Özgür yaşamın kolay olmadığını gösteren Newrozlaşan kadınlar – 5

İBRAHİM ARİ-ROJNEWS

Newrozların görkemle kutlandığı, PKK’nin devrime ve zafere en yakın olduğu ancak Türk devletinin Kuzey Kürdistan’a yönelik en ağır imha ve soykırım saldırılarının yılı olan 1990’larda ateşle Newrozlaşan Rahşan, Sema, Ronahi ve Berivanlar’ın eylemleri yeni bir süreci beraberinde getirdi.

Kürt halkı 1990’larda PKK ile bir bütünlük sağlarken sokaklarda, caddelerde ve meydanlarda PKK bayrakları ve Önder Apo ile Kürdistan Özgürlük Hareketi şehitlerinin posterleri her tarafa yayılıyordu. Halk, “PKK Halktır, Halk Burada” sloganları atarak PKK’nin yenilmez bir halk hareketi olduğunu ortaya koyuyordu. İşte o zamanların Newrozlarını görkemleştiren, Mazlum Doğan’ın yaktığı meşaleyi 90’lara taşıran ve PKK’yi yücelten soylu kadınlar ateşi bedenlerinde tutuşturarak arkalarında, “Newroz ateşi asla sönmemelidir” mesajını bıraktı.

BİNEVŞ AGAL (BERİVAN)

Destansı adı gibi destansı bir tarih bıraktı arkasında

Adını Kürt destanı ‘Cembeliyê Mirê Hekkarî û Binevşa Narin’den alan Binevş Agal (Berivan), Cizre’de panzerlere karşı bedenleriyle direnen kadınlar için sadece yol göstermedi, ayrıca öncüsü de oldu. Newroz’un serhildanlaşmasının hazırlayıcılarından olan Binevş, adını bir destandan aldı ve kendisi de bir destanın kahramanı oldu.

Cizre’de ilk Newroz serhildanının hazırlayıcılarından olan Binevş Agal, 1966 yılında Batman’ın Beşiri İlçesi’nde Êzidî bir ailenin kızı olarak dünyaya gözlerini açtı. Avrupa’ya göç eden Binevş, daha sonra ailesine “Beni merak etmeyin, ben PKK ocağındayım” diye bir not bırakarak yönünü dağlara verir. Binevş, 1986 yılında Bekaa Vadisi olarak bilinen Önderlik sahasında eğitim aldıktan sonra Botan alanına geçti. Cizre’de örgütlenme faaliyetlerini yürüten Binevş, Botan halkının bildiği adıyla Berivan, çok sevildi ve herkesin saygısını kazandı.

Cizre Newroz’unu serhildanlaştıran Binevş şehit düştü

Binevş’in Cizre’de 16 Ocak 1989’da ihbar sonucu kaldığı ev tespit edildi ve eve operasyon yapıldığında teslim olmadı ve son mermisine kadar savaşarak şehit düştü. Berivan’ın şehit düşmesiyle halkta müthiş bir öfke patlaması yaşandı. Artık Cizre deyince Berivan akla gelirdi. Artık her aile doğan kız çocuğuna Berivan ismi verecekti. Büyük emeklerle örgütlediği kadınlar onun şehit düşmesinin ardından Newrozların direniş öncüsü oldu. Demire karşı insan bedeni savaşıyordu. Binevş Kürt kadınlarının nazarında artık serhildan ruhuydu ve Newroz’la birleşen direnişçi kadının ruhu olmuştu.

Önder Apo: Dağlara yakıştığı gibi halka da yakıştı

Önder Apo, hakkında şiirler, şarkılar yazılan Binevş ile ilgili bir değerlendirmesinde, “Cizre’ye gönderdiğimiz Berivan, Êzidî bir kızdı. Ablası onu çocuklarına bakması için Avrupa’ya getirtiyor. Biz de onu saflarımıza çektik, oldukça etkiledik. Aslında sevgiyi de öğretmeye çalıştık. Ve Cudi’ye ulaştığında yazdığı bir mektupta dağların görkemliliğini ve halkın oldukça tutkulu ele alınabileceğini söylüyordu. Ve öyle içine girdi. Dağlara oldukça yakıştığı gibi yine halka da yakıştı. Ve Cizre halkına kendini çok sevdirdi. Cizre halkının uyanışında bu arkadaşın hayli etkili olduğu söylenebilir. Öyle bir kızımızdı ki çok özlü bir biçimde eğitime katıldı. Çok fazla okuması da yoktu. Bir köyde büyümüştü ama o kadar samimi ve o kadar özlü bizi dinleyip anladı ki, bir dediğimizi iki yapmadı. Hatta bunu bir düzeyde pratize ediyordu” dedi.

