Önder Apo’nun ‘Özgür Yaşam Manifestosu’ olarak tanımladığı Şehit Zilan’ın mektupları

HABER MERKEZİ

Sömürgeci Türk devleti, 6 Mayıs 1996’da Suriye’nin başkenti Şam’da Önder Öcalan’a yönelik bombalı bir saldırı gerçekleştirir. Önder Öcalan’a dönük yapılan bu saldırının yankıları çok büyük olurken bu saldırı hem Kürt halkında hem de gerilla alanlarında büyük bir öfkeye neden olur. Şam’dan Dersim’in dağlarına yankılanan bu saldırının etkisiyle kadın özgürlük tarihinin en görkemli, en anlamlı eyleminin adımları örülür. O dönem Dersim’de daha bir yıllık gerilla olan Zilan (Zeynep Kınacı), Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen saldırıyı duyar duymaz, birlikte olduğu yoldaşlarına “tehlike çok büyük” diyerek bu saldırının uluslararası güçlerin Önderliğin fiziki imhasını hedefleyen 15 Şubat komplosunun ilk adımı olduğunu öngörür.

Zilan (Zeynep Kınacı) 30 Haziran 1996 ’de Dersim’de faşist Türk ordusuna karşı fedai bir eylem gerçekleştirir. Eylemin üzerinden tam 27 yıl geçti. Gerçekleştirdiği eylemin günümüze kadar askeri, siyasi, toplumsal çok önemli sonuçları olur. Bu eylem Kürt özgürlük mücadelesinde fedai tarzın, kadın ordulaşmasının, özcesi özgür kadın mücadelesinin ana kodlarını yaratırken, sömürgeci Türk devletinin “PKK’yi bitirdik” dedikleri bir süreçte Zilan şahsında PKK’de gelişen çelikten iradeye ve yenilmezliği tüm dünyaya gösterir.

Şehit Zilan eylem yapmadan önce “Parti Önderliği’ne ve Yurtsever Kurdistan halkına ve devrimci kamuoyuna” hitaben iki mektup bırakır. Parti Önderliği’ne hitaben yazdığı mektubun bir bölümünde, “Mücadele tarihine başladığımızda PKK, akıl sınırlarının anlamakta zorlandığı büyük kahramanlık, direniş, emek, kararlılık ve inançla yaratılmıştır. Direniş PKK’nin karakteri olmuştur” demiştir.

Şehit Zilan bu değerlendirmesi günümüzde tüm çıplaklığıyla an be an aralıksız yaşanmaya devam ettiğine tüm dünya tanıklık etmektedir. Şehit Zilan’ın özgür yaşam çizgisinde yürüyen binlerce Kürt gencinin bugün Kurdistan dağlarında faşist Türk devletinin ve işbirlikçisi KDP’ye karşı geliştirdiği akıl sınırlarını zorlayan ve görkemli kahramanlıkları yaratan direnişleri tarihi mazlumlar lehine yeniden yazılmasına zemin yaratmıştır.

Önder Apo’nun “Özgür Yaşam Manifestosu” olarak tanımladığı Şehit Zilan’ın mektupları:

