Şêx Abdulselam Barzani: Dijminê bavan nabin dostê lawan!*

Bugün, Abdulselam Barzani’nin Türkçü Musul valisi Süleyman Nazif tarafından idam edilişinin 107. yıldönümü. Abdulselam Barzani, 14 Aralık 1914 tarihinde Musul’da, haklı bir isyanın kahramanı olarak Osmanlı devletince idam edildi.

İnkar edilen bir halk ve ülkeye karşılık olarak bir toplumun kendi varlığını ispatlamasının veya yaşayarak göstermesinin en etkili silahı onun tarihsel bilincidir. Magazinsel ve kronolojik bir tarih yönteminden söz etmiyoruz. Sözünü ettiğimiz husus, an ile doğrudan bağı olan ama gücünü de geçmişten alan ‘gerçekliğinin farkında olan toplum’ bilincidir. Kendi gerçeğinin fakında olmayan bir toplum, anı doğru yaşamadığı gibi geçmişin soylu izlerinden de olabildiğince kaçar. Çünkü geçmişin soylu izleri anın görev ve sorumluluklarını yerine getirmemizi emreder.

Kürdistan tarihinin soylu direniş izleri takip edildiğinde karşımıza çıkan önemli şahsiyetlerden biri de Abdulselam Barzani’dir. Abdulselam Barzani, 1868 yılında Güney Kürdistan’ın Barzan köyünde dünyaya geldiğinde Kürdistan ülkesi Osmanlı devletinin işgali altındadır. Osmanlı devletinin Kürt halkına hiçbir hak tanımayan, Kürtleri sadece askeri güç ve vergi getiren halk topluluğu olarak ele aldığı gerçeklikleri görerek büyüdü. Bu gerçeklikler ışığında daha genç yaşta Barzan mıntıkasında olan bütün aşiretleri bir araya getirerek Barzani Aşiretler Konfederasyonu’nu oluşturdu.

Barzanilerin gerçek tarihinin önemli bir miladı, Şeyh Abdüsselam’ın hareketidir

Şeyh Abdüsselam, Osmanlı’ya karşı Kürtlük mücadelesine 1907 yılında başladı. Barzan mıntıkasında başlattığı mücadelesinin ilk adımlarından biri, 1907 yılında aşiret reisleri ile yaptığı bir toplantıdan sonra Kürtlerin taleplerini içeren bir telgrafını Osmanlı idaresine göndermek oldu. Bu telgrafta Şeyh Abdüsselam, “Kürtlerin beş talebini” iletiyordu.

Kürtlerin beş talebi

Brifkan köyünde, 1907 yılında, Kürt aşiret reisleri ile yapılan toplantıda kararlaştırılarak Osmanlı’ya iletilen talepler şunlardı: Kürt bölgelerinde Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi, eğitim dilinin Kürtçe olması, Kürt bölgesine Kürtçeyi iyi bilen memurların tayin edilmesi, mahkemelerde hükümlerin devletin dini olan İslam’ın şeriatına göre verilmesi ve Kürt bölgelerinden toplanan vergilerin buradaki yol ve okul yapımı için kullanılması.

Bu dönemde Osmanlı güçleri, Behdînan ve Barzan bölgesini işgal etmişti ve Şeyh Abdüsselam’ın öncülüğünde toplanan Kürtler, onları direnerek bölgeden çıkardı. Bu mücadele, 1913 yılına kadar sürecekti.

Kürt halkının kendi dili ve kültürleriyle öznel bir halk olduğunun bilincine erken yaşlarda varan Abdulselam Barzani, Osmanlı devletinden Kürtçe’nin resmi dil olmasını, devletin mülkiyetine aldığı toprakların halka dağıtılmasını talep eder. Kürdistani, toplumsal ve dini taleplerle Osmanlı devletinin karşısına geçer.