ZEKİYE ALKAN

“Bijî Newroz” sloganlarıyla Surlarda Newrozlaşan bir kadın

Newroz’u Demirci Kawa’dan bu yana yeniden direniş ruhuyla birleştiren Mazlum Doğan, Kürt halkı arasında “Kawayê Hemdem” (Çağdaş Kawa) olarak anılırken, onun arkasında bıraktığı üç kibrit çöpü ise tam 8 yıl sonra, 21 Mart 1990 tarihinde öğlen saatlerinde tarihi Amed surlarında bu kez bir kadının bedeninde ateşe dönüşecekti. Surların Urfa Kapısı olarak bilinen noktasında “Bijî Newroz” sloganları atarak bedenini ateşe veren genç kadının adı Zekiye Alkan’dı.

Zekiye her yıl Amed’de Newroz olup haykırıyor

“Newroz ateşi çalı çırpıyla yakılmaz, Newroz ateşi en iyi insan bedeninde yanar” sözleriyle hafızalara kazılan Zekiye Alkan, 1965 yılında Gümüşhane’nin Kelkit İlçesi’nin Akdağ köyünde dünyaya geldi. Ailesinin bir kısmının göç yolculuğu Almanya’da sonuçlanırken, İzmir’deki lise eğitiminin ardından 1987 yılında Diyarbakır Dicle Üniversitesinde Tıp Fakültesini kazandı. Amed’e gidiş şüphesiz onun için Kürtlüğünü ve Kürdistan coğrafyasını keşfetme yolculuğuna dönüşürken, bir süre sonra okuyacağı “Dörtlerin Gecesi” kitabıyla da bedenini ateşe veren Amed zindan direnişçilerini tanıyacaktı. 14 Mart 1990 günü Savur’da 13 ARGK gerillasının katledilmesi, ardından da bu gerillalardan Kamuran Dündar (Zana)’nın cenaze töreni sonrası Türk devlet güçlerinin Nusaybin’de terör estirmesi ve Newroz kutlamalarını yasaklaması Zekiye Alkan’ın öfkesini artırmış, eylem gününü de bu yüzden 21 Mart’a denk getirmişti. Cenazesi İzmir’in Bornova ilçesinde küçük bir grubun katıldığı törenle toprağa verilen Zeki Alkan’ın eylemi, direniş sembollerinden biri oldu.

Doktor olmak için gittiği Amed’de kahraman oldu

Zekiye Alkan, aslında o gün doktor olmak için gittiği Amed’de eylem yaparak tüm Kürt halkının kahramanı olur. Eylem, gerçekleştikten sonra çok çabuk her tarafa yayılır, duyulur. Bütün herkes artık Zekiye’yi özgürlük arayışçısı Kürt bir kadın olarak bilir. Artık herkes Zekiye’yi kahraman, Newroz ateşini bedeninde yakarak kutlayan bir kadın olarak hatırladı, bildi. Yıllar sonra yine bir Newroz’da zindanda bedenini ateşe veren Sema Yüce de özgürlük tutkusunun kaynağı olarak Zekiye Alkan’ı işaret ederek, “Zekiye benim ebemdir, göbek bağımı Zekiye kesti” diyerek tarihe not bırakmıştı.

