Öcalan’ın Kerkük’e dair uyarıları ve çözüm önerileri

Perşembe, 13 Ara 2018 – 09:22  HABER MERKEZİ

Başurê Kürdistan’da “Tartışmalı bölgeler” yüzde 51 alanı içine alıyor. Yüz yıllardır tartışmalı bölgeler olarak adlandırılan alanlar üzerinde sorunlar sürüyor. Musul ve Kerkük gibi alanlar da Ortadoğu’nun en sıcak bölgeleridir. Tartışmalı bölgeler üzerinde şimdiye kadar birçok yol haritası ve çözüm önerileri tartışıldı. Ancak bu bölgelerde hala kaos devam ettiği gibi, bölge üzerinde bir anlaşma da sağlanmış değil.

Yıllardır sorunların yaşandığı tartışmalı bölgeler için PKK Lideri Abdullah Öcalan defalarca çözüm önerilerinde bulundu. Öcalan, bölgenin demokratikleşmesi, halkların korunması, haklarının sağlanması için demokratik yönetim modelini ortaya koydu. Kürtlerin Kerkük tahayyüllerine ve Kerkük için çözüm modeline ilişkin 1993 yılından bu yana, yazılarında, savunmalarında ve görüşme notlarında sayısız kez uyarıda bulundu. Öcalan’ın Kerkük ve tartışmalı bölgeler için söyledikleri, önerileri ve sorunun çözümü için ortaya koyduğu görüşlerini derledik.

İşte Öcalan’ın 1993 yılından bu yana Kerkük için yaptığı değerlendirmeler:

49’lar davası ve Kerkük provokasyonu (01 Mart 1993)

“(…) 1958 yılında Güney Kürdistan’da Kerkük mıntıkasında Türkmenlere karşı girişilen, daha sonra Kürtlere mal edilmek istenen bir katliam olayı var. Bunun üzerine DP Niğde Milletvekili Asım Eren TBMM’de gündem dışı bir konuşma yapıyor: “Biz de Türkiye’de misilleme yapalım” diyor. Bu konuşmayı İstanbul Üniversitesinde okuyan 103 Kürt öğrenci protesto ediyor. Irak’ta Faysal rejimi devrilmiş, Barzani (Mela Mistefa Barzani) yanındaki peşmergelerle birlikte Bağdat’a dönmüştür. Kürt hareketi her geçen gün alevlenmektedir. Bir tedbir almak için 49’lar olayı bahane olarak yaratılıyor. Bu konuda MİT’in CIA’ya verdiği bir rapor var; bu rapor 1965 yılında Yön dergisinde yayınlandı. (…)”

Çekiç Güç ve Türkiye’nin niyeti (26 Eylül 1996)

“Güvenlik şeridi, kesinlikle halkımızı bölmek kadar, Türk Devletinin Irak bütünlüğüne yönelik bir adımıdır. Sadece güvenlik kuşağı değil, Türkmen meselesini de ortaya koymuştur. Hatta Amerika ile Musul ve Kerkük’te bir Türkmen bölgesinin ‘Çekiç Güç’ün kontrolü altına alınmasını tartışıyorlar ve sanırım bunu karar altına da aldılar. Dolayısıyla güvenlik kuşağı bir bahanedir. Yine Türkmen meselesi de, Musul ve Kerkük’e uzanmak için bir vasıtadır. Türkiye, böylesine ciddi hazırlıklar içindedir. Eğer söz konusu sorun sadece PKK ise, güvenlik kuşağını Kuzey Kürdistan sınırlarının içinde kurabilir. En doğrusu da o olur. Ama niyetleri biraz değişik olduğu için, TC böyle bir kuşak teorisini ortaya atmıştır. (…)”

Türkmenler üzerinden oynanan oyun (28 Şubat 1998)