Parti Önderliğimize

1972 Malatya merkez doğumluyum. Adım Zeynep Kınacı’dır. Aslen Malatya merkeze bağlı Elmalı Köyündenim. Çevrede Mamureli aşireti olarak tanınırız. Malatya İnönü Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden mezun oldum. Saflara katılmadan önce, Malatya Devlet Hastanesi’nde röntgen teknisyeni olarak çalışıyordum. Evliyim, eşim Amed’in Eğil ilçesine bağlı Xliya köyündendir, kendisi de üniversiteden aynı bölümden mezundur. 1995 yılında Adana’da cephe faaliyetleri yürütürken, düşmana esir düştü. Ailenin geçim durumu orta hallidir. Ailenin sosyal yapısı bir yandan feodal etkileri taşırken, bir yanıyla da küçük burjuva Kemalist anlayışı hakimdir. Belli ölçülerde serbest yetiştirildim. Akraba çevrem ve köyümüz yurtsever değildir. Ancak gençlik kesimi içerisinde sempati vardır. Kardeşlerimin mücadeleye sempatileri vardır. Eşimin ailesi ise ekonomik olarak zengindir, feodal bir aile yapıları vardır, yurtsever değildirler. Lisede okurken sol düşüncelere ve Kürtlüğe ilgim gelişti. Yaşamı irdelemem bu yıllarda başladı. Ancak herhangi bir çizgiye yakınlık duymadım. Üniversite yıllarında sol düşünceler arasında bir netleşme ve özellikle PKK’ye bir sempatim gelişti. Kürtlüğe ilgim, ailenin geri bir temelde de olsa, önce ulusal özelliklerini belli ölçülerde taşımasından kaynaklanıyordu. Yurtsever arkadaş ortamı örgütlü değildi. Öncülük yoktu. Yine ailenin ekonomik sorunları gibi nedenler uzun bir dönem netleşmemi engelledi. Süreç içerisinde düşüncede belli bir netleşme ve olgunlaşma sonucu saflara katıldım.

1994’te Adana’da cephe faaliyetleri yürütmeye başladım. Bir yıl kadar bu faaliyetlerde kaldım. Ciddi bir eğitim sürecinden geçmedim. Ardından yönetim düzeyinde yakalanmaların olmasından dolayı, yeterli bir desteğin sağlanmaması bireyi silikleştiren etkisi gibi, yine kişilik dönüşümü yapamamam gibi nedenlerle aslında çok istekli olmama rağmen, fazla bir gelişme ve başarının sahibi olamadım.

1995’te Dersim’de ordu saflarına katıldım. Ordu safları içerisinde olduğum süre içerisinde geçmişe oranla kendi kişiliğimi tüm yönleriyle tanıyarak, belli bir gelişmeyi sağladım. İddia, kararlılık, moral, netleşme gibi konularda güçlendiğimi belirtebilirim.

Partimiz PKK öncülüğünde gelişerek, tüm insanlığa mal olan ve giderek ezilen halkların yüce sosyalizm yolundaki tek umudun haline gelen mücadelemiz, bir bütünen ulusal yok oluş sürecini yaşayan, soysuzlaşmanın eşiğine getirilen bir halkı tarihten ilk defa yücelerek hak ettiği yere getirmiştir. Böylesi ulusal değerlerini, beynini, ruhunu düşmana kaptıran bir halkı yeniden diriltmenin ağır görev, sorumluluk, tarihi bilinç ve üstün öngörü, büyük cesaret ve fedakarlık, yüce azim gerektirdiği açıktır. Yurtseverlik rolünden uzak, düşmana tabi, vatansız, tarihi egemenler tarafından yok edilen gerçek aydınlarını ve önderlerini istenilen düzeyde çıkaramayan, yitik bir ülke ve halk gerçekliği karşısında PKK ve onu var eden Başkan APO, aleyhte gelişen bu gelişmeyi tersyüz ederek, sadece kimliği değil, beyni de egemenler adına çalışan, ona hizmet eden, onun için savaşan ve giderek hayvanlaşmanın eşiğine getirilen ve emperyalizmin de hizmetine sunulan Kürt halkını ölüm uykusundan uyandıran, dirilten, kendi özgürlüğü için savaşan, savaştıran bir konuma getirmiştir. Büyük Kürt şairi Ahmede Xani “Eğer bizimde dürüst-namuslu önderimiz olsaydı, Arapların, Acemlerin ve Türklerin kölesi olmazdık” diyor. Kendi birey, aile, aşiret çıkarlarını esas alan, ulusal gerçeklikten kopuk Kurdistan tarihindeki sahte önderlerin varlığı bu lanetli gerçeğin uzun bir süre devam etmesine neden olmuştur. Her halkın tarihine bakıldığında, özellikle devrim süreçlerinde mücadele veren, başarıya ve kurtuluşa götüren, yaşadıkları döneme damgasını vuran önderleri vardır.

