Newroz ateşiyle direnişi harmanlayan devrimci kadın: Sema Yüce

HABER MERKEZİ

Sema Yüce (Serhildan-Leyla)1971 yılında Agirî’nin Tutax İlçesi Aşağı Kargalı köyünde doğar. Ailesi Ağrı isyanına katılmıştır. Sema’nın kişiliğinin oluşmasında medrese eğitim alan ve Kürdistani entelektüel yönleri güçlü olan dedesi etkili olur. Ailede ona Leyla Qasım diye hitap edilir. Üniversiteye kadar Ağrı’da okuyan Sema Yüce, 1989 yılında ODTÜ Sosyoloji bölümünü kazanması üzerine Ankara’ya gider. Sema Yüce, burada yurtsever öğrencilerle tanışır ve YCK gençlik çalışmalarında yer alır. 1991 yılında üniversiteyi bırakarak PKK’ye katılır.

Cezaevinde kaldığı sürece her bir kadın arkadaşıyla ayrı ayrı ilgilenir

İlk çalışma sahası olan Mardin bölgesinden daha sonra Bekaa Vadisi’ne Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yanına gider. Burada bir süre eğitim gören Sema Yüce kısa bir süre sonra Serhat alanında çalışmalara başlar. 1992 yılında bir ihbar sonucu gözaltına alınan Sema Yüce, tutuklanır. Cezaevinde kaldığı süre boyunca kadın bilinci ve özgülük bilinci üzerine derinleşmesi dikkat çeker. Cezaevinde her bir kadın arkadaşıyla ayrı ayrı ilgilenen Sema Yüce, kendisiyle birlikte onları da cins bilinci edindirmeye çalışır. Çanakkale Cezaevi’nde sorumlulardan biri olan Sema Yüce, aynı cezaevinde kalan tasfiyeci çizgi ile mücadele eder.

‘Bedenimi 8 Mart’a köprü yapmak istiyorum’

Sema Yüce, Çanakkale Cezaevi’nde 21 Mart 1998 tarihinde Newroz akşamı “Bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a köprü yapmak istiyorum” diyerek bedenini ateşe verir. Eylemi sonrası İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 80 gün tedavi gören Sema Yüce, tedavi sırasında 17 Haziran’da yaşamını yitirir. Hastanede yaşamını yitirmeden önce son sözü “Ben Newroz oldum, Mazlum oldum” olur.  Sema Yüce’nin eylemi Kürt kadın hareketi için bir sıçrama noktası olur. Arkasında bıraktığı mektuplarda, şu satırlar yer alır:

“Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa, bir insan için, özgürleşmek isteyen bir kadın için, iki yaşam seçeneği, iki moral merkezi olamaz. Bu satırları yazdığım an kendimde düşünsel, moral ve yaşamsal açıdan Başkan Apo’yu tek merkez haline getirdiğim, kendimdeki tüm iç engelleri aştığım An’dır. Özgürlük hepimiz içindir ve özgürlüğe adım adım ulaşılabiliriz.”

‘Yüreğin görmesi önemlidir’

Aynı dönemde Çanakkale Cezaevi’nde kalan Hediye Aksoy, Sema Yüce ile 1 Aralık 1995 tarihinde tanıştığını söylüyor. Hediye Aksoy, Sema Yüce’yi JINHA’ya şu sözlerle anlatır:

“Sosyal olarak ilişkileri müthişti, etrafını tamamlayabilen bir kadındı. Mesela ben Çanakkale’ye giderken okuma yazma bilmeyen, Sema’nın durduğu yerden çok çok geri bir noktadaydım. Ve büyük bir emekle bana yaklaştığını gördüm. Hep şunu diyordu bana, ‘Hediye heval zorluklar olabilir ki kolay bir hayat bir devrimcinin seçemeyeceği bir şeydir. Bir devrimci her zaman zoru başarabilmelidir, zoru aşabilmelidir’. Bu şekilde bana yaklaşıyordu. İdeolojik olarak da, politik olarak da bir çaba bir diyalog içerisindeydi. Bana, ‘Senin gözlerinin görmemesi önemli değil yüreğinin görmesi önemlidir’ diyordu. Sema’nın bu yaklaşımını kendim için bir hayat felsefesi olarak belirledim. Gözün görmesi güzel bir şey ama yüreğin görmesi çok daha güzeldir. Onunla yaşayabilmek, onunla hayatı hissedebilmek, yoldaşları duyumsayabilmek çok daha güzel bir şeydir. Sema’nın benle kurduğu diyaloglarından ve Sema’nın yaşamdaki duruşundan bunları öğrendim. Mesela bir gün bana kitap okuyordu, kitabı okurken bir yerde durdu ve bana sordu ‘Nerede kalmışız’ diye, ben heyecandan duraksadım ve bana dedi ki ‘Evet heyecan güzel bir şey ama heyecanın seni kendine tutsak etmemesi gerekiyor, seni kendine kapatmaması gerekiyor. Eğer bu heyecan senin önünü tıkıyorsa o heyecanı atmalısın onu aşmalısın’. Yani Sema sana verdiğini senin zihninde diri olmasını istiyordu.”

‘Hayatı gürül gürül akan bir kadındı’

Sema Yüce’nin durağan bir hayatının olmadığını söyleyen Hediye Aksoy, “Yaşama gürül gürül akan bir kadındı” der.  Hediye Aksoy, 1998’in 8 Mart’ında bir tartışmasında Sema Yüce’nin şu sözleri söylediğini hatırlatır: “Kadının kurtuluş ideolojisi, kadının kendi küllerinden yaratacak bir ideolojidir. Kadının bu ideoloji ile var olması ve bu ideolojiye tutulması ve onunla özgür yaşamı var etmesi çok önemlidir.”

 

Bunları da beğenebilirsin