İmralı Aileleri: Yakınlarımızın yaşamları konusunda tereddütteyiz!

Meclis’e yaptıkları ziyarette yakınlarının yaşamı konusunda tereddütte olduklarını belirten İmralı’daki tutukluların aileleri, hukuki ve insani hakları kapsamında yakınlarıyla görüşme taleplerini dile getirdi.

İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın yakınları, Meclis’te Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parlamento grubunu ziyaret etti. Heyette Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan, Ömer Hayri Konar’ın kardeşi Emin Konar, Veysi Aktaş’ın kardeşi Sabiha Aktaş ile Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Faik Erol ile Serbay Köklü yer aldı. İmralı’daki tutukluların aileleri, HDP Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, HDP Meclis İnsan Hakları Komisyon üyeleri ile HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel’in de yer aldığı milletvekilleri tarafından karşılandı.

Heyet adına söz alan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Erol, İmralı’daki tecrit haline dair ziyaretlerde bulunduklarını belirterek, kriz halinin son bulmasını istedi.

SON TEMAS KESİNTİLİ TELEFON GÖRÜŞMESİ 

Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan, yasaların Meclis’te çıkarıldığını ifade ederek, şöyle devam etti: “Yasaların yapıldığı mekan burası, yasama faaliyetinin yürüdüğü mekan burası, ancak biz buradan çıkan yasalardan yararlanamayanlarız. Kanun dışına itilen bir pozisyonda bulunuyoruz. İmralı Cezaevi’nde Sayın Abdullah Öcalan, Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar olmak üzere 4 kişi bulunuyor. Yaşamlarına, sağlıklarına dönük herhangi bir bilgi sahibi değiliz. Olağanüstü koşullarda kimi görüşmeler yaşanıyor. O da hepinizin bildiği gibi en son yapılan ve yarıda kesilen telefon görüşmesi. Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konur arkadaşın ise tecridi protesto ederek, telefon görüşmesini kabul etmediklerini, Sayın Öcalan’ın ise telefon görüşmesinin yarıda kesilmesi ve Hamili Yıldırım’ın ise telefon görüşmesinin çok kısa sürmesi herhangi bir bilgi alınamamasına sebebiyet vermiştir” diye konuştu.

‘HABER ALMAK İSTİYORUZ’

Öcalan, devamında şunları söyledi: “Bu Meclis’e anlam biçiyor ve anlam atfediyoruz. Bu işin hem hukuki hem de insani boyutu, politik boyutu bambaşka bir durumdur. Sayın Öcalan ve arkadaşlarının İmralı’da bulunması, içinde bulunduğu pozisyon büyük bir meseledir. Büyük bir temsiliyettir. Biz aileler olarak yakınlarımızdan haber almak istiyoruz. Yaşamından sağlığına dönük bilgi almak istiyoruz. Hem insani hem de hukuki yönüdür. HDP’nin çabalarını görmekteyiz. Ama iş öyle bir aşamaya geldi ki kuşkularımız artıyor. Başta Sayın Öcalan olmak üzere diğer arkadaşların yaşamı konusunda tereddütteyiz. Sağlıkları konusunda tereddütteyiz. Acaba devlet orada bir şeyler mi saklıyor.

ADALET BAKANLIĞI ENGEL OLMAMALI 

Bu Türkiye’nin 1980’de çıkarılan ‘Darbe Anayasası’nı dahi bile Sayın Öcalan ve arkadaşlarının yararlanmaması durumu söz konusudur. Herkes sorumluluk almalıdır. Tecrit derinleştikçe krizde derinleşiyor. Ülkedeki toplumsal sorunlar daha derinleşmekte ve tecrit konusu çözümsüzlüğü derinleştiriyor. Özellikle hukuki ve insani haklarımız kapsamında yakınlarımızla görüşmek istiyoruz. Bunun önünde Adalet Bakanlığı engel olmamalıdır. Yetkililer engel olmamalıdır. Ama maalesef Adalet Bakanlığı’nın bundan bir yıl önce söylediği şuan da tam tersi yaşanıyor. Avukat ve aile görüşü önünde engel olmadığını İstanbul seçiminden önce vurgulamışlardı ancak maalesef şuan biz İmralı’da bulunan yakınlarımızın yaşayıp, yaşamadığından kuşku duyuyoruz. Buna cevap arıyoruz.”