Tarih, öndersiz hiçbir ulusal ve sınıfsal hareketin gerçek anlamda başarıya gitmediğini doğrulamaktadır. Önder, yaşatılmak istenen yenilik ve gelişmeleri en üst düzeyde temsil eden, yeni insanın, yeni toplum düşüncesine denk bütün yaşamını bir halkın yaşamına göre düzenleyen, kendi kaderini halkın kaderinde bulan ve o halkın acılarını, duygu ve taleplerini en derinden yaşayan ve kurtuluş için pratik görevleri en üst düzeyde omuzlayandır.

Hayati gerçekliği olmayan, her alanda bitirilmiş, hiçbir halkla kıyaslanmayacak kadar kendisine yabancılaştırılmış ulusal, kültürel sosyal, siyasal değerleri sömürülen bir halk gerçekliği karşısında PKK Önderliği kuşkusuz çok farklı olmak zorundadır. Bu anlamda Parti Önderliğimiz, birçok yönüyle daha özgün, daha yeni, daha gelişkin, yaşamayla yaşatan ve kendi yaşamını adeta koskoca bir insanlığın yaşamına adayan bir durumdadır. Belirleyiciliği ve bu noktada kesin ve tartışmasızdır.

Dünya devrim tarihine baktığımızda gerek ulusal gerekse sınıfsal kurtuluş mücadelesini veren halkların devrimin gerçekleşme olanağını yaratan tarihi, sosyal, sınıfsal, kültürel bir zemin ve birikimi vardır. Ulusal inkar yoktur. Kişilik sorunları, bizdeki kadar derin değildir. Tarihleri bizdeki kadar çarpıtılmamıştır. Kadın cinsi bu kadar sömürülmemiştir. Dini olgular bizdeki kadar kesinlikle kötü tarzda işlenmemiştir. O halkların mevcut konumlarına tepkileri vardır. Özgürlük, eşitlik vardır. Önderlerin güç aldıkları az-çok aydınları vardır. Kurdistan devriminde ise, bu belirtilen hususların ölümü bitmiş bir durumdaydı. Parti Önderliğimiz çok zayıf bir gerçeklikten yola çıkmıştır. Din sorununa, kişilik sorununa, kadın ve aile sorununa yaklaşımı oldukça özgün ve bilimseldir. Rus Devriminin önderi Lenin bile kadın sorununun çözümünde oldukça yüzeysel kalmıştır. Kadın ordulaşması, gerçekleşen kadın konferansı ve kadın kongresi, dünya devrim tarihinde ilk kez bizde gerçekleştirilmiştir.

Parti Önderliğimizin yaşam tarzı, fedakarlık, cesaret, derinlik, duyarlılık, zeka, öngörü, yorumlama gücü, bağlılık, bilimsellik, tecrübe, birikim düzeyleri hiçbir önderlikle kıyaslanamayacak boyuttadır. Olayı ele alış tarzı dogmatik değildir. Parti Önderliği, Kurdistan gerçeğini dünya devrimlerini çok iyi tahlil edip sonuç çıkarmış ve Kurdistan devriminin özgünlüğünü ortaya çıkarmıştır. Taklitçi, kalıpçı, dogmatik bir tarzda değil, oldukça yaratıcı bir tarzda ele almıştır. Gerçekleşen sosyalizmi çok iyi tahlil etmiş ve kendi halk gerçekliğine uygun bir tarzda uyarlamıştır. PKK, Parti Önderliği’nin şahsında ifadesini bulmuştur. Kurdistan tarihinde sağlanan bu gelişme, onun emeği, onun gelişmesidir. Kendisi sevgi kaynağı, birleştirici ve bütünleştirendir. Kendi şahsında yeni insan tipini, profilini çizmiştir. Bir insanın ne kadar gelişebileceğini kanıtlamıştır.

Kurdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin bugünkü düzeyi “Partileşelim, ordulaşalım, cepheleşelim, zaferi kazanalım” şiarına denk düşen, bütün tali sorunları bir kenara bırakarak bütün Kürt halkıyla düşman gerçeğine doğru yaklaşma temelindedir. Gelinen noktada hemen hemen bütün Kürt halkıyla beraber milyonlarca insanı sıcaklığıyla saran, ulusal kurtuluş devrimine ve sosyalizmin hizmetine sokmuş, faşist T.C.’yi askeri, siyasal, kültürel, ekonomik her konuda geriletmiş, çözümsüz bırakmıştır.

