Lozan Anlaşması ve Türkiye’nin hayalleri

Çarşamba, 24 Tem 2019 – 08:56  DANA OMER / SILÊMANÎ

Lozan Anlaşması 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde imzalandı. Anlaşma öncesi 20 Kasım 1922’de toplanan kongreye İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya ve Sırbistan katıldı. Ukrayna, Gürcistan ve Bulgaristan ise yedek üyeler olarak kongreye dahil oldu.

Yapılan kongrede iki taraf arasında tartışmalar yürütüldü. Taraflardan birisi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde yeniden inşa edilmeye çalışılan Osmanlı devleti olurken, diğer taraf ise 1’inci Dünya Savaş’ında galip gelen İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Slovenya, Sırbistan, Romanya ve Yugoslavya gibi devletler oldu. Kongre, Osmanlı’nın hakim olduğu toprakların paylaşılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının belirlenmesi üzerine toplanmıştı.

Kongrede Türkiye’yi İsmet İnönü, Başbakan Hasan Rauf ve Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal temsil etmişti. Kongrenin ilk oturumunda Birinci Dünya Savaş’ından galip gelen devletler ve Türkiye arasında bir anlaşma sağlanamadı. Özelikle Musul ve Trakya üzerine yoğun tartışmalar yaşandı.

Türkiye’nin önerisi üzerine kongre 23 Nisan 1923’te ikinci kez bir araya gelindi. Türkiye kongreye yüz sayfadan oluşan bir rapor sundu. Kongre, 3 ay boyunca Osmanlı Devleti’nden geriye kalan topraklarının paylaşılmasını tartıştı. Kongre, 17 Temmuz tarihinde bir sonuca ulaştı. Ancak İsmet İnönü kongrenin antlaşma maddelerini Mustafa Kemal Atatürk’ün onayından geçirdikten sonra imzaladı. Bunun üzerine 123 madde ve 2 eklemeden oluşan antlaşma 24 Temmuz’da imzalandı.

Türkiye ne kazandı, ne kaybetti?

Lozan Anlaşması’na göre Türkiye Cumhuriyeti yeniden kuruldu. Antlaşmaya göre Türkiye’nin sınırları Anadolu’nun Doğusu ve Güney Doğu Anadolu (Kuzey Kürdistan) olarak belirlendi.

Türkiye kongreye katılan ülkelerden Kürtler ve Ermenilerin devlet kurmaması için garanti aldı. Türkiye bin 800 kilometre olan Suriye’nin İskenderiye vilayetine de el koydu. Efrin’in karşısında yer alan vilayetin adını Hatay yaptı. Savaş tazminatı ödemesine de son verilen Türkiye ekonomik olarak kazanç sağladı.

Türkiye’nin Lozan Anlaşması’nda kaybettiği ya da elde edemediği şey Musul vilayeti oldu. Türkiye 97 yıldır Musul’u almak için değişik planlar yapmaktadır. Türkiye’nin resmi yetkilileri halen Musul’un Misakı Milli sınırları içerisinde olduğunu ifade ediyor.

Osmanlı devleti dağıldıktan sonra şuan Irak ve Başur Kürdistan olarak bilinen Mezopotamya’nın büyük bölümü İngiltere’nin eline geçti. Irak devletinin coğrafyası belirlenirken, Güney de Irak’ın sınırlarına dahil edildi. Türkiye bu durumu kabul etmeyip bölgeyi işgal edeceği tehdidinde bulundu. Bu konu hakkında Lozan kongresinde geniş tartışmalar yapılsa da herhangi bir sonuca ulaşılamadı.

Lozan Antlaşması’nda Musul sorunu 1’inci Dünya Savaş’ından sonra kurulan Birleşmiş Milletler tarafından çözülmesi kararlaştırıldı. Daha sonra bu sorun ile ilgilenilmesi için bir komisyon kuruldu. Komisyon bir rapor hazırladı. Rapora göre Kürt, Arap ve Türkmenlerin yaşadığı bölgenin Irak Hükümeti tarafından yönetilmesi kararlaştırıldı.

Birleşmiş Milletler bu raporu kabul etti ancak Türkiye raporu ret etti. Tarihi belgelerde bu durum şöyle açıklanıyor, “Türkiye Birleşmiş Milletlerin hazırladığı rapora karşı ciddi tepkiler gösterdi. Ancak o dönem Türkiye kendi iç sorunları ile ilgileniyordu. Savaştan yeni çıkmıştı. Yine yalnız başına kalmıştı. O yüzden verilen kararın karşısında fazla duramadı. Daha sonra 1926 yılında imzalanan Ankara anlaşmasına göre Türkiye resmi olarak Musul vilayetinden çekildi.

