üzere 2014 yılında DAİŞ çetelerinin Rojava ve Güney Kürdistan’da; Musul, Şengal, Mexmur gibi alanlarda bir saldırı dalgası yaşandı. Kamp, o dönem boşaltıldı. Şehitlerimiz ve yarılarımız oldu. Mexmur halkının özsavunma birlikleri ve halkın çağrısıyla HPG ve YJA-Star gerillaların resmi bir şekilde Mexmur’a gelmesiyle kıran kırana yaşanan bir mücadele sonrası Mexmur özgürleştirildi. Burada DAİŞ çetelerinin ilk yenilgisi yaşandı. Bu, başarının ilk adımı oldu. Bununla bağlantılı olarak Şengal ve Rojava’da da DAİŞ çeteleri yenilgi yaşadı. Kürt Özgürlük Hareketi ve Demokratik Modernite etrafında örgütlenen, özgür Kürt kimliğini sahiplenen halk, DAİŞ çetelerine karşı topyekûn direnişe geçti. Halkın DAİŞ’e karşı verilen savaşta gerillanın yanında durmasında eksiklikler yaşanmış olsa da bir devrimci halk savaşı dalgasının yaşandığı belirtilebilir. Kamp, özgürleştirildikten sonra halk kampa geri döndü. DAİŞ çetelerinin saldırıları yine durmadı. Taciz ateşleri, intihar eylemi girişimleri gibi değişik saldırı yöntemlerini sürdürdüler. Bu saldırılarda insanlarımız şehit düştü ve bu saldırılar hala devam ediyor. 2020, 2021 ve 2022 yıllarında da saldırılar yaşandı. DAİŞ çetelerinin kampa yönelik tehlikesi devam ediyor. Koalisyon güçlerinin bu konuda bir arayışı var ancak bilindiği gibi DAİŞ çetelerini koruyanlar da var. DAİŞ’in Şengal, Mexmur ve Rojava’da yenilmesiyle beraber Türk devleti intikam almak için devreye girdi. 2014-2017 yılları arasında DAİŞ saldırılarında başarılı olamadı. 2017’den sonra ise Türk devleti hava saldırılarına başladı. Türk devletinin kampa yönelik ilk hava saldırısı 2017 yılının Aralık ayında gerçekleşti. Saldırılar yer yer kamp çevresinde, yer yer kamp içerisinde devam etti. Bu kamp, bir mülteci kampıdır. Irak toprakları içerisindedir. Birleşmiş Milletler çatısı altındadır. Siyasi mültecilik statüsünü 1996 yılından bu yana elde etmiştir. Uluslararası alanda da de böyle tanımlanmaktadır. Tüm bunlara rağmen Türk devleti kampa yönelik hava saldırıları gerçekleştirmektedir. Biz kamp halkı olarak DAİŞ çetelerinin başaramayıp yenildiği alanlarda Türk devletinin intikam aldığını belirtiyoruz. Zira DAİŞ çeteleri Mexmur, Şengal ve Rojava’da yenilgiye uğradı, Türk devleti de buralara yönelik saldırılar gerçekleştiriyor. Şengal’e yönelik soykırım saldırıları, Rojava ve Mexmur’a yönelik katliamlar büyük bir tehlike barındırıyor ve dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Irak toprakları içerisinde yaşadığımız için Irak hükümetinin hava sahasını Türk devletine kapatması gerekiyor. Bununla birlikte bizler Birleşmiş Milletler çatısı altında yaşadığımız için BM, bizim savunmamızdan sorumludur. BM, her ne kadar uluslararası alanda kampın güvenliği ve ihtiyaçlarının karşılanması için bir fon alsa da kamp halkı için 2014’ten bu yana herhangi bir hizmette bulunmamıştır. Bunun da ötesinde kampı korumamaktadır. Mexmur, havadan Türk devletinin saldırılarıyla, karadan ise DAİŞ çetelerinin saldırılarıyla karşı karşıyadır. Bu durum, halka yönelik büyük bir tehlike barındırıyor. Havadan yaşanan saldırılar çocukların oyun alanlarına, evlere ve parklara yönelik düzenleniyor.”

‘3 yıldır ambargo uygulanıyor’

