ŞENGAL-ROJNEWS
“Êzidîleri fermandan kurtaran PKK idi. PKK’nin yaptığı bu iyiliği ölene kadar unutmayacağız. Son sözüm Êzidîlerin artık birlik olması gerektiğidir. Birlik olduğumuzda diğer taraflar bizi gözetmek zorunda kalır. Peşmergenin ihanet ettiğini gördük, Irak ordusuna bağlı paralı askerler bizi korumayıp kaçtı. Eğer birlik olmayı başarsaydık o zaman kendimizi koruyabilirdik.”
Esir alınan Êzidî kadınlardan biri olan Hîba Murad Pisî, ferman sürecini ve yaşadıklarını anlatarak halk olarak PKK’nin yaptığı iyilikleri unutmamaları gerektiğini; peşmergelerin ihanet etmemesi ve Irak ordusunun kaçmaması durumunda ise böyle bir katliamın yaşanmayacağını söyledi.
DAİŞ çeteleri 3 Ağustos 2014 tarihinde, Türk devleti ve kendilerini destekleyen diğer devletler tarafından Şengal’e yönlendirildiler. DAİŞ’in Êzidî halkı üzerinde gerçekleştirdiği ferman sonucu binlerce kişi kaçırıldı veya katledildi.
Koço köyünden Hîba Murad Pisî, ferman gerçekleştiğinde Tilqeseb’de yaşıyordu. Kendisi fermanın şahidi ve mağdurlarından; aynı zamanda DAİŞ çetelerinin saldırısında esir düşenlerden biri. Hîba Murad Pisî, Rojnews’e yaşadıklarını ve ferman sürecini anlattı.
Sözlerine fermandan önceki yaşamını anlatarak başlayan Hîba Murad Pisî, “Ben Koço köyündenim. Fermandan önce geçimimizi tarım ve hayvan yetiştiriciliği ile sağlıyorduk. Çocuklarımız medreselerde (okul) eğitim alıyordu. Ben ve eşim hayvan yetiştiriyorduk. Eşim de iki yıl önce vefat etti. Zengin değildik ancak ailece acıdan, dertten uzak bir hayatımız vardı. Güzel bir hayat yaşıyorduk” dedi.
Ailesinden yalnızca Hîba Murad Pisî, esir alınıyor. Esir alınmadan önceki süreci şöyle anlattı Hîba Murad Pisî; “DAİŞ çeteleri geldiğinde, savaş ve direniş bütün gece, sabaha varana dek devam etti. Köylülerin bazıları mevzi kazdı bazıları ise direniyordu. Ben o gün evimin bahçesinde tandırda ekmek pişiriyordum. Bahçemizin her tarafından kurşun izleri vardı. Oğlum gelip kurşunların hedefi olmamam için ekmek yapmayı bırakmamı istedi. Ben ise devam edeceğimi söyledim. Ekmek yapmaya devam ettim, çocuklar da kahvaltılarını yaptı ve ailemin tüm fertleri dışarı çıktı. Babamların evi Koço köyündeydi. Beni arayıp DAİŞ geldiği için köy halkı olarak kaçacaklarını söylediler. Ertesi sabah köyden kaçacaklarını söylediler.”
Hîba Murad Pisî’nin kızı bir grup insanın kendilerine doğru koşarak geldiğini haber veriyor annesine. Hîba Murad Pisî o anları şöyle aktardı; “O gün sadece ben ve kızım evdeydik. Kızım bir an, ‘Anne etrafımızdaki tüm köylüler kaçıyor’ dedi. Tüm köylülerle beraber koşarak uzaklaşmaya başladık. Tanıdığımız insanların araçları gelip önümüzde durdu. Kızımı araca bindirip onlarla gitmesini istedim. Araç bizim değildi. Ben köyde kalan küçük çocuklarım için köye dönmek zorundaydım. Onları kurtarmak için geri döndüm. Amcamların evine gittim, bütün çocuklar oradaydı. Araçlarımız yoktu. Kaynımın oğluna ‘Çocukların hepsini, taşıtlarla Mîrka köyüne götürelim’ dedim. Geride kalanlar olarak hepimiz yürümeye başladık.”
