Türk devletinin Kürt halkının iradesinden korkusu: Seçimler

HABER MERKEZİ

İşgalci Türk devleti, tarih boyunca Kürt halkının bağımsız ve özerk bir yönetime sahip olmasını kabul etmemiş, Kürt halkının irade kazanmasına karşı çıkmıştır. Türk devleti Kürtlerin gücünden ve bölgede üstlendiği rolden korktuğu için, Kürt halkının özerk yönetimlerini kurma adına yapmaya çalıştığı tüm seçimleri engellemeye çalışmıştır.

Tutuklamalardan kayyum sistemine

Kürtler Kuzey Kurdistan’da ilk defa örgütlü bir şekilde 1991 yapılan parlamento seçimlerinde Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP)çatısı altında seçimlere girmiş, bu seçimlerde 18 parlamenter kazanmıştır.  Yine 1999 yılında Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de yapılan Yerel Yönetimler seçimlerinde Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) adına seçimlere giren Kürtler 38 belediye kazanmıştır.

İşgalci Türk devleti, 1991 yılında yapılan parlamento seçimlerinde ortaya çıkan Kürt halkının iradesini tanımadı. SHP’de ayrılarak HEP’e katılan 8 Kürt parlamenteri cezaevine atıp haklarında onlarca yıllık cezalar verildi. Yine Merdîn parlamenteri Mehmet Sincar Elîh’te katledildi. Faşist Türk devleti Kürt halkının iradesini tanımayıp baskı, katliam ve tutuklamalarla Kürt halkını caydırmaya çalışsa da Kürtler onurlu direnişlerinden ve mücadelelerinden vazgeçmedi.

2009 yılında Türkiye ve Kuzey Kurdistan’da yapılan Yerel Yönetimler seçimlerinde Kürtler 30 aşkın belediye kazandı. Yine 2014 belediye seçimlerinde 100’e yakın belediyeyi kazandı. Ancak faşist Türk devleti 2015 yılında Kürt belediyelerine kayyum atayarak birçok belediye başkanını görevden aldı. Bu durum daha sonra yapılan seçimlerde de kendini tekrarlandı ve AKP-MHP faşist rejiminin bir geleneği haline geldi.

Türk faşist iktidarı son 30 yılda Kürt halkına yönelik düşmanlığını defalarca kez yaptığı yasa ve insanlık dışı uygulamalarla ortaya koymuştur. Faşist AKP-MHP iktidarı, Kürtlerin seçimlere katılmasına, Kürt halkının hukuk ve demokrasi yoluyla kazanacağı bağımsız konum, statü ve roller kazanmasına yasadışı bir şekilde engel olmaya çalışmıştır.

Rojava ve Güney’de aynı pratik

İşgalci Türk devleti, sadece Kuzey Kurdistan’da değil, Rojava ve Güney Kurdistan’da da Kürt halkının özerk bir yönetim ve statüye sahip olmasını engellemek için her türlü yol ve yöntemi kullanmıştır. Geçtiğimiz ay Rojava’da belediye seçimlerinin yapılmasına karar verilmişti. Ancak faşist şef Erdoğan defalarca kez yaptığı tehdit açıklamalarıyla seçimlerin yapılmasına engel olacaklarını belirtmişti. Erdoğan, “Kuzey ve Doğu Suriye’de seçim yapılmasına izin verilmesi mümkün değil. Çünkü bu seçimler bir devletin kurulması ve Suriye’den ayrılması içindir” ifadelerini kullanmıştı. Bunun üzerine Rojava’ya yönelik geniş bir saldırı başlatıldı ve QSD ile Rojava Asayiş noktaları hedef alındı. Dolayısıyla bu saldırılar seçimlerin önünde büyük bir engel olarak görüldü ve seçimler ertelendi.

Konuyla ilgili konuşan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanı Salih Müslim, şunları söyledi: “Türk devletinin amacı, Kürt halkının hiçbir yerde otoritesinin ve özerk yönetime sahip olmasına engel olmaktır. Biz oturup onun bize ne zaman seçim yapıp yapmayacağımızı söylemesini beklemeyeceğiz. Dolayısıyla Türkiye istese de istemese de önümüzdeki ağustos ayında seçim yapılacaktır.”