Zaferin ön günlerini yaşandığımız yeni süreçte, halkın kurtuluş umutları olan bizlerin Parti Önderliğimizin yaşamı, düşünceleri ve mücadelesine yakışır bir biçimde, dönemsel bütün görevlerimizi en iyi bir şekilde yerine getirmemiz gerekiyor.

Mücadele tarihine başladığımızda PKK, akıl sınırlarının anlamakta zorlandığı büyük kahramanlık, direniş, emek, kararlılık ve inançla yaratılmıştır. Direniş PKK’nin karakteri olmuştur.

Bizlerin bu tarihi mirasa sahip çıkmamız ve sürecin gereklerini yerine getirmemiz gerekiyor. Süreç intihar eylemlerini gerekli kılıyor. Bu hem bir taktiksel çıkış olacak hem de bizim açımızdan büyük moral etkileri olan bir eylemlilik olacaktır. Düşmanın Önderliğimize suikast girişiminde bulunarak, sonuç almaya çalıştığı bu süreçte düşmana verilecek en iyi bir cevap olacaktır.

Bu tür bir eylemlilik moral olarak bozguna uğrayan düşmanı çıldırtmak, bulunduğu her alanda çepeçevre kuşatmak, ülkeyi ona zindan etmek anlamına geliyor. Bizim açımızdan ise başta halkımıza, bütün savaş güçlerimize moral vermek, cesaret ve direnişi güçlendirmek, dost-düşman herkese davamızda ne kadar kararlı olduğumuzu ve bu uğurda özgürlüğün bedelini bombaları kendimizde patlatarak gerçekleştireceğimiz mesajını bir kez daha vermek, halkımızın özgürlük istemini bütün dünyaya duyurmak ve ileri ki süreçte halkımızın bu yönlü direnişler geliştirmesinin öncülüğünü yapmak, savaşın her yerinde ivme kazandırmak anlamına gelmektedir.

Başkanım!

Kendimi intihar eylemini gerçekleştirmek için aday görüyorum. Bizler, sizin bitmez, tükenmez emek ve çabalarınıza karşılık, canımızı bile versek yeterli değildir. Keşke canımızdan başka verecek şeylerimiz olsaydı. Siz yaşamınızla bir halkı yeniden yarattınız. Bizler sizin eseriniziz. Tüm Kurdistan Halkının ve dünya insanlığının geleceğinin teminatısınız. Yaşamınız bile onur veriyor, sevgi, cesaret, inanç veriyor. Tüm Kurdistan Halkı ve milyonlarca insan size ölümüne bağlıdır. Sizin bu çekiciliğiniz bizi de oldukça etkilemektedir. En zorlandığımız anlarda sizin bizlere olan sevginizi düşünüyor ve manevi güç alıyoruz. Şehide en çok bağlı olan sizsiniz. Bu temelde gözümüz kesinlikle arkada kalmayacaktır. Bu eylemi gerçekleştirmem gereken bir görev olarak görüyor ve kendimi sorumlu hissediyorum. Mevcut geriliklerimi aşmanın, özgürleşmenin ve kendimi gerçekleştirmenin yolunun savaştan geçtiğini ve bu savaşında gereğinin yerine getirilmesi gerektiğine inanıyorum. Mazlum, Kemal, Hayri, Ferhat, Besê, Bêritan, Berivan ve Ronahi yoldaşların direnişlerine sahip çıkmak ve onların takipçisi olmak istiyorum. Halkımın özgürlük isteminin ifadesi olmak istiyorum. Emperyalizmin kadını köleleştiren politikalarına karşı, bombayı kendimde patlatarak hıncımın ve öfkemin büyüklüğünü göstermek ve Kürt kadınının dirilişinin sembolü olmak istiyorum.

Yaşam iddiam çok büyük. Anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum. Başkan APO Önderliğinde yürütülen Ulusal Kurtuluş Mücadelemiz, çok yakında zafere ulaşarak ve mazlum halkım dünya insanlık ailesi içerisinde hak ettiği yerini alacaktır.