BEŞTAŞ: YÜZYILIN HUKUKSUZLUĞU 

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, İmralı’da uygulanan ağır tecridi, kesintisiz uygulanan sistematik işkenceyi yakından izlediklerini söyledi. Buna dair görüşlerini kamuoyu ile paylaştıklarını belirten Beştaş, “Hakikaten yüzyılın hukuksuzluğu ve işkence yöntemi ile karşı karşıyayız. Ailelerin bu konudaki görüşleri, çabaları ve içerde hiçbir şekilde görüşe çıkarılmayan, avukatlarıyla iletişimi kesilen, mektup hakları ellerinden alınan mahpusların da bu haklarının ellerinden alınmasına karşı büyük bir direnç gösterdiklerini tahmin ediyoruz. Sizin de dediğiniz gibi 8 ay bir hükümlüden, bir tutukludan ve Sayın Öcalan gibi Kürt halkı üzerinde etkisi tartışmasız olan bir şahsiyetten bu kadar süredir haber alınmaması, bu vurduymazlık durumunu kabul etmiyoruz. Bu konuda girişimlerin önemli ve desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bizde hem Meclis zemininde hem de diğer bütün alanlarda bu tecridin son bulması, en azından yasal ve anayasal hakların kullanılması konusunda üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

İMRALI LABORATUVARI 

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Erol, 27 Temmuz 2011’den 2019 yılına kadar hiçbir avukat görüşmesinin gerçekleştirilmediğini hatırlatarak, “Yaklaşık 8 yıl Avrupa Konseyi üyesi bir ülkede bir cezaevine avukat girişi engellendi. Sonrasında bunu 2016’dan sonra resmileştirdiler. Geçen gün Ahmet Davutoğlu’nun açıklamasını okudum, kayyım ve KHK’lerin Erdoğan’ın çok fazla değişmesine yol açtı dedi. Kayyım ve KHK meselesi kolay yönetme, hukukun arkasını dolarak, yönetme hakkını verdiği için ellerini kolaylaştırdı. Onun evvelinde sokağa çıkma yasakları bir basit il idaresi kanunu kullanarak, bütün kentte sokağa çıkma yasakları ilan edilme becerisini elde etmeleri ellerini kolaylaştırdı. Bunların öncesi yaklaşık 10 yıl boyunca bir cezaevine avukatların girişini engelleyerek, ailelerin görüşlerini engelleyerek, mevcut tüm kanun rejimini askıya alarak, kolay yönetme tekniğini geliştirdiler. Burası İmralı’ydı. İmralı’da bir laboratuvar gibi kolay hukuku pas geçen ve buna karşı geliştirilen bütün argümanları görmezden gelen bir tekniği yavaş yavaş 2005’ten itibaren geliştirdiler. Bunu bütün alanlara yaydılar” diye konuştu.

ÖNDER ÖCALAN’IN DURUŞU

Önder Öcalan’a verilen disiplin ve görüş yasaklarına dikkat çeken Erol, şu ifadelerde bulundu: “Sayın Öcalan’ın bir tarzı vardır. Bir şeyi bir kere söyler, ikinci kez asla talep etmez. Yaklaşık kendisine 12 yıl televizyon verilmedi. Biz bunu AİHM’e dillendirdiğimizde hükümet ‘talep etmiyor’ dedi. Bizde kendisine talep etmesini söyledik. Sayın Öcalan, ‘Sunmam, asla sunmam’ dedi. Sayın Öcalan, ‘Beni bir televizyon için onlara falan dilekçe yazdırtamazlar, ben onlardan bir çay dahi talep etmem’ dedi. Şimdi disiplin cezaları verilmiş. Bir tanesine cevap vermiş, ‘Bu yaptığınız hukuksuzluktur’ demiş, hatta ayıptır demeye getirmiş. İkincisine de itiraz yazmış. Üçüncüsünden itibaren itiraz etmeyi kesti, hiçbir disiplin cezalarına itiraz etmiyor. Sayın Öcalan itiraz etmeyi kestikten sonra, diğer tutuklular da disiplin cezalarına itiraz etmeyi kestiler.

DOSYALAR KAPATILIYOR

Disiplin cezaları bize tebliğ edilmiyor. Biz disiplin cezasının verileceği tarihi kestiriyoruz. Hakimliğe gidiyoruz, ‘Disiplin cezası vermişsiniz, bize bir örneğini verin. İtiraz edeceğiz, Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz’ diyoruz. Dosyaların avukatlara verilmemesine ilişkin kararlar alıyorlar. Bir hukuk dosyasının avukata verilmemesine dair karar alınabilir mi? İtirazını yapamıyoruz. Kendileri de itiraz etmiyor ve bu dosyalar orada kesinleştirilip, kapatılıyor. Daha önce hukuken görüntü de bazı şeyler idare edilirdi artık onu idare etmeden de vazgeçtiler. Bu anlamda tam anlamıyla bir kapanma ve kapatma hali tek bir sesin oradan çıkmaması söz konusu. Bu bizim açımızdan son derece krizli ve kaotik haldir. Sayın Öcalan son telefon görüşmesinde ısrarla avukatların gelmesini vurguluyor. Dolayısıyla bir şeyi nerde kaybettikse orada aramak durumundayız.”

Erol, “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına dair kararları da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde gündemleştirdiklerini belirterek, işleyen süreç hakkında bilgilendirmede bulundu.

(rb)

Bunları da beğenebilirsin