Önder Apo: Zekiye özgürlüğün kolay olmadığını gösterdi

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, “Newroz ateşle kutlanır” diyen Zekiye Alkan’ın eylemine ilişkin tarihi çözümlesi ise şöyle: “Yükselen özgürlük ateşiyle Newroz’da bedenini ateşe veren Zekiye Alkan’ın eylemi de özgürlüğün kolay olmadığının sembolüdür. Kürt kadını bir defa özgür yaşamın farkına varmıştır. 1990 Newroz’unda partimizin ideolojisinden sınırlı olarak etkilenen kahraman kızımız Zekiye Alkan’ın kendini yakma eylemi, ‘Newroz ateşi en iyi insan teninde yanmalıdır’ demesi, cesaretin ve fedakârlığın sınırsız bir örneğidir. Demek ki, kadının kurtuluşa girişi öyle küçümsenecek bir giriş değildir. Kadının genelde dünyada, özelde Kürdistan’da katılmadığı devrim, noksan kalmış bir devrimdir, bizdeyse imkânsız bir devrimdir. Büyük bir eylem, büyük bir özgürlük tutkusu olmak istiyor. Bunu da öyle bir Newroz’da Diyarbakır surlarında kendisini meşale gibi yakarak ilan ediyor. Zekiye Alkan’ın şahadeti de Diyarbakır’da oluyor ve Mazlum’un şahadetiyle bağlantısı açıktır. Mazlum nasıl zindanda partiye dayatılan teslimiyete karşı büyük bir eylemse ve şahadetiyle bunun bir zaferi oluyorsa, Zekiye Alkan’ın direnişi de Diyarbakır geneline dayatılan, bu temelde de bütün Kürdistan’a ve Kürt halkına dayatılmış olan sinmişliği, korkuyu ve çaresizliği gidermek oluyor.”

RAHŞAN DEMİREL

Yaşça küçük ama öfkesi büyük bir kadın

Kürdistan’da yakılan Newroz ateşinin kıvılcımlarını, Zekiye Alkan’ın eyleminden tam iki yıl sonra 21 Mart 1992 günü İzmir-Kadifekale’de Rahşan Demirel ismindeki genç bir kadın tutuşturacaktı. Rahşan 1975 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesinde dünyaya geldi. küçük yaşta ailesiyle birlikte İzmir’e göç etmişti. Yurtsever bir ortamda büyüyen Rahşan Demirel, çocuk yaşına rağmen Kürt özgürlük mücadelesini izlemeye çalışıyordu.

‘Newroz kutlanacak, lastikle olmazsa canımızla’

Rahşan, Türk devletinin özellikle Cizre ve Şırnak’ta onlarca Kürt’ü katletmesini içine sindirememişti. Kürtlerin diriliş ruhunu yakalayıp ayağa kalktığı bir dönemde Rahşan’daki ruh da dirilmişti. Rahşan bu yıllarda henüz çocuk denecek yaştaydı ama devletin halk üzerindeki şiddeti ve baskıları onun yüreğinde yaşından büyük öfkeye yol açmıştı. 21 Mart 1992 günü İzmir’in Kadifekale semtinde 17 yaşında iken bedenini ateşe veren Rahşan Demirel, arkasında bir karton parçasına yazdığı “Ben kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale’de. Newroz kutlanacak…Lastikle olmazsa bile, canımızla kutlanacak!” notu ve eyleminin amacını anlattığı Kürtçe ve Türkçe bir ses kaydı bıraktı.

Önder Apo: Rahşan’da savaş ve özgürlük tutkusu var

Rahşan’da savaş ve özgürlük tutkularının olduğunu ve eylemiyle zirveleştiğini belirten Önder Apo, “İzmir kalesinde bir kendini yakma olayı var. Rahşan Demirel adında çok genç bir Kürt kızının direnmesi var. Şimdi oraya taşırılmış bir Kürdistan’ın Mardin gerçekliği var. Yurtseverlik zaten etkilidir. Bu genç kızda bir yandan savaş ve özgürlük tutkusu var ama öte yandan kendisi oldukça zayıf. Örgütsel savaşım gerçeği etkiler. Newrozlu günler de yine hızlı ve yoğun yaşanır. Belli ki, burada kendisini özgürlük savaşımına müthiş vermek ve bir şeyler yapmak istiyor. Fakat bunun teorik gücünü fazla bulamadığı ve pratik geliştirme olanağını fazla yakalayamadığı için, yani tutkusu bir yerde teorik ve örgütlülük düzeyini aştığı için, buna rağmen bir şeyler yapmaya ahdettiği için, farklı bir eyleme yöneliyor. Oradaki kitlemizin içinde yaşadığı utanç verici koşullar, kendisinin özgürlük ve özgür yaşam anlayışıyla bağdaşmayan alçaltıcı yaşam koşulları, Newroz’un o dirilticiliği ve çekiciliğiyle birleşince, böyle bir meşale eylemi ortaya çıkıyor” değerlendirmesinde bulundu.