“Öyle görünüyor ki, Güney’de kolay kolay bir statükoya ulaşılamayacaktır. Gerçekten ABD saldırısı gerçekleşirse, TC’nin niyeti Musul-Kerkük-Duhok hattında işbirlikçi bir Türkmen federasyonunu geliştirme biçiminde olacaktır. Tıpkı Kıbrıs ve Hatay örneklerinde görüldüğü gibi, burayı belli bir süre sonra kendisine de bağlayabilir. Böyle bir plan vardır. Ayrıca Kürtlere de daraltılmış özerk bir bölge bırakabilir. Barzani’yle geliştirdikleri ittifakın amacı budur. Muhtemelen Soran bölgesini ve YNK’yi de buna çekmek isteyeceklerdir. Bunları da göz önüne getirmek gerekiyor. Hiç şüphesiz bu süreci ne Irak rejimi, ne de İran rejimi kabul edebilir. Genelde kamuoyu, hatta uluslararası kamuoyu da kolay kolay kabul etmeyecektir. (…)

‘Kürtlere devlet vereceğim’ vaadi (14 Haziran 2000)

“(…) Cumhuriyetle birlikte Kürtlerin bütün özgürlükleri tanınacaktı. Atatürk, stratejik açıdan yaklaştı, doğrudur. 1924’e kadar sürdü. Önemli oranda istiklal Savaşına Kürtler katılmışlardır. Hatta bizim aşiret de katılmıştır. İngiltere, Musul-Kerkük petrolleri vb. durumlar var. Şeyh Sait isyanı taviz koparma amacıyla Kürtleri ateşe atmışlardır. Bu isyan Kürtler için büyük felaket oldu. Barzani, Talabani böyle ortaya çıktı. Kürt namusuyla oynandı, ateşe atıldı. Bush, İngiltere öyle yaptı. “Kürtlere devlet vereceğim” dedi. Hepsi hikaye. Sonuç içinden çıkılmaz bir Kürt ve Kürdistan doğdu. Sonuç trajedidir. (…) PKK’ye geldi, neden aşamadık. Biz yine Talabani, Barzani yüzünden aşamadık. 1990 sonrası Kürt meselesini taviz koparmak için yiyebileceği kadar yiyip, satabileceği kadar sattılar. Öyle devlet kurma durumları da yoktur. (…)”

Yüz yıllık oyun (11 Temmuz 2001)

“(…) Bu oyun iki yüz yıldır oynanıyor. 25 yıldır bizim üzerimizden oynanıyor. Kürtlere ayaklan, Mustafa Kemal’e idam et diyor. Musul-Kerkük’ü böyle aldı. Tavşana kaç, tazıya tut politikası. Şimdi Irak’ı istiyorlar. Bizi kullanarak Irak’ı alacaklar. Ben buna tavır koydum. Çok önemli bir adım atıldı. Irak’ı biraz zor alırlar. PKK yeni yeni anlıyor. (…)

‘Yeni Kudüs Kerkük’tür’ (05 Ocak 2005)

“(…) Benzeri şeyler 1948’de Filistin’de de oldu. Sonuç korkunç savaşlardır. İsrail’i nasıl Araplara karşı savaştırıp Arapları mahvettilerse, burada da yürütülen, iti ite kırdırma politikasıdır. Türk-Kürt savaşı başlıyor, ABD iki tarafı kullanıyor. AB de kullanacak. Ben bunun önlenmesi için çaba harcadım. Başbakan eğer halkını düşünüyorsa adım atar. Ecevit’in de sanırım açıklaması vardı. “Musul’u alalım” diyordu. Ne Musul’u, ne Kerkük’ü? Yeni Kudüs Kerkük’tür. Derya gibi kan akacak. Çok acı duyuyorum, ama maalesef gelinen nokta budur.”