Filiz Budak, sözlerini şöyle sürdürdü: “2019 yılında devreye bir ambargo koydular. Yani saldırıların yüzü değişti. Var olan saldırılara bir yenisi eklendi. Türk devletinin ve DAİŞ çetelerinin Mexmur’a yönelik saldırılarının artmasının sebebi, Mexmur’un ablukaya alınmasından kaynaklanıyor. Bu kuşatma Barzani ailesi, KDP ve Kürdistan Bölgesi hükümeti tarafından yürütülmektedir. Bu kuşatma bir üçgen çıkarıyor ortaya. Bu üçgende Mexmur, Şengal ve Rojava’ya saldırılar gerçekleştiliyor. Saldırının bu alanlarda gerçekleşmesinin sebebi ulus-devlet alternatifinin kurulduğu demokratik ulus-devlet sisteminin inşa edilmesidir. Mexmur, Şengal ve Rojava’ya yönelik saldırıların demokratik ulus sistemine, Önder Apo’nun düşünce, felsefene, Önder Apo şahsında Kürt halkının varlığına yönelik bir saldırı olduğu sonucuna varıyoruz. Temmuz 2019’dan bu yana kampa ambargo uygulanıyor ve Mexmur halkının Hewlêr’e girmesi engelleniyor. Hewlêr de Kürdistan Bölgesi’nin bir parçası olduğu için Kürdistan’ın Kürtler tarafından Kürtlere yasaklandığı söylenebilir. Bu ambargo sırasında kamp halkı çok ciddi zarar gördü. Bundan önce federasyonun kurulmuş olması, Kürdistan topraklarının bir kısmının halkın gönlünde özgür olması fikri vardı ama artık tam tersi; bir güvensizlik ve yenilgi görülüyor. İnsanlar kampın yaşlılarına sorduğunda derler ki; ‘90’lı yıllarda güneyden kuzeye mülteci olduklarında evlerimizin bir odasını onlar için boşalttık, çocuklarımızın kıyafetlerini çocukları için ayırdık, ekmeğimizi onlarla paylaştık.’ Türk devletinin saldırılarından sonra aynı düşünceyle Güney Kürdistan’a sığındık ama KDP’nin ve Barzani ailesinin saldırılarıyla karşılaştık. Barzani ailesinin kampa yönelik yaptığı saldırılar az değil. Mexmur halkı Güney Kürdistan’a geçtikleri günden beri başlarına gelmeyen kalmadı. Kampta yaşayanların kafaları kesildi, tutuklananlar Türkiye’ye teslim edildi, birçok kişi hapsedildi vb. 28 yıl boyunca Türk devletinin bu topluluğa yapmak istediği tüm saldırıları Barzani ailesi gerçekleştirdi. Yaptırımlar, baskınlar, silahlı saldırılar, 94 yılındaki ambargo ve en son uygular kesintisiz bir şekilde devam etti. Uygulanan ambargodan dolayı birçok kişi hayatını kaybetti. Kamp halkı ekonomik geçimini Kürdistan Bölgesi ve Hewlêr üzerinden sağlıyordu. Ambargo, kampın ekonomik sorununu tehlikeli boyutlara ulaştırdı. Mülteci kampı olmasından kaynaklı olarak sağlık ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde ilaç bulunamıyor. Ambargo, hastaların tedavi edilmesini de engelliyor. Kamp halkının bir kaşık suda boğulması ve iradelerinin teslim alınması için alınan ambargo kararını Barzani ailesi tarafından hayata geçiriliyor. Kamp halkı direnişiyle onlara baş eğmemiş, kendilerini onlara muhtaç etmemiştir. Bu başlı başına tarihi bir direniştir. Ambargo, üçüncü yılını geride bırakmak üzeredir. Bu güne değin kimse onların kapısına girmedi ve gitmeyecektir de. Halk duruşu ve direnişiyle bu saldırıya en büyük darbeyi vurmuştur. Bu saldırı sürecinde birçok hasta vardı, tedavi olması gereken. Tedavileri gerçekleşmediği için yaşamlarını yitirdiler. Kimi çocuklar daha doğmadan, annelerinin karnında öldü. Ambargo ve imkansızlıklar devam ediyor. Kamp, tamamen öz gücüne, öz savunmasına dayanarak ayakta kalmaya çalışan bir kamptır. Bu halk hem Türk devletinin hava saldırılarına, hem DAİŞ çetelerinin saldırılarına hem de Barzani ailesinin yardımıyla Medya Savunma Alanlarına yönelik başlatılan işgal saldırılarına karşı öz gücüne dayanarak durmanın gayreti içerisindedir. Halk, öz gücüne dayanırsa hiçbir güç ne onlara güç geçirebilir ne de onları yok edebilir.”

‘Düşmandan medet ummak en büyük gaflettir’

Filiz Budak, son olarak şu uyarılarda ve çağrılarda bulundu: “Kamp halkı olarak şunu söyleyebiliriz, düşmandan medet ummak en büyük gaflettir. Kürt halkı içerisinde bulunduğumuz bu yüzyılda kendini sahiplenmeli ve ulusallaşmasını inşa etmelidir. Mexmur, bir mülteci kampıdır, tüm Kürtlerin bu kampı sahiplenmesi gerekiyor. BM, görev ve sorumluklarını yerine getirmek zorundadır. Bu kampın statüsünü tanıyorlarsa sorumluluklarını yerine getirmek zorundalar. Yok, eğer kabul etmiyorsa bu statüyü, o zaman da uluslararası alanda hesap vermek zorundalar. Yıllardır kamp adına imkanlar yaratıyorlar ancak halkın hizmetine koymuyorlar. Bir Kürt nerede olursa olsun Türk devletinin yaptıklarının hafızasının silinmemesi için bu kampı sahiplenmesi gerekiyor. Hiçbir Kürt kentini, köyünü terk edip yeni bir kampın kurulmaması için, Kürdistan’ın Kürtsüz kalmaması için kampın sahiplenmesi gerekiyor. Kadınlara, gençlere, vicdan ve ahlak sahibi insanlara, tüm insanlığa ve insanlık değerine sahip çıkma çağrısında bulunuyoruz. Mexmur da bu kapsamdadır. Mexmur’a yönelik her saldırı Irak topraklarına, Birleşmiş Milletler iradesine ve özgürlüğü arayan özgür Kürt bireyine yönelik saldırılardır.”

 

Bunları da beğenebilirsin