RONAHİ VE BERİVAN…

‘Daha çok direnmek gerekir ve biz kendimizden başlıyoruz’

Rahşan Demirel’in eyleminin ardından 22 Mart 1994 yılı Newroz gününde Ronahi ve Berivan isimli Newrozlaşan iki kadın, Almanya ve Avrupa’da geliştirilen Kürt Özgürlük Hareketi karşıtlığı ve Kuzey Kürdistan’da Botan öncülüğünde başlatılan serhildanlara bedenlerini ateşe vererek cevap olmak istedi. Bu eylemin ardından PKK, Berivan ve Ronahi’yi “Newroz Şehitleri” olarak ilan etti. Almanya’nın Mannheim kentinde “Daha çok direnmek gerekir ve biz kendimizden başlıyoruz” sözleriyle bedenlerini ateşe veren Kürt kadın devrimciler Nilgün Yıldırım (Berivan) ve Bedriye Taş’ın (Ronahi) hedefinde Kürt Özgürlük Hareketine dönük saldırılar vardı. Bedenlerini Newroz’da ateş yapmaları hem Avrupa hem de Kürdistan’da büyük yankı uyandıran bu iki Kürt kadın devrimcisi arkalarında bıraktıkları “Newroz ateşini insan bedenleriyle gürleştirin” ifadeleri yer alan mektuplarında şöyle diyorlardı:

“21 Mart Newroz’unuzu candan kutlarken, hedefimiz olan insani bir yaşam için sizlerin daha çok direnmeniz gerektiğini Parti Önderliğimizin de vurguladığı gibi kendimizden çok az da olsa başlatıyoruz ve sizlere devretmek istiyoruz. Özellikle Avrupa’daki halkımızın Parti Önderliğimizin belirttiği gibi, devrimi Kürdistan’a taşırmaları vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Bu temelde kadınlarımıza da öylesine büyük görevler düştüğünden dolayı tam ayakta durmalarını, Parti Önderliğimizin yol göstericiliğiyle becerebilmelidirler. Sizlere yüce halkımıza içten inanıyoruz ve güvenimiz sonsuzdur.”

Önder Apo: Özgürlük kolay olsaydı Berivan ve Ronahi kendilerini yakmazlardı

Berivan ve Ronahi eylemlerinden sonra bıraktıkları mektupları ve eylemlerini değerlendiren Önder Apo, “ateşin sırrına erenler” tanımlamasında bulunarak “Newroz Şehitleri” için şunları belirtir: “Avrupa’daki Newroz şehitlerimizin bıraktığı bazı mektuplar var. Bunların üzerinde biraz durulmaya değer. Eğer özgürlük bu kadar kolay olsaydı Berivan ve Ronahi kendilerini yakmazlardı. Bu arkadaşlar anlamı hayli büyük olan mektuplar bırakmış oluyorlar. Büyük saygı duymamak, gerçekten mümkün değil. Oldukça bilinçli ve çarpıcı değerlendirmeleriyle dolu dolu yaşadıkları anlaşılıyor. Eylemlerini de öyle planlıyorlar ki, başarısızlığa yol açmayacak kadar güçlü, kendini yitirmeyen, kesin sonucu önceden planlanan bir eylem, ancak bu kadar olabilir. Kendini cayır cayır yakmayı böyle planlayabilmek, bir başarısızlık olasılığını bile ortadan kaldırmak için başkalarının gelip de ateşi söndürebilecekleri bir alanı seçmemek, kendilerinin ne kadar planlı ve sonuç alıcı olduklarını gösteriyor. Yaşayacaksan, onlar gibi yaşayacaksın. Anıya bağlılık biraz da böyle olur. Aslında en özlü militanlaşmaya yakınlar. Arayışları, gün be gün gerçekleşmeleri böyledir.”

SEMA YÜCE

Faşizmin zindanlarında Sema’nın yarattığı görkemli Newroz ateşi

Ronahi ve Berivan’ın eyleminden dört yıl sonra bu kez cezaevlerinin parmaklıkları ardında genç bir kadın anlamlı yaşama olan bağlılığıyla Newroz ateşini bedeniyle gürleştirecekti. “8 Mart’tan 21 Mart’a ateşten bir köprü olmak istiyorum” sözleriyle Çanakkale Cezaevinde 21 Mart 1998 günü bedenini ateşe veren Sema Yüce, ağır yaralı olarak kaldırıldığı İstanbul Cerrahi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 17 Haziran’da 84 günlük yaşam mücadelesinin ardından şehitler kervanına katıldı. “Ben Newroz oldum, Mazlum oldum”, onun son sözleri oldu.