Dağ eteğinde esir düştüler
Hîba Murad Pisî de esir düşen diğer kadınlar gibi Şengal Dağı’nın eteklerine ulaştığında esir alınıyor. Hîba Murad Pisî, esir alındığı süreci şöyle anlattı; “Amcamın dilsiz olan ve hastanede çalışan bir oğlu vardı. O sabah her şeyden habersiz hastaneye gitmişti. Halkın koştuğunu görünce o da gelip bize yetişti. Küçük bir araç getirdiler, üç eltim ve 6-7 çocuk ile birlikte bu araca bindik. Dağın eteklerine vardığımızda bir süre öylece bekledik. Etrafımızdakilere telefon açıp, hiçbir şey olmadığını ve geri döneceklerini söylüyorlardı. Öğle saatlerine kadar orada kaldık. Dağın eteklerinden yukarı doğru gittiğimizde DAİŞ çeteleri ile karşılaştık, bizden kendileriyle gitmemizi istediler. Öğle saat 12.00’de bizi alıp Şengal merkeze götürdüler.”
Gece 12 olduğunda DAİŞ çeteleri, esir aldıkları insanların yanına gidip genç kadınları aralarından alıp götürüyor. Hîba Murad Pisî tüm genç kadınların Beec kentine götürüldüğünü bildirerek, “Bizi götürdükleri yerde kadın ve erkekleri ayırdılar. 3 gün daha aynı yerde tutulduk. Uçaklar gelip tutulduğumuz yerin yakınına saldırdı. Akşam saatlerine doğru çocuklarla kadınları araçlara bindirerek Baduş Hapishanesi’ne götürdüler. Burada da 5-6 gün tutulduk. Orası da uçaklarla vurulduktan sonra bizi Telafer’daki bir medreseye götürdüler. Bulunduğumuz yerde Telafer’den yalnızca iki kişi vardı, geri kalanların hepsi Êzidî idi. Medresenin tümü esirlerle doluydu. Hareket edebilecek alan yoktu, hepimiz sabaha kadar oturduk. Erkekleri Şengal’de bırakıp biz kadın ve çocukları buraya getirmişlerdi. 9 gün boyunca Telafer’de çok kötü bir durumda kaldık.”
Müslüman olma baskısı
Esir alınan tüm Êzidîlerin hikayesinde yer aldığı gibi Hîba Murad Pisî de, DAİŞ çetelerinin Müslüman olmaları yönündeki baskı ve tehditleri ile karşı karşıya kalıyor. İkna olmaları için esir aldıkları erkekleri getirip onlara Müslüman olmaları durumunda mal vereceklerini ve onları Şiilerin evlerine yerleştireceklerini söylüyorlar.
Esir alınan erkeklerin arasında Hîba Murad Pisî’nin kaynının oğlu da bulunuyor. Başta Müslüman olmayı reddediyorlar. DAİŞ çeteleri daha sonra aralarında kaynının oğlu ve dilsiz kuzeninin de olduğu bir grup esir erkeği getirip, Müslüman olmayı kabul ettiklerini ve ailelerini yanlarına alabileceklerini söylüyorlar. Onları bir kez daha araçlara bindirip Qesrip Mehreb köyüne götürüyor ve beş ay boyunca burada tutuyorlar. Daha sonra Musul’a gönderilme süreçlerini Hîba Murad Pisî şu sözlerle anlatıyor; “Aralık ayına girdiğimizde bizi Musul’a götürdüler. Burada bir ay kaldık. Yaşı büyük olanları aramızdan alıp onları Kurdistan’a göndereceklerini söylediler. İki eltim orada kalıp gelmeyeceklerini söyledi. Çeteler ‘siz de gelin’ dediler. Bunun üzerine ben gideceğimi söyledim. Ancak kaynımın oğlu götürdükleri kişileri bırakmadıklarını ve öldürdüklerini söyledi. Ben de ‘İstiyorlarsa beni öldürsünler’ dedim. İki eltim ‘Biz gitmiyoruz, sen de onlar kadar büyük değilsin, senin de gitmene izin vermeyeceğiz’ dedi. Bize akşam televizyonu izlememizi, gidenlerin Kurdistan’da olduğunu göreceğimizi söylediler. Televizyonu izledik ve gidenlerin hepsinin evlerine ulaştığını gördük. İlk olarak yaşlı 250 kişiyi göndermişlerdi. Yaklaşık 200 kadın ve çocuğu da araçlara bindirip Rakka’ya götürdüler.”