Türkiye’nin Musul’u elde etme girişimleri

Türkiye, Lozan Antlaşmasını imzaladıktan sonra Musul’u işgal etme girişimlerini durdurdu. Belirli bir süre kendi iç sorunları ile boğuşan Türkiye Musul ile ilgili herhangi bir planlama yapamadı. Ancak Türkiye 1983 yılında Irak hükümeti ile bir anlaşma imzalayarak Irak’ın 10 kilometre içine kadar girme sözü aldı. Türkiye 1984 yılından bugüne kadar bu bölgede 18 operasyon gerçekleştirdi.

Askeri karargahların kurulması

Türkiye yaptığı operasyonların dışında da askerlerini Başur’a yerleştirmek için değişik girişimlerde bulundu. Başur halkı Irak’taki Baas rejimi karşısında direnişe geçince bölgedeki boşluktan yararlanmak isteyen Türkiye Başur’da bazı askeri karargahlar kurdu.

Türkiye devleti 12 Mart-2 Mayıs 1995 tarihleri arasında “Çelik operasyonu” başlattı. Operasyona 35 bin asker katıldı. Türkiye’deki resmi verilere göre askerler 30 kilometreye kadar Başur topraklarına girdi. Operasyon sonrası 20 bin asker döndü. Ancak operasyona kalan askerlerin bir bölümü orada oluşturulan karargahlara yerleştirildi. Türkiye’nin Başur’da 20’ye yakın askeri karargahı bulunmaktadır. Bu karargahlarda ağır askeri mühimmatlar ve helikopterler bulunuyor.

Türk devleti Musul’u işgal etmek için hemen hemen tüm fırsatları değerlendirmek istedi. 2014 yılında DAİŞ çeteleri Musul’u işgal edince Türk devleti DAİŞ’e karşı başlatılan operasyona katılmak için Başika’daki askeri karargahına çok sayıda asker gönderdi.

Bölgede DAİŞ saldırılarına sona verilmesine rağmen hatta Irak hükümeti kaç kez Türk askerlerin bölgeden çıkmasını talep etse de Türk devleti güçlerini geri çekmedi.

Türkiye devletinin ne istediği aşikar

Türk devleti her ne kadar PKK bahanesi ile Başur’a saldırıp askeri karargahlar kurduğunu ifade etse de niyetinin farklı olduğunu defalarca Türk devleti yetkilileri de ifade etti. Erdoğan 2016 yılında yaptığı bir konuşmada, “Eğer bizler Misakı Milli’yi biliyorsak Suriye ve Irak’taki sorumluluğumuzu da bileceğiz” demişti. Yine başka konuşmasında, “Kısa bir süre de Şam’a gidip Emevi Camisinde namaz kılacağız. Büyük Heceş ve İbin Erbi camilerine gideceğiz. Süleymaniye Üniversitesi’ne gideceğiz. Çünkü bizim ülkemiz 20 milyon kilometrelik bir akarsuydu ancak şimdi 780 bin kilometreye düştü” demişti.

 

Erdoğan’dan sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı açıklama ile Kerkük’ü Türkiye’nin 82’inci Musul’u 83’üncü vilayeti olarak değerlendirmişti.

Bu tehditlerden sonra Türkiye saldırılara başladı. Türkiye 25 Nisan 2017’de Şengal, Qereçox Dağı ve Rojava Kürdistan’ın Derik ilçesinde bombalamıştı.

Yine Efrin işgal saldırıları da 20 Ocak 2018 tarihinde başlamıştı. Aynı yıl Başur’a yönelik saldırılarda başladı. Türkiye Başur’u 30 kilometre kadar işgal etti. Bu saldırılar ile birlikte Türkiye gerçek amacını ortaya koydu. Bu saldırılar ile Musul ve Şam’ı kontrolü altına almak istedi. O yüzden PKK sadece bir bahanedir.

Lozan Anlaşması üzerinden 97 yıl geçti ancak Türkiye’nin Başur’u ve Musul’u işgal etme girişimleri devam ediyor. Lozan Anlaşması’nı kabul etmeyen Kürt halkı da hem bu antlaşmaya hem de Türkiye’nin işgal saldırılarına karşı sürekli direniş içerisinde oldu. Lozan Anlaşması’ndan 2 yıl sonra 1925 yılında Şêx Seid serhildanı başladı. 1930’da Ağrı, 1937-1938 da Dersim serhildanı başladı. 1978 yılında PKK’nin kurulması ile faşist Türk devletine karşı en büyük serhildan hareketi başladı. Bu serhildan halen devam ediyor.

(hb/eo)

Bunları da beğenebilirsin