Hozan Serhat’ın (1999’da şehit düştü) seslendirdiği “Ağrı’nın isyan kızı” türküsüyle mücadelesi ve tutkusu Kürdistan halkının hafızasına kaydedilen Sema Yüce, 1971 yılında Ağrı merkezde doğdu. İlk öğrenimi ve liseyi Ağrı’da okudu. 1991 yılında PKK saflarına katıldı. Gerilla hayatı kısa süren Sema Yüce, 1992’de bir ihbar sonucu Ağrı’da Türk devlet güçlerince gözaltına alınarak, Türk devletinin mahkemelerinde 22 yıl ağır hapis cezasına çarpıtılır. Newroz’da bedenini neden ateş vermek istediğini anlatan Sema Yüce, eyleminden önce Önder Apo, Kürt halkı ve kadınları ile dünya halklarına hitaben kaleme aldığı tarihi mektupta şu ifadelere yer veriyor:

‘Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa, iki yaşam seçeneği de olamaz’

“Beynimi, yüreğimi ve bedenimi 8 Mart’tan 21 Mart’a ulaşan ateşten bir köprü yapmak istiyorum. Çağdaş Kawa, Mazlum Doğan’ın iyi bir öğrencisi olabilmek için Zekiye gibi yanmak, Rahşan gibi Newroz’laşmak istiyorum. Diğer Newrozlaşan yoldaşlarımın izinde kararlıca yürümek istiyorum. Kadının da yoldaş olabileceğine olan inancımı soylu bir eylemle taçlandırmak istememin nedeni, soyluluğu bilinen tüm tanımlardan arındırarak, kendisi basit düşleri büyük insanın erdemi olduğunu haykırmak isteyişimdir. Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa, bir insan için, özgürleşmek isteyen bir kadın için, iki yaşam seçeneği, iki moral merkezi olamaz. Bu satırları yazdığım an, kendimde düşünsel, moral ve yaşamsal açıdan Başkan Apo’yu tek merkez haline getirdiğim, kendimdeki tüm iç engelleri aştığım andır. Özgürlük hepimiz içindir ve özgürlüğe adım adım ulaşılabiliriz.”

Sema Yüce’nin duygularından yazılan şiir;

Ben bugün doğdum

Tam yedi yüz otuz gün önce 1 Nisan 91’de

İlk nefesimi Amed’de aldım Mardin kapı burçlarında

Ebemin adına Zekiye Alkan dediler

Buram buram memleket kokuyordu

Yanık memesi

Anam acı çekmesin sancıları artmasın diye

Vücudundan koca bir ateş yakmıştı.

ELEFTERİA FORTULAKİ

Yunanistan’ın kalbinde yanan ateş, Kürdistan’a ışık oldu

İmralı’da tecrit sistemine karşı 1 Şubat 2006 günü özgürlük gerillası Viyan Soran’ın Heftanin bölgesinde bedenini ateşe vermesinin üzerinden 53 gün geçtikten sonra 23 yaşındaki Yunan enternasyonalist devrimci Elefteria Fortulaki, 24 Mart 2006 günü Önder Apo üzerindeki baskıları protesto etmek için bedenini ateşe vererek Kürt halkının mücadelesinin sesi ve çığlığı oldu. 2 çocuk annesi Elefteria ardında bıraktığı mektupta şunları söylüyor:

“Anne, ben Kürdistan’ı da kendi ülkem gibi görüyorum. Yunancayı çok seviyorum, ancak Kürtçeyi de anadilim gibi seviyorum. Anne, Annem! Halkların kardeşliği çok güzel bir şey. Kürt halkı da halkların kardeşliği için mücadele ediyor. Özgürlük gerillaları Kürt halkına işkence eden Türk devletine karşı savaşıyor. Kürt halkı haklarını, ana dilini istediği için Türk polisi ve askerleri tarafından çocuklar, ihtiyar ve yaşlılar katlediliyor. Zekiye Alkan, Sema Yüce, Ronahî, Bêrîvan ve Rahşan Demirel gibi ben de bu yıl Newroz’u kutluyorum ancak biraz geç kaldım. Onların kararlılığı Kürt ve Kürdistan halkını daha da güçlendirdi. En içten kalbim ve ruhumla saygılar. Eleftria”

5 bölümden oluşan Newroz dosyası için yararlanılan kaynaklar:

-Önder Apo’nun çözümlemeleri ve savunmaları
-PKK ve PAJK’ın resmi internet sitesi
-Bölge ve ulusal ajans ve gazeteler
-Serxwebûn sitesi
-PKK yayınları

rm

 

 

 

 

 

Bunları da beğenebilirsin