Güney Kurdistan’da Kurdistan Bölgesi Parlamentosu seçiminin 10 Haziran’da yapılması kararlaştırıldı. Ancak işgalci Türk devleti, KDP ve bölge Türkmenleri aracılığıyla sürece müdahale ederek seçimlerin yapılmasını engelledi. KDP bir yandan seçimlerin yapılması gerektiğini söyleyip tarihler belirliyor, öte yandan perde arkasında işgalci Türk devletinin talepleri doğrultusunda hareket ederek Bölge’yi daha fazla krize sürüklüyor.

Bundan önce 4 kez Kurdistan Bölgesi Parlamentosu seçimleri planlanmıştı ancak işgalci Türk devleti, Bölge’deki işgalini genişletmek amacıyla KDP’ye baskı yaparak seçimlerin yapılmasını engellemeye çalıştı. Görev süresi dolmuş Kurdistan Bölgesi hükümeti yaklaşık 2 yıldır seçimleri yapmayarak yasaları ihlal ediyor.

İşgalci Türk devletinin savaş bakanı, Türk medyasına yaptığı açıklamalarda şunları söylemişti: “Kuzey Irak’ta seçim yapılmasına izin vermedik. Çünkü PKK hükümette ve parlamentoda güçlü bir güç haline gelecektir.” Türk savaş bakanının kastettiği YNK’dir. Türk devletine göre kendisinin emrine girmeyen herkes PKK’lidir.

Türkiye Kurdistan Bölgesi’nin statüsünü bir hata olarak değerlendirirken KDP ona daha fazla yakınlaşıyor

Rojava’da devrimin geliştiği süreçlerde faşist Erdoğan şunları söylemişti: “Irak’ın kuzeyinde yaptığımız hatayı Suriye’nin kuzeyinde yapmayacağız. “Bu açıklama Türk devletinin ve Erdoğan’ın Kürdistan Bölgesi’nin statüsünün hata olarak görülmesi anlamına geliyor. Türk devleti, Kürtlerin herhangi bir yerde statü sahip olmasını kabul etmiyor ve Güney Kürdistan gibi özerk bir yönetime sahip olmamaları için karşı çıkmayı da kendine görev biliyor.

Kurdistan Bölgesi’nin statüsünün oluşturulmasını büyük bir hata olarak gören Erdoğan liderliğindeki Türk devleti 2017’de yapılan Bağımsızlık Referanduma karşı çıkan ilk ülke oldu. Türk devleti referandum sonrası Kurdistan Bölgesi’ndeki sınırlarını ve hava sahasını kapattı. İşgalci ve faşist Türk devletinin tüm bu yaptıklarına rağmen KDP gün geçtikçe daha fazla Türk devletine yakınlaşmakta ve Bölge’nin kaderini ona bağlamaktadır.

Kerkük’te de aynı çaba

İşgalci Türk devleti aynı zamanda KDP aracılığıyla Kerkük İl Meclisi seçimlerine müdahale ederek Kürt partilerinin tek listeyle seçime katılmasını engelledi. Bu nedenle Kürt partileri seçime ayrı ayrı listelerle katıldı. İşgalci Türk devleti, Kerkük’teki seçimde istediğini elde edemeyince ortağı KDP ve Türkmenler aracılığıyla Kerkük kent yönetiminin kurulmasını engelledi. Aradan aylar geçmesine karşın Kerkük’te Vali ve kent yönetimi hala belirlenmedi.

İşgalci Türk devleti Bölge’de geniş çaplı bir askeri operasyon başlattı. İşgalci Türk devleti, Kurdistan Bölgesi Parlamentosu seçimlerini engellemek amacıyla Kurdistan Bölgesi topraklarına yönelik işgal saldırılarını artırdı.

Toplumsal Barışı İnşa Timleri (CPT), yayınlandığı rapora işgalci Türk devleti son 10 gün içinde Kurdistan Bölgesi topraklarına yaklaşık 300 tank ve zırhlı araç konuşlandırdı. Yeni askeri üs ve kontrol merkezlerinin kurulması ile birlikte Bölge yurttaşları üzerindeki baskı ve tehditlerde artıyor. Faşist Türk devleti Bölge halkının ajanlık yapması için halkı tehdit ederek baskı uyguluyor.

fm

Bunları da beğenebilirsin