Kürdistan’da kavga yeni başlıyor (19 Ocak 2005)

“Kürdistan’da kavga yeni başlıyor. İran’a ve Türkiye’ye yönelik tarihi yeni bir dönem başlıyor. ABD, İngiliz ve Batı el attı. Ortadoğu ne petrolüne sahip çıkabilir, ne de demokratikleşebilir. 1806’da temeli atılan Kürt milliyetçiliği üçlü aşamadan geçerek devletleşiyor. İki yüz yıl önce Süleymaniye’de Abdurrahman Paşa ile Kürt milliyetçiliğinin temeli atıldı. 1945’te örgütlenme aşamasına geçti ve KDP’ler kuruldu. Ve gelinen üçüncü aşama devletleşmedir. Kürt milliyetçiliği ayağı yere bastığında, Ortadoğu’da adamakıllı direnir. Kürtlerin nüfusu İsrail’den fazladır. Toplam elli milyon Kürt nüfusu var. Bir de Kürt tipi var, dağ Kürt’ü var. Kerkük petrolü ile birleşti mi tamamdır. Muazzam bir savaş çekirdeği doğuyor. Bu savaş çok kanlı gelişir, kan deryası akar. Bütün Ortadoğu kan deryası olur. Elli yıl daha bu güçle savaşı götürebilir. Bütün Ortadoğu Irak gibi olur. Hem çatışır, hem uzlaşırlar. Ama halklara rahat yüzü vermezler. Arap halkları, Kürt halkı inim inim inletilecek. Bir yüz yıl daha bunu götürmek isteyecekler.”

Kürtleri bir devletçik yapabilirler (23 Şubat 2005)

“İlkel milliyetçilik moda oldu. Milliyetçilik modern bir hal alıyor. Benim geliştirdiğim demokratik konfederalizmin nasıl bir şey olduğunu ve neyi esas alacağını da bilmiyor. (…) Beni de koz olarak kullanmak istediler. Benim üzerimdeki komployu ne halk, ne PKK, ne de devlet anlamış. Ama ABD iyi planlamış, planı iyi işliyor. Kürtlere bir şey vermeyecekler. İlkel milliyetçiler emir eri gibi çalıştığından devletçik yapabilirler. Milliyetçi Kürtler bir süre ABD ile yürüyebilirler. Ama Ortadoğu’da ABD ile yürümek neye yol açar? Ermeniler elli yıl İngilizler ve Fransızlarla, İyonlar yüz yıl İngilizlerle yürüdüler. Ama bu coğrafyadan silindiler. Ninova’da Asuriler-Süryaniler vardı, onlar da art arda ortadan kaldırıldı. Kürtler bir devletçik olacaklar, ama buna ne kadar güvenmek mümkün, ikinci bir İsrail gibi mi olacak, Kürtleri savaşa mı sürer, belli değil. Kürtleri Türklere kırdırma İngilizler zamanında başladı.”

Araplarla, Türkmenlerle gırtlaklaşırlar (16 Mart 2005)

“Geçende gazetede okudum. Türkmenlere Kerkük petrolünün yüzde 25’ini vereceklermiş. Mesele o değil. Mesele sinsi. Milliyetçilik körükleniyor. O Kerkük üzerinden yapacak, diğeri Ankara üzerinden. Sonuç nereye gidecek? (…) Kürt devleti kuruldu. Yarın Araplarla, Türkmenlerle gırtlaklaşırlar. Türkiye 300 milyar Dolar borca girmiş. Mustafa Kemal’in tecrübesi tarihi bir tecrübedir. Kürtler mutlaka bu dersi çıkarmalıdırlar. Ders çıkarmazsak 1925’ler gibi başımıza belalar gelir. Yetmiş yıl bu konularla uğraşılır.”

