Kürdistan özgürlük devriminin kızıl saçlı efsanesi: SARA

Emekçi bir aile geleneğinden gelen Sakine Cansız 1958’de Dersim’de doğdu. Ermeni ve Dersim katliamlarında yaşanan vahşet öyküleri ile büyüyen Cansız, ırkçılığa, dinciliğe, cinsiyetçiliğe karşı devrimci duruşuyla Kürt kadınlarının “kızıl saçlı efsanesi” olarak bilinir.

Kürdistan ve Avrupa ikilemiyle yaşayan Sakine Cansız (Sara), zamanla Kürt-Alevi kimliğinin arayışına girdi. Bu zaman zarfında 68 kuşağı sosyalist gençlik hareketinden etkilendi. Dersim’in asiliğini benliğinde barındıran Cansız, küçük yaşından itibaren emeğin sömürülmesine, siyasi baskılara karşı alanlara çıkar.

APOCU HAREKETLE TEMAS

Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin daha grup aşamasındayken Dersim’e yöneldiği sıralarda Apocu gençlik hareketini yakından tanıma fırsatı bulur. Cansız bir demecinde Apocu hareketle ilk tanışmasını şu sözlerle ifade ediyordu: “Çok güzel bir tesadüftü. Arkadaşlar kaldığım eve yakın bir evde kalıyorlardı. Bahçenin içerisinde öğrencilerin kullandığı odalar vardı. Yaşça küçük öğrencilerin tuttuğu odalardı ama arkadaşlar kullanıyordu o odaları. O arkadaşların yaşam tarzı bizi etkilemişti. Hatta mahalledeki insanları bile çok etkilemişti. ‘Çok değişik insanlar’ deniliyordu. Bir şeyler yapıyorlardı, bir ciddiyetleri vardı. İlişkilerinde, geliş gidişlerinde çok önemli bir ciddiyet vardı dışa yansıyan. Giyimlerinden tutalım, bütün davranışlarına kadar farklıydılar. Ben de bu arada arkadaşlarla ilişki kurdum.”

İLK İSYAN

Toplumsal gerçekliği derinden hisseden Sakine Cansız 1970’li yıllarda devrimci olmak için evi terk ederek, ilk isyanını başlatır. Girdiği her toplulukta cins bilinciyle hareket eder ve İzmir’de üretim fabrikalarında kadın emeğinin görünürlüğü için grevler örgütlemeye başlar. Bir yandan kadın örgütlenmesi için var gücüyle çalışan Sakine diğer yandan geleneksel evlilik ve ilişki biçimini sorgular. Kadına dayatılan aile kurumunu hapishane olarak tanımlar ve bu ağdan kurtulmak için kadının boşanma hakkı için mücadele eder.

İŞKENCEYE KARŞI DİRENİŞİN SEMBOLÜ OLDU

Sakine’nin dur durak bilmez mücadelesi devam ederken, 1979’da PKK kurucusu ve fiili olarak kurduğu kadın komisyonu sorumlusu olarak tutuklandı. 12 Eylül 1980 yılında Kürt, kadın, devrimci ve demokratlara yönelik yapılan askeri darbede Amed Zindanı’nda amansız direnişini “Ah demeye utandım” diyerek ifade eder. İşkence komutanı Esad Oktay’ın yüzüne tükürerek kadına yönelik işkenceye karşı direnişin sembolü olur.

AMANSIZ MÜCADELE

Cansız, “Tek bir kadının kendisine ihanet etmesine izin vermeyeceğim” dediği askeri zindanda kadını ajanlaştıran militarist uygulamalara karşı direndi ve ideasını yerini getirdi. 1991’de cezaevinden çıkınca Kürt kadın örgütlenmesi öncülüğünde Yurtsever Kadınalar Derneği’ni kurdu. Kürt Özgürlük Hareketi’ndeki yolculuğunda feodal zihniyete karşı amansız bir mücadele verdi. Bağımsız kadın örgütlenmesini boşa çıkaran erkek egemen zihniyetine karşı mücadelesini sürdürdü. Bu çabasıyla Kürt Özgürlük Hareketi’nde toplumsal, siyasi, özsavunma ve tüm örgütlenme ve mücadele alanlarında kadınların öncü düzeyde rol almasına ciddi emek verdi.

 

ÖNCÜLÜK ROLÜ

Demokratik siyaset alanından yerel yönetimlere, “serhildanlar”dan “özsavunma” örgütlenmelerine, yaşamın her alanında Kürt kadınlarının mücadelenin en dinamik, radikal ve örgütlü güç düzeyine ulaşma aşamalarında yer aldı. Sakine Cansız, 1993 yılından itibaren kadının özgün ve özerk özsavunmasına, 1999 yılında kadın partileşmesine, 2005’ten itibaren kadın konfederalizm sistemine kolektif bilinç olarak öncülük etti.

DÜNYA KADINLARIYLA ORTAKLAŞTI

8 Mart 1998’de kadın kurtuluş ideolojisiyle kadın öncülüğünde sosyal devrimin yurtseverlik, özgür düşünce ve iradeyle yaşama katılım, örgütlülük, mücadele ve estetik ilkelerinin belirlemesine sahip çıktı. Kadına yönelik şiddetle mücadele veren tüm kadınları değer olarak sahiplendi. Dünya kadınlarıyla ortaklaşmak üzere kadının toplumsal sözleşmesinin oluşması için çaba harcadı. Tüm hiyerarşik yapılarda kopuşu hedeflerken en temel kopuşun zihniyet alanında yaşanması gerektiğine inandı.

NEHİR GİBİ AKAN DÜNYANIN ADIYDI

Jineolojîyi kadın kurtuluş ideolojisinin toplum bilimle bütünleşme stratejisinin parçası olarak gördü. Kadın ve erkeğin özgür olarak iradesini açığa çıkarma, sorumluluk ve yetkiyi eşit düzeyde yürütme açısından ilk pratik uygulama olarak eşbaşkanlık tartışmalarına katıldı. Kölelik, egemenlik yönlerinin aşılmasında kurumsal ve sistemsel temsiliyet alanı olarak özgür eşyaşamdan eşbaşkanlık stratejine dek, özgürlük fikirlerinin düşünsel öncülüğünü yaptı. Kadın yoldaşlarının tanımıyla Sakine Cansız, sorgulayan, kadınlara biçilen kalıpları ve sınırları reddeden ve onu aşıp geçen “Jin, Jiyan, Azadî”ydi, canlılıktı, doğaydı, nehir gibi akan dünyanın adıydı.

DİRİLİŞ SEMBOLÜ

Sakine Cansız ve 2 yoldaşının katledildiği 9 Ocak, Kürdistan ve Ortadoğu başta olmak üzere dünya kadın hareketleri devrimci kadınların katledilmesine karşı dünya eylem günü ilan edildi. Dağların doruklarında kalıpları yıkan Sakine, Leyla, Fidan ve ardılları Sêvê, Pakize, Fatma destansı direnişleriyle kadınların yeniden dirilişinin sembolü oldu.

KAVGANIN BİTTİĞİNE İNAMADI

Kavganın sonunun olmadığına, her an ve her yerde bir özgürlük kavgası verilmesi gerektiğine inanarak yaşayan Sakine Cansız, sonu gelmeyen kavgaya olan inancını şu sözleriyle ifade edecekti: “Kavganın belli bir yere kadar sürüp bittiğine inanmıyorum. Benim ütopyamda kavganın sonuna kadar olması gerektiğine inanıyorum.”

Bunları da beğenebilirsin