Bu temelde Başkan APO’ya tüm Kurdistan şehitlerine, tüm savaş ve cephe güçlerine, zindandaki yoldaşlarımıza, Kurdistan Halkına ve insanlığa bağlılığımı bir kez daha ifade ediyor ve onlara layık olmaya çalışmayacağına dair söz veriyorum.

Yaşam iddiam çok büyük, anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum. Yaşamı ve insanları çok sevdiğim için bu eylemi gerçekleştirmek istiyorum.

YAŞASIN BAŞKAN APO!

YAŞASIN ULUSAL KURTULUŞ MÜCADELEMİZ!

KAHROLSUN FAŞİST TÜRK DEVLETİ! 

Yurtsever Kurdistan halkına ve devrimci kamuoyuna;

Her halkın tarihinde, o halkın kaderini değiştiren önemli olaylar vardır. Bir Fransız Burjuva devrimi, Rus Bolşevik Devrimi, İslam Devrimi gibi bu halkın tarihinde, büyük etkileri olduğu gibi, bütün insanlık tarihine de yön veren, etkileyen büyük olaylardır. Yine her halkın tarihinde tarihe damgasını vuran önderler çıkmıştır. Büyük İskender, Lenin, Muhammed bunlardan birkaçıdır. Bunlar pratikleri ile hem kendi halklarının hem de bütün insanlık tarihinde önemli süreçleri yaşatmanın da önderleri olmuşlardır.

Kurdistan tarihine baktığımızda tarih, Kürt için hep ters yazılmıştır. Kürdün tarihi baş aşağı gidişin tarihidir. İlkel komünal toplumlar ve köleci dönemde tarih sahnesinde önemli bir konumda bulunan ve halklar arasında oldukça etkin olan Kurdistan insanı Perslerin egemenliğine girdikten sonra özgürlüğünü kaybetmiş ve bir daha iradesini egemenlerin elinden kurtaramamıştır. Kürt halkı binlerce yıl farklı ulusların egemenliği altında yaşamış ve Kurdistan ülkesi her zaman farklı ulusların birbirleriyle mücadele ettikleri mücadele savaş meydanı olmuştur. Halklar az çok kendi konumlarına göre bir tarihsel gelişmeyi yaşarken, Kürt Halkı tarihi çok geriden izlemiş, toplumsal gelişmesi çok ilkel boyutlarda kalmıştır. Kendi ülkesinin özgürlüğü için defalarca ayağa kalkmış, ancak gerek bunu başaracak yeterlikte bir önderliğe kavuşmaması, gerekse de iç ihanetler ve örgütsüzlük bu ayaklanmaları boşa çıkarmıştır. Yakın tarihimizde de Şeyh Sait ve Dersim isyanlarının boşa çıkarılması bunun en iyi örneklerindendir. Halkımız sadece vatanını değil, bütün ulusal duygularını, dilini, yüreğini, beynini düşmana kaptırmıştır. Egemenlerin “böl-parçala-yönet” politikası çok iğrenç bir tarzda özel savaşla bütünleştirilerek, halkımıza uygulanmış, “beyaz ölüm” denilen ulusal yok oluşa zorlamıştır. İhanet ve direniş hep iç içe yaşanmış, iç ihanetler hep direnişi gölgelemeye çalışmış ve çoğu zamanla sonuç almıştır.

Bu tarihi baş aşağı gidiş 27 Kasım 1978’de PKK’nin resmi ilanıyla durdurulmuştur. Kurdistan insansızlaştırılmış, binlerce insanımız topluca katledilmiş, yine faili meçhul denilen kontra saldırılarıyla insanlarımız bir taraftan yok edilmeye çalışılırken, sağ kalan insanlarımıza da her ana ölümün soluğu hissettirilmeye çalışılmıştır. İnsanlarımız işkence tezgahlarından geçirilmiş, birçoğunun sağ gittiği sorgulardan cesedi çıkartılmış ve çok büyük bedeller ödemiştir.