Şeyh Abdüsselam ve bugün

Şeyh Abdüsselam, 1913 yılında, bir komplo ve ihanet sonucunda yakalandı ve Osmanlı güçlerine teslim edildi; bir yıl kadar zindanda kaldıktan sonra ise serbest bırakıldı. Ne var ki bu tutsaklık da onu davasından uzaklaştırmayacaktı: Şeyh, 1914 yılında, dönemin Musul Valisi Diyarbakırlı Süleyman Nazif tarafından yeniden tutuklandı. Çizgisinden ve direnişinden taviz vermediği için 14 Aralık 1914 tarihinde idam edilecekti.

Osmanlının talepleri kabul etmemesi ve bu durumu kendisine karşı bir isyan gerekçesi saymasıyla Barzanlı Abddulselam 1905 yılından başlayarak 1914 yılında Musul’un Türkçü fikirleriyle bilinen Süleyman Nazif tarafından idam edildiği güne dek mücadele eder. İdam kararı verildiğinde yanında 14 yaşındaki kardeşi Mustafa Barzani vardır. Abulselam Barzani, 14 yaşındaki kardeşinin gözleri önünde idam edilir.

Kuruluş kodlarına karşı

Barzaniler bugün Güney Kürdistan’ı Türk devletinin işgaline açıyor ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı işgalcilerle işbirliği içine giriyor. Bu tutum, Şeyh Abdüsselam ile birlikte başlayan tarih içinde, başlangıç kodlarından kopmak da değil, o kodların karşısına dikilmek anlamına geliyor.

Barzanilerin kendi tarihleri olarak anlattığı ve kahramanlık öyküleriyle pekiştirdiği tarihleri ise aslında Hamza Abdullah ile İbrahim Ahmed’in bir aşiret üzerine değil, bir politik tutum üzerine inşa ettikleri tarihi içermiyor, daha doğrusu deforme ediyor. Bu gerçeklik, Barzanilerin tarihinin objektif bir gözle yeniden yazılması ve Kürtlük mücadelesi veren Şeyh Abdüsselam’ın ve diğerlerinin bu tarihten ayrı bir tarih olduğunun anlatılması gerektiğini ortaya koyuyor.

Abdulselam Barzani’nin onurlu direnişine karşılık kendi idamına şahitlik eden 14 yaşındaki kardeşi Mele Mustafa Barzani’nin çocukları yani Şeyh Abdulselam Barzani’nin torunlarına, kendi ırkının katlini helal gören bir devlet geleneği ile şu an dostluk ilişkileri kurmuş bulunuyor. Dostluklar öyle derin ki Mele Mustafa Barzani’nin oğlu Mesut Barzani, babasının kendilerine Türk devletinin dost olduğunu nasihat etmekle övünür.

Şeyh Abdüsselam’ın çizgisinin işgale karşı direniş çizgisi olduğu anlaşılıyor. Onun bugünkü torunlarının çizgisi ise teslimiyetçi ve işbirlikçi bir çizgiye dönüşmüş durumda. Keza bugünkü Barzaniler, kendi tarihlerini, işgalciliğe ve sömürgeciliğe karşı gelişmiş bu direniş çizgisi üzerine kurmuyorlar. Onlar, kendilerine başka bir tarih uydurdular.

Barzanilerin şimdiki nesli bu tarihsel bilinçten yoksun mudur bilinmez fakat bilerek ve isteyerek Kürt önder Abdulselam Barzani’nin idam ediliş gerçekliğinden kaçtığı ve onu idam edenlerle dostluk ilişkileri geliştirdiği aşikardır. Üstelik Abdulselam Barzani gibi Kürt halkının menfaatleri için mücadele edenleri tasfiye etmeyi isteyecek kadar istekli ve iştahlı.

Kürtler tarihsel ve toplumsal hafızasının oluşturduğu bilinçle öz deyişler ortaya çıkarmıştır. Bu öz deyişlerden en önemlisi günümüz Kürdistan ve Kürt kimlik sorununu karşılayan “Dujminên bav û kalan nabin dostê lawan” deyişidir. Türkçedeki karşılığı tarihte atalarına düşmanlık edenlerin sonraki nesiller ile dost olamayacağıdır!

*Ataların düşmanı, çocuklarının dostu olmaz!

Bunları da beğenebilirsin