DAİŞ çeteleri, Hîba Murad Pisî ve beraberindekileri Xidir Elyas köyüne götürüp orada bırakıyor. 200 kişinin daha ismini kaydediyorlar, 200 kadın ve 15 çocuk. 7 Nisan 2015 tarihinde serbest bırakılıyorlar. Yaşlıların oluşturduğu birinci grubun ardından ikinci grup olarak serbest kalıyorlar.
‘Peşmerge ve paralı askerler kaçtı, bizi korumadı’
Hîba Murad Pisî, DAİŞ çetelerinin saldırısı sırasında Êzidî halkının nasıl savunmasız kaldığını şu sözlerle ifade etti; “DAİŞ çeteleri bize saldırdığında köylüler, yalnızca bireysel silahlarıyla DAİŞ çetelerine bir gece karşı durabildi. Ne peşmergeler vardı ne de paralı askerler (Irak ordusu). Çatışmaların yaşandığı ilk gün Koço köyünden kaçan peşmergeler bizim köyden geçiyordu. Nereye gittiklerini sordum, bana, ‘Tilbenat’a gidiyoruz, orada çatışma var, oradan geri geleceğiz’ dediler. Ancak doğrusu peşmergeler kaçıyordu. Savaş zamanı halk büyük acılar yaşadı. Çok sayıda kişi esir düştü, aynı şekilde çok kişi öldürüldü. Kendini kurtarıp Şengal Dağı’na sığınanlar da çok büyük zorluklar yaşadı. Koço köyündeki ailemden 15 kadın esir alındı. Bazıları hala DAİŞ’in elinde kurtarılmayı bekliyor. Çoğu kaçmaya çalıştı. Mesela abimin kızı DAİŞ’ten kaçmaya çalışırken Hewîcê’de mayına basarak yaşamını yitirdi. Musul’da uçaklar DAİŞ’i vurduğunda, ailemden esir alınan biri orada öldürüldü. Kurtulanlardan bazıları da ailelerine hiç kavuşamadı.”
‘PKK’nin yaptığı iyilikleri hiçbir zaman unutmayacağız’
Başta kadınlar olmak üzere birçok kişinin Koço köyünden döndüğünü belirten Hîba Murad Pisî, sözlerini şöyle sürdürdü; “Ferman zamanı Êzidîler olarak ihanete uğradık. Fermandan önce Şengal’de 12 bin peşmerge ve Irak ordu güçleri vardı. Şengal halkı onlara güveniyordu. Ancak ferman gerçekleştiğinde peşmergeler ve Irak ordusu kaçarak Şengal halkını yalnız bıraktı. Eğer onlar olmasaydı bu kadar kişi esir düşmezdi ve bu kadar kişi öldürülmezdi. Çok zorluklar yaşadık. Bu süreçte kendi kendine yetmediğin müddetçe kimsenin sana yardım edemeyeceğini gördük. Kendi kendine yetmen gerektiğini öğrendik. Êzidîler artık eskisi gibi değil. Êzidîler eğer kendi aralarında birlik olabilseydi, bu saldırılarda bu kadar büyük acılar yaşanmazdı. Biz Êzidîlerin en büyük sorununun birlik olmamak olduğunu düşünüyorum.”
Kendilerini fermandan PKK’nin kurtardığını söyleyen Hîba Murad Pisî, sözlerini şöyle noktaladı; “Êzidîleri fermandan kurtaran PKK idi. PKK’nin yaptığı bu iyiliği ölene kadar unutmayacağız. Son sözüm Êzidîlerin artık birlik olması gerektiğidir. Birlik olduğumuzda diğer taraflar bizi gözetmek zorunda kalır. Peşmergenin ihanet ettiğini gördük, Irak ordusuna bağlı paralı askerler bizi korumayıp kaçtı. Eğer birlik olmayı başarsaydık o zaman kendimizi koruyabilirdik.”