Savaşın en kızgın olduğu bu günlerde Partimiz PKK, düşmanın topyekûn saldırıları karşısında her geçen gün kendi içinde gelişme, güçlenme ve büyümeyi yaratmakta ve daha etkili, azimli vurarak zaferi yakınlaştırmaktadır. Ordulaşan gerilla güçlerimiz, düşmana kan kustururken, cephemiz ERNK dünyanın dört bir tarafına dağılmış, halkımızı kendi bünyesinde örgütlemekte ve düşmanın yürüttüğü bütün özel savaş politikalarını boşa çıkartarak tek vücut, tek yumruk olan Kurdistan insanı, her geçen gün daha fazla kendisini katarak savaşta kendi yerini almaktadır. İlan edilen Kurdistan Sürgün Parlamentosu ve kurulan ulusal ittifaklarla halk iktidarına adım adım yürümektedir. Çok ağır bedeller ödüyoruz. Çünkü karşımızda azgın T.C güçleri ve onun destekleyicisi emperyalist güçler var. Ama halk olarak tarihte ilk kez bu kadar güçlendik, bu kadar yurtseverleştik, uluslaştık, özgürlüğe yaklaştık. İlk kez bu kadar onurlandık; başımız önümüzde değil artık. Tüm insanlığın yüzüne kıvançla bakabiliyoruz. Çünkü artık özgürlüğümüz için savaşıyoruz. Tarihe mal olmuş, efsanevi güzellikte direnişlerin sahibi olan ve savaşımımızın bu başarılı gelişiminin her biri bir dönüm noktası olan, büyük direnişçilerimiz Mazlum, Kemal, Hayri, Ferhat, Zekiye, Berivan, Bêritan, Ronahi yoldaşların başlatmış oldukları direniş geleneğine sahip çıkmak gerekiyor.

Bu temelde partimiz PKK’ye, Başkan APO’ya, büyük direniş sahiplerimize, zindan direnişçilerimize, dağlarda özgürlük savaşı veren yoldaşlarıma, ülkeme, halkıma bağlılığın bir gereği olarak “intihar” eylemini gerçekleştireceğim. Bu eylemle halkımdan aldığım moral ve güçle düşmanın üzerine yürüyeceğim. Halkımızın kaderi olmamalı artık. Barışa, kardeşliğe, sevgiye, insana, doğaya ve yaşama en çok sevgi dolu olan biziz. Bu sevgidir, bizi savaşa zorlayan. Ölmek ve öldürmek istemiyoruz. Ama özgürlüğümüzü kazanmamızın da başka yolu yoktur. Bu savaşın suçlusu emperyalist güçler ve onun uşağı T.C.’dir. Susmak en büyük suçu işlemektir. Eğer gözlerinizin önünde akan bu kanı görüyor ve sessiz kalıyorsanız, en büyük suçlu sizlersiniz. Bütün insanlığa sesleniyorum!

Eğer bu insanlık suçunu işlemek istemiyorsanız, Kurdistan halkına omuz verin, destek olun. Emperyalizmin dumura uğrattığı beynimizin ve yüreğimizin pasını silin ve bir halkın özgürlük çığlıklarına kulak verin. Bu seste kardeşlik var, insanlık erdemleri var, dostluk var.

Yurtsever Halkım!

Bu eylemle yüreklerinizin dili olmaya çalışacağım. Bizler dağlarda savaşan binlerce evladınız, sizlerin özgür yarınları için bir kez değil, binlerce kez canımızı feda etmeye hazırız. Savaşımızın bu en kızgın günlerinde sizlerde saflarınızı netleştirmelisiniz artık. Savaşımızın adı halk savaşıdır. Öyleyse halk savaşının gereklerini yerine getirelim. Özgürlük ağacı kanla sulanır diye bir deyim vardır. Özgürlüğünüzü ucuz terk etmemelisiniz. Şunu çok iyi bilince çıkarmak gerekiyor ki, ülkemiz çok değerli. Bunun için düşman bu kadar ısrarlı. Biz neden ısrarlı olmayalım ki? Canımızdan başka kaybedecek neyimiz var? Onurluca ölmeyi, onursuzca yaşamaya tercih edelim. Özgürlüğe çok yakınlaştığımız bu süreçte, halkımızın şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrada PKK’nin başlattığı direniş mirasına sahip çıkacağına, ödediği bunca bedelden sonra bir o kadar da ödeyeceği ve özgür yarınları kendi elleriyle yaratarak, dünya toplumları içerisinde şereflice yerini alacağına olan inancımla selamlıyorum.

