Kurumlardan ortak çağrı: Komploya karşı 9 Ekim’de Amed’e…

HABER MERKEZİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük komplonun yıl dönümünde Amed’de açıklama yapılarak, “Tecride karşı harekete geçme zamanı. 9 Ekim’de Amed’e çağırıyoruz” denildi.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde mutlak tecrit altında tutulan ve 31 aydır kendisinden haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük 9 Ekim 1998 tarihinde startı verilen uluslararası komplonun yıl dönümü dolayısıyla Amed’de açıklama yapıldı. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) ve MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu’nun (MED TUHAD-FED), “Sayın Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” şiarıyla düzenleyeceği eylemlere dair MED TUHAD-FED binasında basın açıklaması yapıldı.

Açıklamada, “Heya tecrîd bê şikandin em e meşa xwe ya azadiyê bidomînin/Tecrit kırılana kadar özgürlük yürüyüşümüzü sürdüreceğiz” yazılı pankart açılırken, toplantıya DBP Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekilleri ve çok sayıda kişi katıldı.

‘İmralı’da ağır insanlık suçu işleniyor’

Açıklamada basın metnini DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk okudu. 15 Şubat 1999’da Abdullah Öcalan’ın kişiye özel bir hukuksuzluk rejimiyle 24 yıldır mutlak tecrit altında İmralı Adası’nda tutulduğunu belirten Öztürk, “Bu komplo, başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu ve Türkiye halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelesini yok etme üzerine planlanmıştır. Bu plan halen çok boyutlu bir biçimde devam etmektedir” dedi.

Mutlak tecridin en ağır insanlık suçlarından biri olduğunu vurgulayan Öztürk, “Sayın Abdullah Öcalan’a 31 aydır mutlak iletişimsizlik hali uygulanmaktadır. Ailesi ve avukatlarıyla görüşemeyen Sayın Öcalan’dan hiçbir şekilde haber alınamamaktadır. Hiçbir gerekçesi olamayacak bu insanlık dışı mutlak tecrit hali, başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu’da yaşayan halkları tedirgin etmekte, bu tedirginlik giderek, büyük bir öfkeye dönüşmektedir” şeklinde konuştu.

Tecridin uluslararası sözleşmelere, evrensel hukuk ilkelerine ve anayasaya aykırı olduğunun altını çizen Öztürk, şöyle devam etti:

“Tümüyle insan haklarına aykırı bir şekilde sürdürülen tecrit yüzünden başta Türkiye’nin en büyük sorunu olan Kürt meselesi olmak üzere, Ortadoğu’nun en temel sorunları çözümsüz kalmaya devam etmektedir. Toplum nefes alamamakta, halkların birlikte yaşam umudu gasp edilmektedir. Soframızdaki ekmeği çalanlar tecrit rejimini sürdürenlerdir. Ülkede giderek derinleşen yoksulluğun sorumlusu tecrit politikalarında ısrar edenlerdir. Halkı yoksulluğa sürükleyenler, tecridi sürdürebilmek için bütçeyi savaşa akıtanlardır. İmralı tecridi; hukuksuzluklara, anti-demokratik uygulamalara, adaletsizliklere, hak ihlallerine zemin oluşturmaktadır. Sayın Öcalan şahsında Ortadoğu halkları her alanı tecrit altında bir yaşama mahkûm edilmekte, ayrımcılık ve kutuplaşma toplumun her kesiminde yoğun bir şekilde yaşanmaktadır.

‘Tecridi kırana kadar asla durmayacağız’

Tarihsel süreç çok açık göstermiştir ki; tecrit kırılmadan, Sayın Öcalan özgürleşmeden Kürt halkının özgürleşmesi ve statüye kavuşması mümkün değildir. Tecrit derinleştikçe Kürt halkının özgürlük, Türkiye halklarının demokrasi hakkı her geçen gün daha fazla gaspa uğramaktadır. Bu nedenle tecride karşı mücadele aynı zamanda Kürt halkının özgürlük, Türkiye halklarının demokrasiye ulaşma mücadelesidir. Tecride karşı mücadele hukuk ve adaletin sağlanması için yürütülen mücadeledir. Bu yüzden, dünyada eşi benzeri görülmemiş mutlak tecridin sonlanması; demokratikleşme ve hukuk için önemli bir merhale olacak, Türkiye’de ve Ortadoğu’da ortak yaşam siyasetinin devreye girmesinin en büyük adımı olacaktır. Barışı ve diyalogu savunmanın en önemli adımı, Kürt sorununun müzakere ile çözülmesini sağlamaktır. Kürt meselesinde sahici bir müzakerenin yegâne adresi de Sayın Öcalan’dır. Tecridin kırılması, Sayın Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullarının oluşması, özgür ve eşit yaşama bir şans tanınması temel hedefimizdir. Mutlak tecrit sürdükçe kimse huzur bulamayacak, savaş bugünümüzü ve yarınımızı tahrip etmeye devam edecektir. Sayın Öcalan üzerinde uygulanan, mutlak iletişimsizlik içinde süren tecridin kırılması için tüm gücümüzle harekete geçmenin zamanı çoktan gelmiştir. Tecrit kırılana kadar asla durmayacağız.

Vicdan sahibi yurttaşlara, siyasi yapılara ve partilere, demokratik kitle örgütlerine, derneklere, sendikalara, meslek birliklerine, hukuk kurumlarına, kadın, gençlik ve çevre örgütlenmelerine, uluslararası kurum ve kuruluşlara çağrımızdır. Ölüm değil yaşam, nefret değil sevgi, yoksulluk değil refah içinde bir yaşam diyen her yurttaşa sesleniyoruz; Sayın Öcalan’ın sesi her çıktığında ölümün karanlığı yerini yaşamın sevincine bırakmaktadır. Bu ses, silah seslerini bastırmakta, barış ortamını geliştirmektedir. Tecridi hep birlikte kıralım, bugünümüzü ve yarınımızı birlikte inşa edelim. Barış ve demokratik çözümden yana olan düşünceleriyle savaş politikalarına karşı müzakere ve diyalog zemininin geliştirilmesi için çaba harcayan, en büyük hayali kimsenin ölmediği, refah içinde bir ülke olan Sayın Öcalan, savaş iktidarlarına karşı halkların birlikte özgürce yaşama umududur.

‘Amed’e çağırıyoruz’

Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kırılıncaya kadar yüzümüz İmralı’ya dönük olacaktır. Bu anlamıyla Kurdistan’ın her kentinden, köyünden, kasabasından, kısaca her köşesinden halkımızı, dostları ve duyarlı kesimleri 9 Ekim’de Amed’e çağırıyoruz. Kimsenin halkların birlikte ve özgürce yaşam umudunu çalmasına izin vermeyeceğiz. Sayın Öcalan’ın özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür. Bu özgürlüğü sağlayana dek, kesintisiz bir biçimde mücadele edeceğimizi başta Kürt halkı olmak üzere tüm demokratik kamuoyuna duyuruyoruz.”

Bunları da beğenebilirsin