‘Ver Kerkük-Musul’u, yok et Kürtleri’ (Demokratik Ulus Çözümü)

“(…) M. Kemal Atatürk önüne konulan iki seçenekten birini, yani ya Cumhuriyet’i ya da Musul-Kerkük’ü seçecekti. İkisi birden olamazdı. İkisini amaçlamak dünya hegemonuyla savaşı göze almaktı. M. Kemal bunu göze alamayacak kadar gerçekçiydi. Tarih işte bu noktada günümüze kadar devam edecek büyük Kürt trajedisine, komplosuna ve soykırımına varacak sürecin başlangıcı olacaktır. Kürt trajedisinden kasıt şudur: Cumhuriyet yaşayabilmek için Musul-Kerkük’ü İngiltere’ye bırakmak zorundadır. Musul-Kerkük’ü bırakmak ise, Kürtleri can evinden vurmakla özdeştir. Proto-İsrail Türkiye Cumhuriyeti ve İngiliz hegemonyacılığı kutsal çıkarları için bir kurban aramışlar, bu kurban da Kürtler olmuştur. Daha da önemli olan, 1925’le başlatılabilecek bu çağdaş Kürt trajedisinin ağırlaşarak günümüze dek aralıksız devam etmesidir. (…) Özetle ‘Ver Kerkük-Musul’u, yok et kendi sınırlarındaki Kürtleri’ politikası…”

Ortak bir konsey oluşturulabilir (Demokratik Ulus Çözümü)

“Bölgesel Kürt Yönetimi’nin oluşturulması atılması gereken bir adımdı. Fakat demokratik içeriği tartışmalıydı. TC ile ilişkileri Kürtlerin geneli açısından bir türlü ilkeli olamıyordu. Fakat TC’nin darbeci-komplocu kanadından kopmaya, barış ve uzlaşma yanlısı kanatla ilişkilerini geliştirmeye daha çok ağırlık verdiler. Kerkük’ün statüsü bu konuda etkili oldu. PKK-KCK’yi bölgeden zorla tasfiye etmeye güçlerinin yetmeyeceğini ve bunun çıkarlarına da uygun olmadığını görmelerinden ötürü, güçler arasında yeni bir platform oluşabilir. Güney Kürdistan’da demokratik toplum ve ulusal birlik çalışmaları Bölgesel Kürt Yönetimi’nin yasal zorluk çıkarması nedeniyle fazla gelişme imkânı bulamamaktadır. (…) Ulus-devletçi zihniyete karşı demokratik ulus zihniyetini ve Demokratik Özerklik otoritesini geliştirmek ve Demokratik Ulusal Kongre’ye katılmak önünde duran temel görevlerdir. Demokratik Ulusal Kongre (DUK) platformu diyebileceğimiz bu tür bir oluşumla ilişkiler statü kazanabilir. Silahlı güçlerin birleştirilmesini ifade eden Öz Savunma Birlikleri Konseyi, Kürtlerin geneli itibariyle iç ve dış ilişkilerini dengeleyip ortak bir ifadeye kavuşturabilir. Böylelikle Kürtler arasında hem iç barış ve demokratik çözüm yeteneği, hem de başta komşularıyla olmak üzere dıştaki güçlerle birleşik diplomatik ilişkiler kurabilme yeteneği kazanmış olurlar.”

Konuya ilişkin RojNews’e konuşan Gazeteci-Yazar Letif Fatih Ferec, demokratik özerklik sisteminin Kerkük ve tartışmalı bölgelerin sorununu çözebileceğini belirterek, Kerkük ve tartışmalı bölgelerde yaşayan halkların kendi kendilerini yönetebileceğini kaydetti.

Kürt, Türkmen ve Arap yurttaşların birbirinden bağımsız bölge yönetimini yürütemeyeceğini söyleyen Ferec , “Demokratik özerklik sistemi, halkın özgürlüğü için önemlidir. Aynı zamanda yurttaşların kendi topraklarına yaşaması için çok önemlidir” diye konuştu.

Kerkük’teki sorunların Kerkük’ün dışındaki sorunlar olduğunu söyleyen eski Irak parlamenteri Şiwan Dawidi ise, “Bölge güçleri her zaman sorunlarını Kerkük’e getiriyor. Bu nedenle Kerkük halkı kendi kendilerini yönetmeliler ve kendi sorunlarını kendileri çözmeliler” ifadelerini kullandı.

https://youtu.be/U5mhgBHbpp0?

 

Bunları da beğenebilirsin