-Kahrolsun Emperyalizm, Sömürgecilik Ve Her Türden Gerilik!

-Yaşasın Ordulaşan Halk Gerçeğimiz!

-Yaşasın Başkan APO!

Kurdistan kadın özgürlük savaşçılarına

Başkan APO ve PKK öncülüğünde yürütülen Ulusal Kurtuluş Mücadelemiz, Kurdistan toplumunun geriliğini görerek sorunları köklü çözme çabasındadır. Kadının yitirilmişliği, sınıflı toplumların ortaya çıkışı ile birlikte başlamıştır. İlkel komünal dönemde üretim etkinliğinden kaynaklanan kadının yaşam içindeki etkin rolü, ilkel sermaye birikiminin oluşması ve bu birikimin erkek cinsinin elinde toplanmasıyla birlikte sınıflı toplumlar oluşmuş, kadın özgürlüğünün yitiriliş süreci de bununla birlikte başlamıştır. Köleci toplumla feodal toplum düzenine, kapitalist ve emperyalist toplum düzenine geçilmiş, kadın cinsinin sömürülmesi her sınıflı toplumda biçim değiştirerek ve daha ince bir tarzda devam etmiştir.

İnsanlığı her alanda özgürleştiren sınıflar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmak eşit, özgür yaşam olanaklarının oluşturulması anlamında olan bilimsel sosyalist teori, kadının insanca yaşam olanaklarına kavuşturulması gerektiğini savunmaktadır. Ancak gerçekleşen sosyalizm, her ne kadar kadını bu yönlü biçimlendirmeye çalışmışsa da sosyalizmin bilimsel esaslarından sapma, kadın özgürlüğünün özgür bir temelde ele alınmayıp, bütün insanlık sorunlarıyla birlikte ele alınması gibi nedenlerle kadını özgürleştirme çabaları sınırlı kalmıştır. Kurdistan özgülüne baktığımızda kadının yitirilişi, hem cins olarak sömürülüşü, hem de diğer her yönden sömürülüşü Kurdistan kadın sorununun daha derinden yaşanmasına neden olmuştur. Ulusal Kurtuluş Mücadelemiz başlamadan önce Kurdistan’da kadının varlığından, iradesinden bahsetmek mümkün değildi. Kadın bir hiçti. Türk şairi Nazım Hikmet’in belirttiği gibi, “sofradaki yeri öküzden sonra gelmektedir.” Bu kadar kötü pozisyonda olan Kürt kadınının özgürleştirilmesi çabasında, sorunun büyüklüğüne denk bir çabayı ve yaklaşımı gerektirmektedir. Kürt Halkının nüfusunun neredeyse yarısından fazlasını oluşturan kadın sorunu çözülmeden, Kürt kadınının özgürleştirilmesinden söz edilemez.

Parti Önderliğimiz bütün sorunlara yaklaşımda olduğu gibi, kadın sorunu konusunda da çok derin çözümlemeler ve bu sorunun çözümlenmesi yönünde asıl öncülüğü yapmıştır. Bugün gelinen düzey kadının gelişimi ve özgürlüğü noktasında çok ileri bir düzeyi ifade etmektedir. Ancak kadının yitirilişi o kadar kötü ve ciddi ki, neredeyse insanlık tarihiyle birlikte başlıyor. Bu noktada kadının özgürleşmesi ve kendi ayakları üzerinde durması, öyle bir çırpıda gerçekleştirilecek bir olgu değildir. Uzun bir sürece ihtiyaç vardır. Partimiz PKK’nin bu konuda attığı adımlar, bu süreci yakınlaştırma temelindedir. Kadını özgürleştirme çabaları çok kutsaldır, çok öğreticidir. Bu açıdan Parti Önderliğimize en çok bağlı olması gereken, çok savaşması, can vermesi, emek harcaması gereken kadının kendisi cevabı vermiş, akın akın saflara koşarak özgürleşmenin adımlarını atmaya başlamıştır. Ancak kadın olarak korkunç geriliğimiz, Parti Önderliğimizin bu yönlü çabalarına denk düşen bir gelişmeyi sağlamaktan, uzak kalmamıza neden olmuştur. Mevcut durumuyla savaşımızın genel seyrine denk, dönemsel görevlerimizi yerine getirmekten uzağız. Özgürleşmenin yolu savaşmaktan geçmektedir. İyi savaşabilmek için iyi örgütlenmek gerekiyor. Güçlü bir örgütlenmeyi gerçekleştirebilirsek, güçlü bir iradeden de bahsedebiliriz. Kadın özgürlüğünün savaştan geçtiği bugün kanıtlanan bir gerçektir. Öyleyse hedefleriniz bellidir. Kürt kadınına özgün olan yurtseverlik, bağlılık, kararlılık, cesaret gibi olumlu özelliklerimizi devrim lehine kullanarak, korkunç bir çabanın sahibi olmamız gerekiyor.

Özgürlük için emek harcayan, gelişim sağlayan ve bu uğurda kanını döken binlerce bayan şehidimiz var. Berivan, Rahime, Besê, Ronahi, Zekiye, Mizgin ve Ulusal Kurtuluş Mücadelemiz içerisinde zirveleşen yaşamları ve şehadetleriyle hem ulusal kurtuluş mücadelemiz içerisinde hem de kadın özgürlüğü konusunda önemli süreçlerin yaşanmasının öncülüğünü yapmışlardır. Bu yoldaşlarımız savaşan bütün kadın özgürlük savaşçılarına, özelde bireysel olarak bize büyük moral ve cesaret vermektedir. Kurdistan toplumunun geri bırakılmışlığına, özelde ise kadın köleliğine olan o büyük öfkemizi düşünceyle, ideolojiyle ve politikayla birleştirerek, dönemsel görevlerimizi yerine getirmeli, ulusal kurtuluş mücadelesi içindeki rolümüzü oynamalı, hem de özgürleşmenin pratik adımlarını atmalıyız.

Bu temelde bireysel olarak aldığım “intihar gerillası” olma kararı, sadece kendi şahsım adına değil, başta Başkan APO ve Partimiz PKK’nin çabalarına layık olmak, genelde sömürülen bütün insanlığa, özelde Kurdistan Halkının özgürlüğü ve Kürt kadınının özgürlük istemlerine cevap olmak ve onların temsili olmak amacıyla aldığım bu karar, bana büyük bir moral ve cesaret veriyor. Tarifi imkansız güzel duyguların sahibi olmama neden oluyor.

Kadın özgürlük şehitlerimiz ve büyük direnişçilerimizin izinde yürümek, onların mirasına doğru bir şekilde sahip çıkmak çok şerefli bir duygudur. Bu şerefli görevin sahibi olacağım için kendimi şanslı görüyorum. Bin bir türlü sıkıntıya ve zorluğa katlanarak fedakarlık gösteren emek ve çabanın sahibi olan, Kurdistan dağlarında özgürlük mücadelesi veren bütün kadın savaşçılarımızı, partimiz PKK’ye ve başta Başkan Apo’nun çabalarına bu temelde daha fazla örgütleyerek, güçlenerek söz ve iradenin sahibi olarak, bunun zeminini yaratmak için de anlamlaşarak cevap vereceğine ve özgür yarınları kendi elleriyle yaratacaklarına olan inancımla selamlıyorum.

-Yaşasın Başkan APO Öncülüğündeki Özgürlük Savaşımız!

-Yaşasın PKK Öncülüğünde Savaşıp Özgürleşen Büyük Kürt Kadını!

-Kahrolsun Faşist Türk Devleti!…

ZİLAN (ZEYNEP KINACI)

Bunları da beğenebilirsin